YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6661
KARAR NO : 2022/7860
KARAR TARİHİ : 07.11.2022
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 03.03.2021 tarih ve 2014/345 E. – 2021/163 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalıların dava dışı Uncular Besin Sanayi ve Ticaret A.Ş. firmasına usulsüz kredi vermek suretiyle bankayı zarara uğrattıklarını, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporunda, firmanın mali durumu elverişli olmamasına rağmen Yönetim Kurulu Kararlarıyla sürekli kredilendirildiği, firmanın yurtdışından sağladığı kredilerin teminatı olarak verilen DNTM (Dövize Natık Teminat Mektubu) tutarının tamamı banka kaynağına dönüşmesine rağmen firma tarafından ödenmediğinden kredilendirme işlemlerinin soruşturulması yönünde tespitte bulunulduğu, dava dışı firmaya kredi kullandırılmasında uygulanması gereken esasların yerine getirilmediği, kredinin açılış ve kullandıırım sürecinde bankacılık mevzuatına aykırı işlemlerle banka zararına yol açacak şekilde kredi kullandırıldığı, istihbarat raporunda belirtilen olumsuzluklara rağmen 1994 yılında firma lehine 3.700.000,00 USD nakit teminat mektubu kredisi kullandırılırken ekspertiz değerlerinin üzerinde ipotek tesis edilmesi suretiyle kredinin teminatının zayıflatıldığını, 01/03/1995 tarihli sözleşme ile kullandırılan kredinin teminatının sonradan sağlandığını, tahsis kararında belirtilen orandan daha az bir orana denk gelen oranda ipotek alındığını, firmanın nakit kredi riskinin 18/12/1995 tarihinde tahsil edilerek kapatıldığını ancak bu defa 29/12/1995 tarihli yazı ile firmanın mevcut kredi limitine (10.000.000 USD) ilaveten 5.000.000 USD DNTM (Dövize Natık Teminat Mektubu) kredisi talebine istinaden firmaya 5.000.000 USD (325.000.000.000 Eski TL) DNTM kredisinin tahsis edildiğini, 05/09/1996 tarihli yazı ile firmanın kalan 10.000.000 USD kredi limitinin tamamının DNTM kredisine dönüştürüldüğünü, firma lehine düzenlenen toplam 15.000.000 USD tutarındaki dövize natık teminat mektuplarının tamamının nakde dönüştüğünü, tahsil edilemeyen komisyonları ile birlikte banka döviz satış kuru üzerinden TL’ye çevrilerek takip hesaplarına aktarıldığını, 24/06/1999 tarihi itibariyle takip riskinin 5.224.299.494.653 Eski TL’ye, birikmiş temerrüt faizinin ise 22.335.704.150.496 Eski TL’ye ulaştığını, teminatın ise kefaletin yanı sıra 2.022.000.000.000 Eski TL tutarında ipotek ve kambiyo senedi olduğunu, mevcut teminatla banka alacağının tahsil edilemeyeceğini ileri sürerek 5.246.459,00 TL’nin takip hesaplarına alındığı 03/06/1999 tarihinden itibaren, bankalarınca aynı tür kredilere uygulanan ve değişen temerrüt faiz oranları üzerinden faiz tahakkuk ettirilerek, kararlara iştirakleri oranında davalılardan tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalılar davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalıların zimmet suçuyla yargılandığı İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/243 sayılı dosyasına sunulan 17/12/2009 tarihli bilirkişi raporunda sanıkların kredilerin işleyişi ve yasal takip sürecindeki davranışlarında mevzuata ve bankacılık teamüllerine aykırılık bulunmadığı yönünde görüş belirtildiği, davanın zamanaşımı nedeniyle CMK’nın 223/8 uyarınca düşürülmesine karar verildiği ve kesinleştiği, davalılar yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile şube müdür ve çalışanları olduğundan davalıların sorumluluğunun tespitinde ikili bir ayrıma gidildiği buna göre, somut olayda, dava konusu krediler ile ilgili olarak sadece kredi teklifini ileten ve firma ile ilgili mali verileri raporlayan yönetim kurulu üyeleri dışındaki personelin, kredi kullandırma yetkisine sahip olan yönetim kuruluna yanıltıcı bilgi/belge sunmak gibi eylem ve işlemlerinin bulunduğuna dair bir iddiada bulunulmadığı, sadece sunulan teklif ve raporlarda uygun görüş belirtmiş olmalarından ötürü sorumlu olduklarının iddia edildiği, nihai karar verme yetkisi yönetim kurulunda olduğundan, gerek teklifi ileten şube ve genel müdürlük personelinin, gerekse yönetim kuruluna sunulmak üzere gerçeğe uygun istihbarat ve ekspertiz raporları düzenleyen personelin görüş belirtmiş olup olmamalarının sorumlulukları yönünden bir etkisinin/sonucunun bulunmadığı, uygulamada özellikle kamu bankalarında somut olayda olduğu gibi yönetim kurulu yetkisindeki kredilerin sırasıyla şube ve genel müdürlük birimlerince uygun görüşle iletilmesinin usulden olduğu, yüksek montanlı otorize kredilerde kredilendirme süreci resmi olarak banka şubesine yapılan bir talep ile başlamakta ise de sürecin genellikle gayri resmi olarak banka üst yönetimleriyle yapılan görüşme ve varılan mutabakatlarla başladığı, şube ya da genel müdürlük birimlerinin kendi yetki sınırlarının üstünde olan ve yönetim kurulunca beklenmekte olan bir kredi talebini inisiyatifleriyle geri çevirmeleri bankaların kendi iç işleyişleri itibariyle “yetki aşımı” anlamına geleceğinden uygun görüşle takdim edildiği; kararın yönetim kurulunca verildiği, bu durumun banka teamüllerine uygun olduğu, yapılan işlemlerin bankacılık mevzuatı ve banka iç yönergeleri çerçevesinde, yanıltıcı herhangi bir içerik bulunmayan bankacılık teamülüne uygun işlemler olduğu, kullandırılan krediler için gerekli teminatların alındığı, Doğu Asya Krizinin banka makamları tarafından tespiti mümkün olmayan gelişmeler ortaya çıkardığı ve bu davalıların kusurlu olmamaları sebebiyle, dava konusu kredi işleminden kaynaklanması muhtemel (henüz icra takipleri tamamen sonuçlanmadığından) banka zararından sorumlu tutulamayacakları; yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarının ise ilk kredilendirmenin yapıldığı 27/10/1994 tarihli ve 21 sayılı Yönetim Kurulu Kararından, firma riskinin yapılan tahsilatla sıfırlandığı 18/12/1995 tarihine kadar olan dönem ve firmanın mevcut 10.000.000 USD kredi limitine ilaveten 5.000.000 USD (325.000.000.000 Eski TL) DNTM kredisinin tahsis edilerek yeniden risk oluşturulan Yönetim Kurulu’nun 11/01/1996 tarihli ve 2 sayılı kararı ile başlayan dönem olmak üzere iki aşamada irdelenmesi sonucunda; 3.700,00 USD krediye ilaveten 6.700,00 USD olmak üzere toplam 10.000.000,00 USD (420.000.000.000,00 Eski TL) olarak tahsis edilen kredilere teminat olarak ipotek alınan taşınmazların ekspertiz değerinin bu rakamın üzerinde (836.963.000.000,00 Eski TL) olduğu, firmanın faal olduğu, kredi yasaklısı durumunda olmadığı, kullandırılan kredilerin 18/12/1995 tarihinde tahsil edilerek riskin sıfırlandığı, dolayısıyla 18/12/1995 tarihine kadar olan dönemde görev yapan ve kredi kararlarında imzası bulunan yönetim kurulu üyesi davalılara her hangi bir kusur isnat edilemeyeceği, dava dışı firmanın davacı banka nezdinde yeniden riskinin oluştuğu 11/01/1996 tarihli ve 2 sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile firmanın mevcut 10.000.000,00 USD kredisine ilaveten 5.000.000,00 USD DNTM kredisi tahsis edilerek kredi limitinin toplam 15.000.000 USD’ye yükseldiği, ancak bu kararla da …Holding A.Ş.’nin kefaletinin yanı sıra mevcut maddi teminatın (ekspertiz değeri 836.963.000.000.00 Eski TL olan taşınmazlar) aşılmadığı, söz konusu tahsis kapsamında dava dışı firma lehine ayrıca, 5.000.000,00’er USD olmak üzere toplam 15.000.000,00 USD tutarında Dövize Natık Teminat Mektuplarının verildiği, kurdaki yükselişe paralel olarak firmanın USD karşılığı TL kredi limitinin 1.700.000.000,00 Eski TL’ye yükseltildiği, firmanın yurtdışından temin ettiği kredileri ödeyememesi üzerine teminat mektuplarının nakde çevrilerek banka kaynağına dönüştüğü ve 24/06/1999 tarihi itibariyle anapara takip riskinin 5.224.299.494.653 Eski TL olduğu, banka alacağının tahsili amacıyla başlatılan takipler sonunda, 2.292.814,24 TL anapara tahsilatının sağlandığı, kredinin maddi teminatını teşkil eden ipotekli taşınmazların tamamının paraya çevrildiği, kredinin şahsi teminatını teşkil eden İsmail …HoldingA.Ş. ve Uncular Besin San. ve Tic. A.Ş. hakkında yürütülen ilamsız takiplerin aciz vesikasına bağlandığı, İstanbul 14. İcra Müdürlüğü’nün 1999/1197 E., ve 1999/1198 sayılı dosyasında Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz Yolu ile başlatılan takiplerin ve İstanbul 14. İcra Müdürlüğü’nün 2003/22107 E. sayılı ilamsız takip dosyasının derdest olduğu, dosya sonuçlanmadığından banka zararının kesin olarak tesbitinin mümkün olmadığı, davalı yönetim kurulu üyelerinin, bankacılık ilke ve teamüllerine uygun olarak şahsi teminatın yanı sıra açılan kredi limitini tamamen karşılayacak değerde taşınmaz ipoteği alınması, firmanın bir yasaklılık halinin bulunmaması, dolayısıyla dava konusu kredinin açılmasında Bankacılık Kanunu ilke ve teamüllerine aykırı kusurlu bir eylemlerinin bulunmaması, yönetim kurulunun karar verme sürecinde fayda-sakınca, fırsat-risk analizlerini yapması bu analizin çoğu zaman geleceğe ilişkin tahminde bulunulmasını gerektirmesi, tahmin kavramı içinde yanılgının da mevcut olduğu, birtakım riskleri üstlenmenin banka idaresinin bir parçası olması, kararların sırf isabetsiz olduğunun sonradan ortaya çıkmasına bakılarak üyeleri sorumlu tutmanın, onları ekonomik kuralların izin verdiği riskleri üstlenmekten alıkoyacağı, ayrıca davalıların borçluların borçtan kurtulmasına yönelik mevzuat dışı işlemlerde yönlendirici rol oynadığına dair dosyada delil bulunmadığı, olayda haksız fiil koşullarının da oluşmadığı dikkate alınarak dava konusu kredi işleminden kaynaklanması muhtemel banka zararından sorumlu tutulamayacakları, davacı bankanın, firmanın mali verileri düşükken ilave kredi verilmesinde banka çalışanlarını sorumlu olduğunu iddia ettiği, ancak firmaya ilave tesis edilen 15.000.000,00 USD’lik kredi ile ilgili olarak şahsi teminatın yanı sıra kredilerin maddi teminatını teşkil eden taşınmazların toplam değerinin aşılmamasına dikkat edildiği ancak döviz kurundaki yüksek artış neticesinde TL cinsinden riskin maddi teminat değerlerinin üzerine çıktığı, ayrıca Doğu Asya Mali Krizinin Uncular şirketinin de yurt dışı kredilerini vadesinde ödeyemeyerek davacı bankaca düzenlenmiş olan teminat mektuplarının nakde çevrilmesinde etkili olduğu, kefiller hakkında istihbarat raporu alınmamış olmasının muhtemel banka zararına sebep olduğunun söylenemeyeceği, firmanın yurtdışından kullandığı kredilerin teminatı olarak düzenlenen teminat mektuplarının nakde dönüşmesinde Doğu Asya Mali Krizinin etkili olduğu, aynı dönemde yaşanan yüksek kur artışı nedeniyle başlangıçta yeterli miktardaki maddi teminatın kredi borç bakiyesinin TL karşılığını karşılayamaz duruma geldiği, bu durumun bilirkişiler ifadesi ile işletme riski olarak değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, davacı bankanın eski yönetici ve çalışanlarına yönelik sorumluluk davası olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiş ve kendini vekil ile temsil ettriren davalılar yararına 141.090,00 TL vekalet ücretine hükmedilmiştir. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/4 maddesinde, “4) Maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.” düzenlemesine yer verilmiş olup davanın tümüyle reddine karar verilmiş olduğu ve karar tarihindeki tarife hükümleri dikkate alındığında davalılar lehine nisbi vekâlet ücretine hükmedilmesi hatalı ve bozmayı gerektirmekte ise de, bu hatanın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden HMK’nun 370/4. maddesi uyarınca kararın düzelterek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile temyize konu kararın hüküm kısmının 4. maddesinde yer alan “ AAÜT uyarınca 141.090,00 TL vekâlet ücretinin” ibaresi çıkarılarak yerine “AAÜT’nin 13/4. maddesi uyarınca 4.080,00 TL maktu vekâlet ücretinin” yazılmasına ve kararın bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 07/11/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.