Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/6506 E. 2023/1789 K. 23.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6506
KARAR NO : 2023/1789
KARAR TARİHİ : 23.03.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2018/1568 Esas, 2021/780 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2014/215 E., 2018/647 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, Yargıtayca duruşma istemli olarak davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 21.03.2023 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirket tarafından yayımlanan eserlerin Türkiye yetkili satıcısı olarak müvekkil şirket ile 1995 yılından itibaren her okul sezonu için birebir yıllık sözleşme yapmak suretiyle 2013/2014 sezonuna kadar yenilenerek gelindiğini ve hukuki ilişkinin devam ettiğini, sözleşme süresi içerisinde müvekkil şirketin hiçbir ödeme aksatmadığını, müvekkili şirketin her ne kadar sözleşmeleri yıllık olsa dahi 20 yıl devam eden ticari ilişkilerinde, davalı şirket müvekkil şirketle yeni sözleşme imzalayacağı izlenimini vermekte müvekkili şirketin davalı ile ilişkisinin devam edeceğine duyduğu güvenle sürekli olarak işine yatırım yaptığını, yayınların satışı için yetkili olunan şehirlerde çalışanlar görevlendirildiğini, taraflar arasında akdedilen son sözleşmenin 15.04.2013-15.04.2014 tarihlerini kapsadığını, ancak 20.11.2013 tarihinde davalı şirket tarafından bölge yetkili satıcı bayii ihalesi şartnamesi düzenlendiğini, müvekkilin yılların verdiği birliktelik ve özgüven ile piyasadaki itibarının korunması adına ihaleye girmeye karar vererek ihale teklifi verdiğini, ancak 23.12.2013 tarihinde dava dışı başka bir şirkete ihalenin verildiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davalıya ihale fikrinin ve sürecinin hatalı olduğu hususunun ihtarname ile ihtar edildiğini, ihtara rağmen ihale ve fesih süreci daha önceden planlandığı şekilde gerçekleştirildiğini, Kasım 2013 ile Nisan 2013 tarihleri arasındaki satış ve kar durumu diger yılların aynı dönemi ile karşılaştırılması halinde müvekkili şirketin hak etmediği katlanması beklenemeyecek bir zarara uğradığını ileri sürerek bu dönemdeki zararının müvekkilinin defterinin incelenmesi ile ortaya çıkacağını, yapılacak bilirkişi incelemesi ile belirlenecek bu kazanç üzerinden müvekkil şirkete portföy tazminatı ödenmesini talep ettiklerini, göstermelik ihale ve sonraki dönemde uğradıkları kâr kaybı ve işletme giderleri nedeni ile fazlaya dair tüm hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ile davacı arasında imzalanan sözleşmenin 15.04.2013-15.04.2014 tarihlerinde geçerli olduğunu, sözleşmenin 9 uncu maddesinde ” Sözleşme süre sonunda kendiliğinden sona erer. Yazılı olarak yenilenmedikçe sözleşme süresinden ileriye doğru hüküm ifade etmez.” hükmü gereğince sözleşmenin 15.04.2014 itibariyle kendiliğinden sona erdiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 122 nci maddesinde düzenlenen denkleştirme tazminatı – portföy tazminatı talep edebilmenin şartlarından hiçbirinin işbu davada gerçekleşmediğini, müşteri kitlesinin oluşumunda davacı tarafın katkısının olmadığını, zira bütün tanıtım işleri yeni müşteriler kazanma çalışmalarının tümü müvekkilinin kendi personeli ve bütçesi ile karşılandığını, bir an için müşteri sayısında artış olduğu varsayılsa bile bu artışın davacı tarafın katkıları ve yaptığı yatırımlar sonucu oluştuğunun ispatı gerektiğini, nüfus yoğunluğu, okul sayısındaki artış gibi davacı yandan kaynaklanmayan sebeplerle olabilecek bir artışı katkı olarak kabul etmenin mümkün olmadığını, sözleşmenin her yıl yenileneceği konusunda müvekkil tarafından verilmiş bir taahhüt de bulunmadığını, davacı şirketin 2014-2015 döneminde de yeniden sözleşme imzalanacağı kanaati ile yapılan yatırımlardan davalı şirketin sorumlu tutulamayacağını, sözleşmede davacıya münhasır bir satış yetkisi verilmediği, portföy tazminatı talep edebilmenin ön şartı, münhasır satış yetkisi sahibi olmak olduğunu, esas dava yönünden haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraflar arasında imzalanan 15.04.2013-15.04.2014 dönemini kapsayan sözleşmenin 4.1. maddesinde; davalı sözleşme süresince bölge dahilinde davacıya münhasır olmayan bir satış yetkisi verildiği, davalı davacının satış yapacağı bölgede davacının dışında bir başka satıcı daha tayin edebileceği gibi davalı bölgede kendisi de doğrudan satış yapabileceği hususunun yer aldığı, yine aynı sözleşmenin 9 uncu maddesine göre, sözleşmenin süre sonunda kendiliğinden sona ereceği, yazılı olarak yenilenmedikçe sözleşme süresinden ileriye doğru hüküm ifade etmeyeceği hususlarında tarafların anlaştıkları, tarafların edimlerini yerine getirmediğine dair itirazlarının da bulunmadığı, bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde sözleşmenin yenilenmeme sebebinin davacı veya davalıdan kaynaklanmasına gerek olmayıp sadece yazılı olarak taraflarca yenilenmemiş olmasının yeterli olduğu, sözleşmenin yenilenmemesi davacıya herhangi bir tazminat hakkı doğurmayacağı gibi davalının ticari faaliyetlerinin aksamaması adına sözleşme süresi bitmeden davalının dava dışı şirketle yeni dönem için sözleşme yapması da davacı açısından haksız fesih olarak kabul edilmeyip, sözleşmenin haksız fesihle feshedildiğinin ispatlanması gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmenin yenilenmeyip kendiliğinden sona ermesi nedeniyle; 6102 sayılı Kanun’un 122 nci maddesinde belirtilen denkleştirme istemi şartların gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme dosyasında yeni atanan hakim tarafından detaylı incelenmeden, mahkemeye duruşma öncesi bir hafta kadar önce tayin edilen ve dosyaya ilk kez çıktığı duruşmada davanın reddine karar verildiği, dosyanın detaylı incelenmediğini, müvekkili şirket ile davalı şirketin 1995 yılından itibaren her okul sezonu için birer yıllık sözleşme yapmak suretiyle 2013-2014 sezonuna kadar yenilenmek suretiyle hukuki ilişki içerisinde olduğu, müvekkili şirketin yaklaşık 20 yıllık bir sürede tüm Türkiye çapında davalı şirket lehine birçok müşteri kazandırdığını, sözleşme sona ermediği halde bayilik başka bir şirkete verildiğini, davalı şirket tarafından yapılan ihalede yasal ve hukuka uygun bir ihale olmadığını, müvekkili şirket tarafından davalı şirketin ticari anlamda hiçbir zorluğa sokulmadığını, müvekkili şirket ile akdedilen sözleşmenin münhasırlık içeren tek satıcılık (bayilik) sözleşmesi olduğunu, mahkemenin davanın reddine dair hükmünün portföy tazminatının kanundaki düzenlemesine aykırı olduğunu, müvekkili şirketin reklam ve tanıtımlarda bulunduğu dosyadaki belgeler ile ispatlandığı, hatta ticari defter incelemelerindeki satış rakamlarının iddiasını ispatladığı, portföy tazminatının sözleşme yenilenmemesi durumunda zaten gündeme gelen bir tazminat olduğunu, müvekkili şirketin 15 ilde yaklaşık 20 yıl davalı şirketin ürünlerinin ve markasının satmada münhasır satış hakkı tanıdığı için müvekkili şirket tanıtımı, reklamını yapmak ve ürünlerin satışıyla ilgili alt yapı oluşturduğu, çalışan istihdam ettiğini, ilk derece mahkemesinin dosyada yapılan incelemelerde müvekkili şirketin kar kaybı olduğu açıkça tespit edildiği, davalının ticari defterlerini inceleyen bilirkişi raporundaki müvekkili şirketin aleyhine tespitlere tarafımızdan itirazlar yapıldığı, ilk derece mahkemesi bu itirazları gidermeden davanın reddi yönünde usul ve yasaya aykırı hüküm tesis ettiğini, davalı şirket davaya cevap dilekçelerinde beyan ettikleri sözleşmeye konu ürünlerin tanıtım işini kendi şirketlerinin yaptığını da ispat edemediği, oysa müvekkili şirketin yaptığı yatırım ve reklamlar, çalışan istihdam ettiği taraflarından daha önce sunulan belgelerle ispatlandığını ileri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, taraflar arasındaki sözleşmenin kendiliğinden sona ermesi ve davalı tarafından yeniden davacı ile sözleşme yapılmaması nedenine dayalı olarak davacının davalıdan tazminat ve kar payı talep hakkı olmayacağından ve 6102 sayılı Kanun’un 122 nci maddesinin beşinci fıkrası hükmü kapsamında somut olayda davacının süresiz ve sürekli sözleşmeye dayalı tekel hakkına sahip tek satıcı olmadığı anlaşıldığından, portföy tazminatının koşulları oluşmadığından reddine dair istinafa konu ilam gerekçesi ve sonucu itibariyle dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun görüldüğü gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesince alınan bilirkişi raporlarında hukuka aykırı olarak hukuki görüş bildirildiğini, dosyada yeni tayin edilen hakim tarafından karar verildiğini ve hakimin dosyayı yeterli inceleme zamanı olmadan davanın reddine karar vermesinin kararın sıhhatini etkilediğini, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, sözleşmenin yenilenmemesinin portföy tazminatı talebine engel oluşturmayacağını, istinaf incelemesinde ise uzman bilirkişiden rapor alınmadığını, hatalı bilirkişi raporu üzerinden karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasındaki delil sözleşmesinin geçerli olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin hukuki niteliği belirlenirken taraflar arasındaki uzun dönemli hukuki ilişkinin göz önünde bulundurulması gerektiğini, 2010 ve öncesi sözleşmelerde davacının acenta olarak yer aldığını, sonraki sözleşmelerde ifadelerin değiştirildiğini ancak fiili durumun değişmediğini, davacının bölgede tek satıcı olduğunu, davalının davacının bölgesinde satış yapmadığını, istinaf mahkemesinde alınan bilirkişi raporunda tazminat hesabının hatalı yapıldığını, ihale fikrinin hatalı olduğunun davalıya gönderilen ihtarname ile belirtildiğini, portföy tazminatının şartlarının bulunduğunu, muhalefet şerhinin dikkate alınması gerektiğini belirtere Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan portföy tazminatı talebine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve yasaya uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.