YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6505
KARAR NO : 2023/1061
KARAR TARİHİ : 22.02.2023
MAHKEMESİ : …Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının devlete kapsamlı teminat yatırarak taşımacılara kendi bilgisayar ortamı üzerinden transit beyannamesi verdirme yetkisine sahip kuruluşlardan birisi olduğunu, bu teminat ile müvekkilinin transit taşıma esnasında doğabilecek vergi ve cezaları teminat altına aldığını, davalının ise Endonezya’dan Moldova’ya ihraç edilmek üzere gemiyle Ambarlı Gümrük Müdürlüğüne gelen 355 kap pantolon emtiasının Türkiye dahilindeki transit taşımasını üstlendiğini, davalının söz konusu yükü Ambarlı Gümrük Müdürlüğünden karayolu ile Zeytinburnu Gümrük Müdürlüğüne taşıyacağını bildirerek transit beyannamesi verme yetkisi talep ettiğini, bu hususta tarafların anlaşmaya vardığını, davalının beyan konusu yükü taşıdığını, ancak ihbar üzerine yapılan denetim sonucunda taşınan pantolonların Hugo Boss markasını taşıyan taklit ürünler olduğunun tespit edildiğini, bu tespitler üzerine Hugo Boss markasının sahibi şirket tarafından müvekkili ve gümrük işlerine aracılık eden Akel Gümrük Müşavirliği aleyhine Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde markaya yönelik tecavüzün önlenmesi ve tazminat istemiyle dava açıldığını, ayrıca Bakırköy 2.Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2013/406 E. sayılı dosyasında müvekkilinin yetkilisi Hüseyin Kıyak aleyhine marka hakkına tecavüz suçundan dolayı kamu davası açıldığını, müvekkilinin muhtemel riskler nedeniyle davalıdan taahhütname aldığını, taahhütnamede davalının müvekkilinin sorumluluğunu doğuracak dava ve takiplerden dolayı bizzat kendisinin sorumlu olacağını kabul ettiğini, Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2014/130 E. sayılı ilamıyla müvekkili aleyhine tazminata hükmedildiğini, müvekkili aleyhine kurulan hüküm ve ceza yargılaması nedeniyle uyuşmazlığın sulh yoluyla çözümlenmesi için çare arandığını, bu kapsamda müvekkilinin tazminat, yargılama giderleri ve avukatlık ücretleri kapsamında hapis tehditi altında Hugo Boss firmasına 32.153,00 euro ödeme yaptığını, bunun karşılığında 99.999,05 TL’nin davalıya fatura edildiğini, yine davalıya fatura edilen 35.105,00 TL’nin ise müvekkilinin avukatına ödemiş olduğu avukatlık ücreti olduğunu, davalının vermiş olduğu taahhütname nedeniyle müvekkilinin bu zararlarını karşılamak zorunda olduğunu, zararın tahsili için davalı hakkında Büyükçekmece 3.İcra Müdürlüğünün 2016/7441 E. sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini ileri sürerek davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında davacının iddia ettiği şekilde bir taahhütname bulunmadığını, söz konusu belgenin taşıma sözleşmesine istinaden teminatın çözülmesi ve paranın ödenmesi aşamasında davacı tarafından zorla ve hukuksuz olarak imzalatılan bir belge olduğunu, hukuken geçerli olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin transiz taşımaya ilişkin olduğunu, müvekkilinin emtiayı mühürlü olarak teslim alıp Zeytinburnu Gümrük Müdürlüğüne teslim ettiğini, sonraki aşamada ürünlerin taklit olduğunun anlaşıldığını, Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2013/137 E. sayılı dosyasının davalılar lehine sonuçlandığını, davacının yargılama sonuçlanmadan şikayetçi Hugo Boss ile anlaştığını, tarafların taşımaya konu konteynırın içinde ne olduğunu bilmediklerini, açılan dava devam ederken davacının sorumluluğu olmadığını bildiği halde ödeme yapmış olduğunu ve kötü niyetli olduğunu, müvekkiline yüklenebilecek bir kusur bulunmadığını savunarak, davanın reddi ile %20 oranında tazminata karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalının mühürlü konteynır içindeki emtianın taklit ürün olduğundan haberdar olmasının mümkün olmadığı, bu hususun Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde alınan bilirkişi kurulu raporunda da tespit edildiği, o dosyadaki tazminat hükmünün dosya davalısı SGS Transit Net lehine Yargıtay tarafından bozulmuş olmasına rağmen, dosya davalısı SGS Transit Net…A.Ş.’nin Hugo Boss firmasına dava dışında tazminat ödemesi yaptığı, bu nedenle davacının aleyhine kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmaksızın kendi rızası ile ödemiş olduğu tazminat bedelini davalıdan talep etmesinin mümkün olmayacağı, ayrıca davalı tarafından davacıya verilmiş olan 10.04.2013 tarihli taahhütnamenin, yasal takipler ve dava sonuçlarına dayalı olarak oluşacak zararı kapsar nitelikte olduğu ve davacının aleyhine verilmiş bir mahkumiyet hükmü veya tazminat kararı olmaksızın yapmış olduğu ödemeleri kapsamadığı, öte yandan alacaklı davacı takipte haksız olmakla birlikte kötü niyetli olduğuna dair herhangi bir delil bulunmadığı gerekçeleri ile davanın reddine, koşulları oluşmadığından davalının tazminat isteminin de reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan 01.03.2012 tarihli sözleşme ve 10.04.2013 tarihli taahhütname uyarınca davalının kusursuz sorumluluk üstlendiğini, mahkemece 21.05.2018 tarihli bilirkişi raporunda yer alan eksik ve yanlış saptamalar esas alınarak “…Yukarıda belirtildiği üzere dosyamız davalısının mühürlü konteynır içindeki emtianın taklit ürün olduğundan haberdar olması mümkün değildir.” tespiti yapıldığını, davaya ilişkin alacak taleplerinin davalının kusurlu veya kusursuz oluşuna dayanmadığını, tamamen taraflar arasında imzalanan sözleşme ve taahhütnameden kaynaklandığını, taraflar arasında imzalanan 01.03.2012 tarihli SGS TransitNet NCTS Hizmet Sözleşmesi’nin 11.2 maddesinin (h) bendinde; “Hizmet Sağlayıcıyı … herhangi bir üçüncü tarafın … suç teşkil eden ve/veya kaçakçılık fiillerinden ileri gelen her türlü yasal masraf ve ilgili maliyetler dahil olmak üzere herhangi bir nitelikteki (fiili veya muhtemel) her türlü kayıp, zarar veya masraf talebine karşı tazmin etmeniz ve beri kılmanız gerekmektedir.” denilmekle, davalının kusurlu ya da kusursuz olması aranmaksızın, işbu fiillerin kim tarafından gerçekleştirildiğine bakılmaksızın, suç teşkil eden ve/veya kaçakçılık fiillerden ileri gelen her türlü masrafı ve maliyeti karşılamakla yükümlü olduğu konusunda tarafların mutabakata vardığını, taraflar arasında imzalanan 10.04.2013 tarihli taahhütnamede de bu hususun; “13TR343310000180153 nolu transit beyanname ile ilgili olarak gerek gümrükten gelebilecek ve 01.03.2012 tarihinde imzalanmış olan SGS TransitNet NCTS Hizmet Sözleşmesi kapsamında olmayan diğer herhangi ödemenin ve gerekse de üçüncü şahıslar tarafından tescilli marka ile alakalı olarak tarafınıza açılabilecek herhangi yasal takibatların ve mahkemelerin olası masraflarını üstleneceğimi taahhüt ederim.” şeklinde davalı tarafından taahhüt altına alındığını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı Kanun)’nun 854 üncü maddesinde “Kanunun taşıyıcıya … yüklediği sorumlulukların önceden hafifletilmesi veya kaldırılması sonucunu doğuran tüm sözleşme hükümleri geçersizdir.” hususu belirtilmekte olup, bu hükmün taşıyıcı aleyhine nisbi emredici nitelikte olduğunu, bu hüküm uyarınca taşıyıcıya kanunun yüklediği sorumluluklar sözleşme ile kaldırılamamakla birlikte taşıyıcının kusursuz sorumlu olacağını öngören sözleşmelerin kurulmasının mümkün olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşme ve taahhütnamenin de bu kapsamda taşıyıcının kusursuz sorumlu olduğunu öngördüğünü, taraflar arasında imzalanan sözleşme ve taahhütnamelerin içeriği itibari ile davalının kusursuz sorumluluk üstlendiği açık olmasına karşın mahkemenin halen markaya yönelik tecavüz eyleminde davalının kusurlu olup olmadığını araştırması ve karar gerekçesinde davalının kusursuzluğunu vurgulamasının sözleşme ve taahhütname içeriğinin Mahkemece doğru yorumlanmadığını gösterdiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca davalı hem fiili hem de muhtemel zarar ve talepleri üstlenmiş olduğundan, fiili zarara uğrayan müvekkilinin alacak talebinde bulunması için aleyhine verilen hükmün kesinleşmesi gibi bir zorunluluk bulunmadığını, davalının sorumluluğunun, 01.03.2012 tarihli sözleşme uyarınca hem fiili hem de muhtemel zararı, 10.04.2013 tarihli taahhütname uyarınca da yasal takibatların ve mahkemelerin olası masraflarını kapsadığını, Bakırköy 1.Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2013/137 E. – 2014/130 K. sayılı dosyasında dava dışı üçüncü firmanın uğramış olduğu zarardan müvekkili şirketin sorumlu tutulduğunu, diğer yandan devam eden Bakırköy 2. Fikri Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2013/406 E. sayılı dosyası ile müvekkili şirket genel müdürü Hüseyin Kıyak’ın hapis tehdidi altına girdiğini, bu noktada artık müvekkilinin fiili ve muhtemel zararı doğmuş olmakla, uyuşmazlığın bu aşamada sulh ile sonuçlandırılması adına dava dışı üçüncü firmaya ödeme gerçekleştirildiğini, gerek 01.03.2012 tarihli sözleşmede gerekse 10.04.2013 tarihli taahhütname metninde davalının sorumluluğunun yalnızca kesinleşmiş ilamlar neticesinde doğacağı gibi bir ibare yer almamasına karşın, Yerel Mahkemenin sözleşme ve taahhüdü yanlış şekilde yorumlaması ve müvekkili şirket tarafından kesinleşmiş bir ilam olmaksızın yapılan ödemeden davalının sorumlu olmayacağı tespitinin hatalı olduğunu, müvekkili şirketin dava dışı üçüncü kişiye yaptığı ödemeyi keyfi olarak değil cezai yaptırım ve icra baskısı neticesinde gerçekleştirdiğini, Bakırköy 1. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2013/137 E. 2014/130 K. sayılı dosyasında dava dışı üçüncü firmanın uğramış olduğu zararından gerek müvekkili şirketin sorumlu tutulması, gerekse müvekkili şirket genel müdürünün Bakırköy 2. Fikri Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2013/406 E. sayılı dosyası ile hapis tehdidi altında bulunmasının müvekkili şirkete uyuşmazlığı sulhen çözmek dışında bir çare bırakmadığını, müvekkili şirket tarafından, taklit markalı ürünleri taşımak sureti ile gerek Gümrük Müdürlüğü gerekse Mahkemeler nezdinde olumsuz sonuçlara sebebiyet vermesinden ötürü davalıya işbu hukuki sürecin gidişatı, sonucu ve müvekkilinin uğrayabileceği muhtemel risklerin anlatıldığını ve davalıdan yaşanan işbu olumsuzlukları gidermesinin istendiğini, davalı tarafın bunun üzerine müvekkiline 10.04.2013 tarihli taahhütnameyi vererek müvekkilinin gerek devlete, gerekse marka hakkı ihlal edilen üçüncü şahıslara karşı sorumluluğunu doğurabilecek dava ve takiplerden bizzat sorumlu olacağını açıkça kabul ettiğini, davalı, müvekkilinin uğrayabileceği gerek fiili gerekse muhtemel her türlü kayıp ve zarardan herhangi bir kusur incelemesi yapılmaksızın sorumlu olduğunu taahhüt ettiğinden, müvekkilinin aleyhine açılan davalar bakımından dava dışı üçüncü kişiye tazminat, avukatlık ücreti ve şikayetten vazgeçilmesi adına yapmış olduğu ödemelerden davalının sorumlu olup, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalının mühürlü konteynır içindeki emtianın taklit ürün olduğundan haberdar olmasının mümkün olmadığı, Bakırköy 1. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2013/137 E. – 2014/130 K. sayılı dosyasında davalı, işbu dosyada davacı şirket aleyhine tazminata hükmedilen kararın, SGS Transit Net lehine Yargıtay tarafından bozulduğu, bozma kararından sonra SGS Transit Net tarafından, Hugo Boss firmasına dava dışında tazminat ödemesi yapıldığı, 10.04.2013 tarihli taahhütnamenin, yasal takipler ve dava sonuçlarına dayalı olarak oluşacak zararları kapsadığı, dolayısıyla davacı şirketin, aleyhine kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmaksızın kendi rızası ile yaptığı tazminat ödemesini davalıdan talep edemeyeceği, ayrıca gerek taraflar arasında yapılan sözleşmenin 11/2 maddesi gerekse taahhütname kapsamından davalının tazminat ödemekle ilgili kusursuz sorumluluğu da bulunduğunun kabul edilemeyeceği, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesince ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, dolayısıyla ilk derece mahkemesi kararında yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle;
1. Dava dışı üçüncü kişi konumunda olan ve gerek müvekkili şirket gerekse şirket yetkilisi Hüseyin Kıyak aleyhine hukuk ve ceza davaları ikame eden Hugo Boss firmasına 04.11.2015 tarihinde Sulh Anlaşması ve Feragat kapsamında tazminat ödemesi gerçekleştirildiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/15921 E., 2015/11497 K. sayılı ilamı her ne kadar karar tarihi itibari ile 03.11.2015 tarihli ise de, ilgili karar UYAP sistemine 13.11.2015 tarihinde yani müvekkilinin dava dışı üçüncü kişi olan Hugo Boss firmasına tazminat ödemesini gerçekleştirmesinden ve dava dışı üçüncü kişinin davalardan feragat etmesinden sonra yüklendiğini, dolayısı ile müvekkilin ödemeyi yaptığı tarihte Yargıtay bozma ilamından haberdar olması ve işbu ilama rağmen ödeme yapmış olmasının fiilen mümkün olmadığını, yine davalı taraf 10.04.2013 tarihli taahhütname ile transit beyannamesinden kaynaklanan fiili ve muhtemel tüm zararları karşılamayı kayıtsız şartsız taahhüt ettiğini, ödeme günü olan 04.11.2015 tarihinde ise fiili ve muhtemel riskin doğmuş olduğunu, bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesinin Yargıtay bozma ilamından sonra ve işbu ilama rağmen ödeme yapıldığı yönündeki tespitlerinin isabetsiz olduğunu,
2.Davalının sorumluluğuna ilişkin olarak sözleşme ve taahhütnamenin yanlış yorumlandığını, taraflar arasında imzalanan 01.03.2012 tarihli SGS TransitNet NCTS Hizmet Sözleşmesi’nin 11.2 maddesinin (h) bendinde; Hizmet Sağlayıcıyı … herhangi bir üçüncü tarafın … suç teşkil eden ve/veya kaçakçılık fiillerinden ileri gelen her türlü yasal masraf ve ilgili maliyetler dahil olmak üzere herhangi bir nitelikteki (fiili veya muhtemel) her türlü kayıp, zarar veya masraf talebine karşı tazmin etmeniz ve beri kılmanız gerekmektedir. Şeklinde belirtildiği, yine taraflar arasında imzalanan 10.04.2013 tarihli taahhütname … nolu transit beyanname ile ilgili olarak gerek gümrükten gelebilecek ve 01.03.2012 tarihinde imzalanmış olan SGS TransitNet NCTS Hizmet Sözleşmesi kapsamında olmayan diğer herhangi ödemenin ve gerekse de üçüncü şahıslar tarafından tescilli marka ile alakalı olarak tarafınıza açılabilecek herhangi yasal takibatların ve mahkemelerin olası masraflarını üstleneceğimi taahhüt ederim. şeklinde hükümlerin yer aldığı, her ikisi de 6102 sayılı Kanun’un 18/2 kapsamında basiretli tacir olan müvekkil şirket ile davalı tarafın tamamen serbest iradeleri ile akdettikleri her iki maddede de; fiillerin kim tarafından işlendiğine bakılmaksızın doğmuş veya doğabilecek tüm zararların davalı tarafından karşılanacağının hüküm altına alındığını, bu durumda davalının her iki sözleşme kapsamında kusursuz sorumlu olduğunu,
3.Sözleşme ve taahhütnamede belirtilen “fiili veya muhtemel zarar” koşulunun müvekkili şirket yetkilisi aleyhine kamu davası açılması ile gerçekleşmiş olduğunu, belirterek temyiz isteminde bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, üçüncü kişi tarafından açılan dava nedeniyle ödemek orunda kaldığı meblağın rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve yasaya uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.