Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/6405 E. 2023/784 K. 13.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6405
KARAR NO : 2023/784
KARAR TARİHİ : 13.02.2023

MAHKEMESİ : …. Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
HÜKÜM : Kabulüne

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket temsilcisi …’ün 05.05.2011 tarihli genel kredi sözleşmesiyle dava dışı borçluya 15.000,00 TL’lik taksitli kredi için kefil olduğunu, kefil olunan borcun asıl borçlu tarafından ödendiğini, bankanın bu kefaletten sonra 2014 yılı içerisinde aynı sözleşmeye eklemeler yapmak suretiyle ayrıca borçludan ipotek tesisi yoluyla borçluya 300.000,00 TL tutarında yeni bir kredi verme yoluna gittiğini, kefalet sözleşmesi yapılırken müvekkiline kefaletin azami sınırı hakkında herhangi bir bilgi verilmediğini, borçtan asıl borçlu tarafından kredi borcunun ödenmemesi üzerine başlatılan takip ile haberdar olduğunu belirterek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; sözleşmeye sormadan eklemeler yapılarak yeni bir kredi tesis edildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, kredi sözleşmesindeki kefaletin geçerli olduğunu, limit kısmının boş olarak imzalandığına ilişkin savunmanın yazılı delil ile ispatlanması gerektiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 05.05.2011 tarihli genel kredi sözleşmesinin davacı tarafından müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı, sözleşmenin ilk sayfasında sözleşme limitinin 500.000,00 TL, kefalet şerhi bölümünde kefalet limitinin 300.000,00 TL olarak yazılı olduğu, 24.10.2011 tarihinde sözleşme limitinin 300.000,00 TL’den 500.000,00 TL’ye çıkarıldığı, limit artışında davacının kefaletinin bulunmadığı, sözleşmede kefalet limitinin 300.000,00 TL olarak yazılı olmasının sözleşmenin imzası esnasında davacının kefalet limitinin belirli olmadığı iddiasının ve kefalet limitini gösteren kısmın sonradan doldurulduğu iddiasının yazılı delillerle ispatlanamadığı, davacının kefalet limitinin 300.000,00 TL olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 07.02.2017 tarihli bilirkişi raporunda da açıkça belirtildiği gibi sözleşmenin düzenlendiği 04.05.2011 tarihinde limitin 500.000,00 TL yazılmış olsaydı tekrar limit artırımı söz konusu olmayacağını, oysa kredi genel sözleşmesinin limitinin artırılması hanesinde önceki limitin 300.000.00 TL olarak yazıldığı; ancak sözleşmenin limit artırımından önceki ilk düzenleme tarihinde bu limitin sözleşmenin hiçbir yerinde belirli olmadığını ayrıca kefilin imzaladığı bölümde de kefalet limitinin sonradan yazıldığını, dava dışı asıl borçlu ile iki ayrı sözleşme imzalandığını, müvekkilinin imzaladığı sözleşmenin sonradan imzalanan sözleşmelerle hukuka aykırı olarak irtibatlandırıldığını, sözleşmenin 1 inci maddesindeki sözleşme limitinin, limit artırımına ilişkin 65 inci sayfadaki ibarelerden sonra yazıldığını, kefalet tutarı kısmına yazılan 300.000,00 TL limite ilişkin yazı karakteri ve kalem renginin 1 inci maddedeki yazı ve kalem ile ilgisinin olmadığını, davalının tek taraflı tasarrufu ile karşı karşıya kaldıklarını, mahkemenin yazı ve rakamlarda görülen karakter farklılıklarından hareket ile Adli Tıp Kurumuna inceleme yaptırma yoluna gitmediğini belirterek İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf aşamasında alınan raporda davalı bankanın dava tarihi itibarıyla toplam 300.234,02 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş ise de dava dışı asıl borçluya kullandırılan kredinin hangi sözleşmeye istinaden kullandırıldığının tespit edilemediği belirtildiği, davalının dava tarihi itibarıyla davacının kefalet imzasının bulunduğu genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağı olduğunu usulüne uygun delillerle ispatlamakla yükümlü olduğu, istinaf aşamasında alınan bilirkişi raporu ile davalı bankanın dava tarihi itibarıyla var olan alacağının hangi sözleşmeden kaynaklandığının tespit edilemediği, bu durumda mahkemece davalının, davacının kefalet imzasının bulunduğu 24.10.2011 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir alacağı bulunduğunu usulüne uygun delillerle ispatlayamadığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediği, davacı kefalet imzasını inkar etmemiş ise de kefalet limiti belirli olmadığından kefaletin geçersiz olduğunu ileri sürerek dava açtığı, açılan davada öncelikle borcun davacının imzası bulunan sözleşmeden kaynaklanıp kaynaklanmadığı tespit edilip, borcun davacının imzası bulunan sözleşmeden kaynaklandığının tespiti halinde kefaletin geçerliliği hususunun değerlendirilmesi gerektiği, somut uyuşmazlıkta, davalının dava konusu ihtarnameye konu kredi borcunun davacının imzasının bulunduğu 24.10.2011 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığını usulüne uygun delillerle ispatlayamadığından anılan sözleşmedeki kefaletin geçerli olup olmadığının değerlendirilmesine gerek görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde kefaleti bulunan sözleşmenin borca dayanak kredi genel sözleşmesi olmadığı yönünde bir iddiasının bulunmadığını, davacı şirketin iddiasının kefalet limitinin sonradan değiştirildiği yönünde olduğunu, davacı şirketin bu iddiasını dava dilekçesinde “aynı sözleşme üzerinde sözleşmeye eklemeler yapmak suretiyle” şeklinde ifade ettiğini, davacı şirketin davaya konu sözleşmenin kendi kefaleti bulunan sözleşme olmadığı yönünde bir iddiasının bulunmadığını, davacı tarafça dava dilekçesinde kefaletin kendilerine ait olmadığı yönünde iddiaları bulunmakla birlikte, bu aşamada davacı şirketin mahkeme kararını bu yönüyle istinafa konu etmediğini, istinaf talebini kefalet limiti ile sınırlı tuttuğunu, bu hususta mahkeme kararının kesinleştiğini, istinaf incelemesi sırasında kesinleşme hususunun dikkate alınması gerekirken bu hususta yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasının usule aykırı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, genel kredi sözleşmelerine istinaden düzenlenen hesap kat ihtarnamesine dayalı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72 nci maddesi

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve yasaya uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.