Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/6404 E. 2023/1566 K. 15.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6404
KARAR NO : 2023/1566
KARAR TARİHİ : 15.03.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/649 Esas, 2021/994 Karar
DAVA TARİHİ : 12.04.2017
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2017/348 E., 2018/1273 K.

Taraflar arasındaki istirdat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı temlik alan davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı banka ile müvekili ve diğer borçlu-kefiller arasında 27.03.2012 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığını, genel kredi sözleşmesini imzalayan borçluların kredi ilişkisine teminat olarak kredi sözleşmesiyle aynı düzenleme tarihli vadesi boş 4.000.000,00 Amerikan doları (USD) tutarlı, davacının hem borçlu hem de avalist olarak imzaladığı senedin davalı bankaya verildiğini, genel kredi sözleşmesini imzalayan şirketlerden birine kullandırılan kredinin ödenmemesi üzerine 22.10.2014 tarihli protokol ile borcun yapılandırıldığını, bu yapılandırmada davacı müvekkilinin imzasının bulunmadığını, 13.02.2017 tarihli ihtarname ile dayanak sözleşme belirtilmeden 289.370,18 TL üzerinden hesabın kat edildiğinin müvekkiline bildirildiğini, davalı bankanın İstanbul 26. İcra Müdürlüğünün 2017/6771 E. sayılı dosyası ile söz konusu teminat senedini takibe koyduğunu, müvekkili tarafından 17.03.2017 tarihinde icra dosyasına 324.228,46 TL ödeme yapıldığını, bononun teminat senedi niteliğinde olduğunu, ayrıca kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, 22.10.2014 tarihli yapılandırma protokolü ile borç yenilendiğinden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını belirterek icra dosyasına ödenen 324.228,46 TL’nin avans faizi ile birlikte istirdatına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının takibe konu bonodaki imzalarına bir itirazı bulunmadığını, davacının bonoda aynı zamanda avalist olarak imzasının bulunduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 702 nci maddesi gereğince avalistin taahhüt altına girdiği asıl borçlu kişi gibi sorumlu olduğunu, takip konusu bononun kambiyo senedi niteliğini taşıdığını, ayrıca davacı tarafın bononun boş olarak verildiği iddialarının doğru olmadığını, bir bononun teminat senedi sayılabilmesi için senedin üzerinde teminat senedi olduğunun yazılı olmasının ya da hangi ilişkinin teminatı olduğunun açıkça belirtilmesinin gerektiğini, bononun teminat senedi olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile icra takibinin dayanağının davaya konu 23.01.2017 vadeli 27.03.2012 düzenleme tarihli 4.000.000,00 USD bedelli bono olduğu, bonoyu davacı temlik eden şirketin avalist olarak imzaladığı, istirdat talebine konu borcun davacı şirketin asıl borçlu olarak imza koyduğu 27.03.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinden doğduğu, takibin dayanağı olan bononunda bu genel kredi sözleşmesi nedeniyle düzenlendiği, davacının bono borcundan genel kredi sözleşmesi limiti dahilinde sorumlu olduğu, genel kredi borçlusu olan davacı ve diğer borçluların 22.10.2014 tarihli yapılandırma protokolünün koşullarını yerine getirmemesi üzerine 13.02.2017 tarihli ihtarname ile genel kredi hesabının kat edildiği, muaccel hale gelen alacağın tahsili için bononun icra takibine konu edildiği, yapılan ödemenin genel kredi sözleşmesinin tahsilatı kapsamında olduğu ve yapılan ödemelerin genel kredisi borçlarından tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla mahsup edildiği, kredi sözleşmesinde ya da bonoda teminat senedi olduğuna dair yazılı bir kayıt olmadığı, davacının bononun teminat için alındığını gösterir yazılı bir belge ibraz edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 27.03.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinden dolayı müvekkilinin borcunun bulunmadığını, zira kredi borcunun 25.09.2014 tarihinde kat edilerek sonlandırıldığını, diğer borçlularca imzalanan yapılandırma sözleşmesini ise müvekkilinin imzalamadığını, bu suretle 27.03.2012 tarihli genel kredi sözleşmesiyle kurulan ilişkinin sona erdiğini, daha sonra dava dışı borçlu ve kefillerle 23.10.2014 tarihli yeni bir kredi sözleşmesi imzalandığını, bu kredi sözleşmesi ile önceki sözleşme borcunun kapatıldığını, 27.03.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin genel işlem koşulları ve kefalet sözleşmesi hükümlerine aykırı olmakla geçersiz olduğunu, 27.03.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin 22 nci maddesi uyarınca dava konusu bononun teminat senedi olduğunu, bononun geçerli olduğu kabul edilse dahi müvekkilinin bankaya borcu bulunmadığından senedin bedelsiz kaldığını ileri sürerek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı senette aval veren olduğundan, şekle ilişkin bir noksanlık da ileri sürülmediğinden davacının teminat iddiasını ileri sürmesinin olanaksız bulunduğunu, davacının kefaletinin sözleşmenin imza tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmeyen genel işlem koşulları denetimine tabi tutulmasının mümkün olmadığı, zaten davaya konu edilen ödemenin takip dayanağı bono için yapılmış olduğu, davacı dışındaki borçlu ve kefillerle davalı banka arasında düzenlenen 22.10.2014 tarihli protokolde 27.03.2012 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı borcun yenilendiğine dair bir hüküm bulunmadığı, aksine protokolde “hiçbir şekilde alacağın tecdidi anlamına gelmemek üzere” hususu belirtilerek borcun yenilenmediğinin hüküm altına alındığını, davacının taraf olmadığı 23.10.2014 tarihli kredi sözleşmesinde de eski borcun yenilendiğine dair bir hüküm bulunmadığı, ilk kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun yeni tahsis edilen kredi ile kapatıldığı, dolayısıyla kambiyo taahhüdünde bulunarak aval veren sıfatıyla bono imzalayan ve bu suretle ayrı bir borç altına giren davacının bononun teminat için verildiği iddiasını ileri sürmesinin mümkün görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde temlik alan davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Temlik alan davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı banka tarafından bonoya dayalı olarak başlatılan icra takibinde davacı tarafından ödenen meblağın istirdatı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72 inci maddesi.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temlik alan davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.