Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/6347 E. 2023/1179 K. 28.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6347
KARAR NO : 2023/1179
KARAR TARİHİ : 28.02.2023

MAHKEMESİ : …. Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı şirketlerin maliki olduğu taşınmaz üzerine davalı lehine 09.07.2010 tarihli ve 375.000,00 TL bedelli ipotek tesis edildiğini, davacı ile davalı banka şubesinin ipotek bedeli karşılığında yerin temliki hususunda anlaştıklarını, bu anlaşma uyarınca davacının bankaya ipotek temlik bedeli açıklaması ile çeşitli zamanlarda toplam 203.232,75 TL yatırdığını ve aralarında alacağın temliki sözleşmesi düzenlendiğini, davacının temlik aldığı taşınmazın tapu harçlarını dahi ödediğini, dava dışı şirketin iflasının ertelenmesine karar verilerek şirkete kayyum atandığını, davalı banka tarafından bu hususun fark edilmesinden sonra yeniden bir alacağın temliki sözleşmesi düzenlenerek sözleşmenin tek taraflı olarak sadece davalı banka şubesi tarafından imzalandığını, davacının bu sözleşmede imzasının bulunmadığını, dava dışı şirketlere atanan kayyum şirketlerin mal kaçırdığı iddiası ile ipoteğin temlikine onay vermediğinden ipoteğin temlik edilemediğini, alacağın temliki sözleşmesi kurulurken davacının hataya düşürüldüğünden ve yanılmayı bilmesinin mümkün olmadığından sözleşmeyi iptal hakkı doğduğunu, davacının hataya düşmesi sonucu ipoteğin temliki sözleşmesinin iptal edildiğini ileri sürerek sebepsiz zenginleşmeden ötürü 203.232,75 TL’ nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının dava dışı Ser Hurdacılık ve Nak. Tic. Ltd. Şti.’nin davalı bankaya olan borcunu 3 üncü kişi olarak üstlenip Kasım 2015-Nisan 2017 tarih aralığında ödeyip bitirdikten sonra alacağın temliki talebinde bulunarak davalı bankaya verilen Ser Hurdacılık ve Nak. Tic. Ltd. Şti.’ne ait taşınmaza ilişkin ipoteğin kendisine devrini talep etmesinin iflastan haberinin olmadığı yönündeki iddialarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu oluş içerisinde dava dışı şirketin gerçekte bankaya olan borcunu davacı eli ile bizzat kendisinin ödediğini, kayyumun onay vermemesi nedeniyle borç ödenip bittikten sonra davacının talebi ile geçerli bir alacağın temliki sözleşmesi yapılamamasının davalı bankanın kusuruna dayalı olmadığını, bankaya ödenen kredi ödemesinin geri istenmesinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda (4721 sayılı Kanun ) tarifi yapılan iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil edeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının dava dışı Ser Hurdacılık ve Nak. Tic. Ltd. Şti.’nin davalı bankaya olan borcunu 3 üncü kişi olarak üstlenip Kasım 2015-Nisan 2017 tarih aralığında ödeyip bitirdikten sonra alacağın temliki talebinde bulunarak davalı bankaya verilen Ser Hurdacılık ve Nak. Tic. Ltd. Şti.’ne ait taşınmaza ilişkin ipoteğin kendisine devrini talep etmesinin, iflastan haberinin olmadığı yönündeki iddialarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacı ile dava dışı Ser Hurdacılık ve Nak. Tic. Ltd. Şti. arasında mevcut bir ilişki ya da irtibat nedeniyle banka borcunun dava dışı şirket yetkilisinin, aynı zamanda kredi borcunun kefilinin şahsına ait bir taşınmazın satılması sureti ile davacı eli ile bankaya ödendiği yolunda tam bir vicdani kanaat oluştuğu, bu oluş içerisinde dava dışı şirketin gerçekte bankaya olan borcunu davacı eli ile bizzat kendisinin ödediği, kayyumun onay vermemesi nedeniyle borç ödenip bittikten sonra davacının talebi ile geçerli bir alacağın temliki sözleşmesi yapılamamasının davalı bankanın kusuruna dayalı olmadığı, bankaya ödenen kredi ödemesinin geri istenmesinin 4721 sayılı Kanun’da tarifi yapılan iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil edeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında dava dışı şirketin maliki bulunduğu taşınmaz üzerine davalı lehine tesis edilen ipoteğin bedeli mukabilinde davacıya temliki hususunda sözlü olarak anlaşma yapıldığını, bu anlaşma gereğince davacı tarafından “ipotek temlik bedeli” açıklamalarıyla dosya arasında bulunan 17 adet dekont ile toplam 203.232,75 TL yatırılmasına rağmen bankaca ipoteğin davacıya temlik edilmediğini, davacının dava dışı şirket aleyhine açılan iflasın ertelenmesi davasında kayyum atandığını bilebilecek durumda olmadığını, davacının davalı banka tarafından yanıltıldığını, ipotek temlik edilmediğinden yatırılan paraların iadesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosyaya sunulan ve davalı tarafça inkar edilmeyen ödeme dekontlarının incelenmesinde, dekontlar üzerindeki davacı tarafından dava dışı şirket adına davalı bankaya “ipotek temlik bedeli”, “ipotek temlik bedeline istinaden” ve “3 üncü şahıs ipotek temlik kredi geri ödemesi” şeklindeki açıklamaların davacının iddiasını doğrular nitelikte olduğu ve davacının ipoteğin temin ettiği alacağın temliki ile ilgili olarak toplam 228.324,75 TL ödemede bulunduğu, davalı bankanın ipotek temlikine konu alacağını davacıya temlikini gerçekleştirmek üzere düzenlediği sözleşmelerinin geçersiz olduğu, buna göre davalı bankanın alacağın temliki yükümlülüğü borcunu yerine getiremediği, bu yükümlülük yerine getirilmediğinden davacının davalı bankadan alacağın temlik edilmesi karşılığı ödediği bedeli talep edebileceği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile 203.232,75 TL’nin hükümde gösterilen tarihlerden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesinin hata, yanılma iddiasını değerlendirmişken Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bu iddianın irdelenmeyip kararın neden hatalı olduğuna dair gerekçe oluşturulmadığını, davacının hata, yanılma, sebepsiz zenginleşme iddialarının dayanaksız olduğunu, davalının olayda bir sorumluluğunun olmadığını, geçerli bir temlik sözleşmesi bulunmadığı gibi dosyaya da temlik sözleşmesi sunulmadığını, kendi iradesi ile 3 üncü kişinin borcunu ödeyen davacının sebepsiz zenginleşildiğini ileri sürmesinin mümkün olmadığını ayrıca verilen kararda faiz başlangıç tarihine ilişkin yaklaşımda hataya düşüldüğünü, alacak ile ilgili olarak temerrüde düşürüldüğünün ya da anılan miktarın kredi ödeme tarihlerinden itibaren faizi ile birlikte ödenmesi gerektiğini gösteren belgenin de dosyada mevcut olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; alacağın temlikine dayalı ödenen bedellerin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca iadesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77 nci ve 183 üncü maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve yasaya uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.