YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6076
KARAR NO : 2023/797
KARAR TARİHİ : 13.02.2023
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
HÜKÜM : Esastan ret
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar dava dilekçesinde; davalıların murisi …’e aralarındaki sözleşmeye istinaden verilen kum, çimento, demir, kireç, tuğla malzemelerin bedelinin davalıların murisi tarafından peşin ödenmesi nedeniyle aralarında 04.12.2012 vade 09.11.2012 tanzim ve 129.500,00 TL bedelinde bir adet kambiyo senedi düzenlendiğini, kambiyo senedinin karşılığı edimlerini yerine getirdiklerini, senet bedelsiz kalmasına rağmen davalılar tarafından aleyhlerine icra takibi başlatıldığını belirterek borçlu olmadıklarının tespitine ve Konya 8. İcra Müdürlüğünün 2012/11069 sayılı dosyasında takibe konulan senedinin iptali ile inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile menfi tespit davalarının konusunun davacı açısından olmasa da davalı açısından alacak davası niteliğinde olduğu, zira menfi tespit davasının olumlu ya da olumsuz sonuçlanması halinde davalının alacağının bu sonuçtan etkileneceği, dolayısıyla menfi tespit davalarının ana konusunun para alacağı olduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 5/A maddesine göre, bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu, ancak madde hükmünün sadece davacı yönünden yorumlanmasının hukukun genel ilkeleri ile bağdaşmadığı, konusu para alacağı olan davayı; alacaklının, alacak davası olarak açması halinde dava şartı arabuluculuk kapsamında kabul edilmesine rağmen, konusu aynı para alacağına ilişkin olan ama borçlu tarafından açılan menfi tespit davasını dava şartı kapsamında olmadığının kabul edilmesinin hakkaniyete, eşitliğe ve evrensel hukuk prensiplerine aykırı olduğu, ayrıca 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 72 nci maddesinin altıncı fıkrasındaki düzenleme dikkate alındığında menfi tespit davası açıldıktan sonra, borçlu icra tehdidi altında borcu ödemek zorunda kalırsa, menfi tespit davasına aynı dosya üzerinden ve kendiliğinden istirdat davası olarak devam edileceği, menfi tespit davasının bir nevi alacak davasına dönüşeceği, alacak davasının da dava şartı arabuluculuk kapsamında olduğu, bu durumda eldeki dava menfi tespit davası olarak devam ederken yargılamaya devam edip, istirdat davasına dönüşünce bu dava alacak davasıdır ve dava şartı kapsamındadır demenin hukuk güvenliğini ortadan kaldıracağı, bu nedenle de menfi tespit davalarının da dava şartı arabuluculuk kapsamında olduğunun kabulü gerektiği, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun (6325 sayılı Kanun) Dava Şartı Olarak Arabuluculuk başlıklı 18/A maddesinin ikinci fıkrasına göre davanın arabulucuya başvurulmadan anlaşıldığı gerekçesiyle usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar istinaf dilekçesinde özetle; menfi tespit davasının konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat olarak nitelendirilmeyeceğini, verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan, yasa koyucunun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığını, dava konusu olayın yargılamayı gerektirdiğini, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile menfi tespit davasında öncelikli olarak bir alacağın varlığının tartışıldığı ve davanın devamı sırasında cebri icra tehdidi altında ödeme yapılması durumunda menfi tespite ilişkin talebin istirdat talebine dönüşmesi kuvvetle muhtemel olduğu, alacak ve tazminat ilişkin istirdat taleplerinin arabuluculuk dava şartına tabi olduğu, istirdat talebine ilişkin davanın arabuluculuk dava şartına tabi tutulması ile istirdat talebinin bir nevi öncüsü mahiyetindeki menfi tespit davasının arabuluculuk dava şartına tabi tutulmamasının hak arama yönünden eşitsizliğe ve gereksiz olarak istirdat talebine dönüşen davaların reddine yol açacağından menfi tespit davasında zorunlu arabuluculuk dava şartı kapsamında kabul edilmesinde yarar bulunduğu bu nedenle İlk Derece Mahkemesinin dava şartının gerçekleşmemesi sebebiyle davanın usulden reddine karar vermesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar temyiz dilekçesinde özetle; menfi tespit davalarının arabuluculuk dava şartına tabi olup olmadığı hususunda farklı yönde kararlar verildiğini ancak en son Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01.04.2021 tarih, 2020/4396 E. Ve 2021/3198 K. sayılı ilamı ile menfi tespit davalarının arabuluculuk dava şartına tabi olmadığı yönünde karar verildiğini belirterek istinaf mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup uyuşmazlık kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit davasının dava şartı olarak arabuluculuğa tabi olup olmadığına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 5/A maddesi.
3. 6325 sayılı Kanun’un 18/A maddesinin ikinci fıkrası.
3. 2004 sayılı Kanun’un 72 nci maddesi.
3. Değerlendirme
Dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti talebine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesinin davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin kararına yönelik istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmiştir. 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un (7155 sayılı Kanun) 20 nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; ” (1) Bu kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” düzenlemesi getirilmiştir. Madde metni herhangi bir tereddüde ve yanlış anlamaya yer vermeyecek şekilde açık yazılmıştır. 6102 sayılı Kanun’a bu maddenin eklenmesini sağlayan 7155 sayılı Kanun’un genel gerekçesinin bu konuyla ilgili kısmı ve madde için özel olarak yazılan gerekçe de bu açık anlamı desteklemektedir. Hal böyle iken, menfi tespit davalarının ticari bir dava olduğu için 6102 sayılı Kanun’un 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması kanuna aykırı olduğu gibi ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan da kanun koyucunun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu nazara alınmaksızın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.02.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Karşı oy)
KARŞI OY
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun bulunmasına, 6102 sayılı Yasa’nın 5/a maddesinde getirilen düzenlemenin dava çeşidine ilişkin olmayıp madde metninde de açıkça ifade edildiği üzere dava konusuna ilişkin olmasına, menfi tespit davalarının da konusu itibariyle bir alacağın tahsiline ilişkin bulunmasına göre davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.