Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/6061 E. 2023/4303 K. 10.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6061
KARAR NO : 2023/4303
KARAR TARİHİ : 10.07.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/872 Esas, 2021/939 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2014/361 E., 2018/1142 K.

Taraflar arasındaki genel kurul kararlarının iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; anonim şirketlerin genel kurul toplantısına, paydaşların usulüne uygun olarak toplantıya davet edilmesi gerektiğini, 25.12.2000, 25.12.2001, 19.09.2002, 15.12.2003, 22.03.2004, 15.04.2005, 15.12.2006, 21.01.2008, 16.01.2009, 16.09.2010, 26.11.2012 tarihli genel kurul kararlarının o tarihte yürürlükte olan 6762 tarihli Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı Kanun) 368 inci maddesi gereğince geçersiz olduğunu, müvekkilinin usulüne uygun olarak genel kurul toplantılarına çağrılmadığından ve de imzası yokluğunda sahte olarak atılmış olduğundan yapılmış bulunan genel kurul kararlarının mutlak butlan olduğundan hükümsüzlüğüne karar verilerek iptaline, alınmış olan tüm kararların geçersiz olduğuna karar verilmesine, müvekkilinin babasının ölümünden sonra 2000 – 2012 yılları arasında davalı şirketten kâr payı almadığından dolayı fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak ve ileride arttırılmak üzere şimdilik 1.000,00 TL kâr payının davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine,
yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davanın süresinde açılmadığını, genel kurullarda alınan kararlarla ilgili muhalefet şerhi ileri sürememiş olması nedeniyle davasının hiçbir şekilde dinlenemeyeceği, müvekkili şirketin sadece 2001 ve 2002 yıllarında faaliyeti ile ilgili kâr etmiş olduğu, bu kârın yedek akçeye ayrıldığını, gerek kuruluş yılı ve takip eden yıl ile gerekse 2002 yılından sonra müvekkili şirketin herhangi bir karının bulunmadığını, davacının aksi yöndeki beyan ve iddialarının gerçeği yansıtmadığını, aradan geçen uzunca yıllara rağmen 2000 – 2012 yılları arası tüm genel kurullara ait kararların iptalini talep etmesinin de son derece haksız ve kötü niyetli bir talep olduğunu, ayrıca davacının çok kısa zaman aralıkları ile çok farklı imzaları kullandığını, sabit bir imzasının olmadığını ve zaman zaman kendisini vekille temsil ettirdiğinin açıkça anlaşıldığını beyanla, 2000 – 2011 yıllarına ilişkin olarak yapılmış genel kurul kararlarının iptaline ilişkin davanın öncelikle süreden açılmamış olması nedeniyle reddine, davacının dava konusu taleplerinin haksız, mesnetsiz, usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 25.12.2001 – 19.09.2002 – 15.12.2003 – 22.03.2004 – 12.04.2005 – 15.12.2006 – 21.01.2008 – 16.01.2009 tarihli genel kurul toplantılarında davacı yokken varmış gibi karar alındığı, imzaların davacıya ait olmadığı, dava konusu olan diğer genel kurul kararlarında ise, bilirkişi rapor ve ek raporlarında yokluk ve / veya butlan yaptırımına tabii tutulacak bir durumun bulunmadığı, bu nedenle iptal davasına bu kararların tabii olabileceği; ancak genel kurul kararlarının iptali içinde hak düşürücü sürenin dava konusu diğer genel kurul kararları yönünden geçmiş bulunduğu, bu nedenle onlar yönünden davanın reddi gerektiği, kaldı ki bir an için hak düşürücü süre dolmasaydı dahi yoklukla malul olduklarına karar verilen ve davacının imzasının sahte olarak kullanıldığı kararlar dışındaki genel kurullarda alınan kararların esasen iptal sebebini de taşımadığı, şirketin finansal alanı, o finansal alandaki genel kurul tarihlerinde görülen Türkiye’deki ekonomik durum ve şirketin faaliyet alanı ve kapasitesi nazara alınarak; şirketin kâr payı dağıtması gerekirken dağıtmamakta direngen hale düşüp düşmediğinin araştırıldığı ve şirketin faaliyet ve mali durumuna nazaran kâr payı dağıtmamakta direngen hale düştüğünün kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının taleplerinin Türk Medeni Kanunu’nun 2 nci maddesine aykırı olmasına rağmen Mahkemece bu hususu nazara alınmadan karar verildiğini, davacının, 2010 ve 2012 yıllarında yapılan genel kurullara yapılan usulüne uygun çağrıya rağmen katılmadığını, sonraki yıllarda ise vekil göndererek katıldığının sabit olduğuna göre, artık bu aşamadan sonra toplantılara katılmayarak alınan kararlara hiçbir itirazda da bulunmayan davacının, imzanın kendisine ait olmadığı iddiasıyla 2009 yılı ve öncesine ait genel kurullara ilişkin iptal talebinde bulunmasının kötü niyetli olduğunu, davacının eldeki davada bir taraftan genel kurul kararlarının iptalini talep etmesine rağmen, diğer taraftan kâr payı dağıtılmasına karar verilmesini talep etmesinin de çelişkiyi ve kötü niyeti gösterdiğini, Mahkemece bir kısım kararların yoklukla malul kabul edilerek iptal edilmesiyle davacının kötü niyetinin korunduğunu, davacının şirketteki %1,55 oranında paydaş olduğunu, davacının sahip olduğu pay oranı ve toplantılarda kararların diğer ortakların oybirliği ile alınmış olması nedeniyle, genel kurullarda alınan veya alınacak kararlara bir etkisinin olmayacağını, toplantı ve karar nisaplarını etkilemeyeceğinin açık olduğunu, karara esas alınan Adli Tıp Kurumu imza incelemesi raporlarında itirazlarının değerlendirilmediğini, toplantıya hükumet komiserinin katılmasına rağmen uzun yıllar sonra imzaların kendisine ait olmadığının iddia edilmesinin açıkça kötü niyetli olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, somut olayda davacı ortağın usulüne uygun şekilde çağrılmadığı, buna rağmen mahkemece yokluğu tespit edilen kararlara katılmış gibi imzasının atıldığı, genel kurulun tüm ortaklar bulunmaksızın çağrısız şekilde toplanamayacağı, tüm ortakların eksiksiz şekilde katılmaması nedeniyle toplantının 6762 sayılı Kanun’un 370 inci maddesi gereğince çağrısız genel kurul olarak da değerlendirilemeyeceği, davacının sonraki toplantılara katılmasına rağmen önceki genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitini istemekle hukuki yararı bulunduğu gibi, bu tür hukuk aleminde doğmamış kararların iptalini istenilmesi dürüstlük kurallarına aykırı da olmadığı, İlk Derece Mahkemesinin karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle, istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı anonim şirketin dava konusu genel kurullarının sahte imzayla yapılması nedeniyle yoklukla malul olup olmadığının tespiti, ödenmeyen kâr paylarının belirlenerek tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 6762 sayılı Kanun’un 370 inci maddesi

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.07.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dava, davalı Kaya Enerji İnş. San. ve Tic. A.Ş.’nin 2000-2012 yılları arasındaki genel kurul kararlarının mutlak butlan ile malul olması nedeniyle butlanın tespiti ve kâr payı alacağının tahsili istemine ilişkindir.

Davacı, davalı şirkette %1.55 oranında paydaştır.

İlk Derece Mahkemesince, 25.12.2001, 19.09.2002, 15.12.2003, 22.03.2004, 12.04.2005, 15.12.2006, 21.01.2008 ve 16.01.2009 tarihli Genel Kurul kararlarının butlanının tespitine, diğer taleplerin reddine karar verilmiş,

Davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince esastan red edilmiştir.

4721 sayılı T.M.K 2. maddesinde, kişilerin hukuki ilişkilerinde dürüst davranma ilkesini düzenlemiş olup, maddede “herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu” vaz edilmiştir.

Dairenin 2013/2104-19627 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, genel kurul kararlarının butlanının ileri sürülmesi herhangi bir süreye tabi olmamakla birlikte, istemin maksatlı, gayrimeşru ve icapsız olarak geciktirilmesi, bir kararın uygulanmasına ve sonuçlarına yıllarca itirazsız rıza ve tahammül gösterilip de sonradan bunun butlanının ileri sürülmesi ve bir kimsenin kararın butlanını eskiden beri bilmesine rağmen buna menfaati icabı ses çıkarmayıp ancak hesaplayamadığı sonuçlarını gördükten sonra butlanının tespitini dava etmesi T.M.K 2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılmasıdır.

Dava, 11.02.2013 tarihinde açılmış olup, 2001-2009 yılları arasındaki Genel Kurul kararlarına ilişkindir.

İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/362 Esas sayılı dosyasında da aynı davacı tarafından aynı davalı aleyhine 2000-2012 yılları arasındaki şirket Genel Kurul kararlarının batıl olduğunun tespiti istemi ile dava açılmış olup, mahkemece eldeki davada olduğu gibi davacının bir kısım genel kurullardan haberi olduğu gerekçesiyle dava bazı genel kurul kararları yönünden red edilmiştir.

Aynı zaman diliminde yapılan genel kurullardan bir kısmından davacının haberi olması ve toplantılara katılması, bir kısmından ise haberi olmaması hayatın olağan akışına aykırıdır.

Dava tarihinin 11.02.2013 olduğu dikkate alındığında dava konusu genel kurul kararlarına uzun süre sessiz kalan ve davacı şirkette %1.55 payı bulunan davacının yıllar sonra dava açması hakkın suistimali niteliğindedir.

Davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kararın onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.