Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/5636 E. 2023/53 K. 09.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5636
KARAR NO : 2023/53
KARAR TARİHİ : 09.01.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
HÜKÜM : Esastan ret

Taraflar arasındaki asıl ve birleşen alacak davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davaların kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1.Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı bankadan 29.05.2015 tarihinde bir yıl vadeli hesap açarak 42.638,00 USD eurobond satın aldığını, ancak 29.02.2016 tarihinde yatırılan paranın akıbeti sorulduğunda davalı tarafından böyle bir hesap bulunmadığının bildirildiğini, savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu ve bankanın da teftişten geçtiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 42.368,00 USD tutarındaki eurobondun 29.05.2015-26.09.2016 aralığındaki getiri tutarlarıyla birlikte ve davanın uzaması ve vade tarihi olan 26.09.2016 tarihinin aşılması durumunda bu tarihten itibaren de devlet bankalarının USD para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre işleyecek yasal faiz tutarlarıyla birlikte tüm meblağın USD cinsinden ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; aynı gerekçelerle 10.09.2015 tarihinde aldığı 50.000,00 USD eurobondun 10.09.2015-14.07.2017 aralığındaki geliri ile birlikte toplamda 52.459,63 USD’nin vade sonu olan 14.07.2017 tarihinden itibaren devlet bankalarının USD para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre işleyecek yasal faizi ile birlikte USD cinsinden ödenmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Asıl ve birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iddia ettiği gibi bir hesabın banka nezdinde bulunmadığını, böyle bir para girişinin olmadığını savunarak asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının, davalı bankanın Yenimahalle Şubesi’nde hesap açarak 29.05.2015 tarihinde 42.638,00 USD tutarında eurobond satın aldığı, 10.09.2015 tarihinde Şükran Uçtu adına sıfır bakiyeli vadesiz mevduat hesabı ve yatırım hesabı açıldığı, davacı vekilince ibraz edilen 10.09.2015 tarihli, 381 talimat referans numaralı eurobond satış belgesi ile 42.638,00 USD bedelli, 26.09.2016 vade sonunda 43.763,00 USD olacağının belirtildiği, davalı bankanın şube yetkilisi …’in imzası ve şube kaşesinin bulunduğu, yine birleşen dava konusu olan 524 talimat referans numaralı eurobond satış belgesi ile 50.000,00 USD satış bedelli, 14.07.2017 vade sonunda 52.459,63 USD olduğunun belirtildiği, eurobondun birikimlerini yabancı para cinsinden yatırım araçlarında değerlendirmeyi tercih eden ve uzun vadeli yatırım yapmayı düşünen kişi ve kuruluşlara yönelik yatırım aracı olduğu, davalı banka müfettişlerinin 07.09.2016 tarihli teftiş raporunda davacı ile yapılan işlemlere yer verildiği, kamera kayıtları ile davacının eşi ile birlikte gelerek dava dışı banka yetkilisine 13-15 deste parayı verdiği, ancak yazılı belgelerdeki toplam 92.638,00 USD’nin banka kayıtlarına girmediğinin tespit edildiği, öte yandan dava dışı banka yetkilisi olan … hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/45675 soruşturma numaralı 2019/46693 E. ve 2019/9591 iddianame numarası ile davacının da müştekisi olduğu eurobond hesabı açmadan boş dekontları mudilere verdiği ve nakit parayı uhdesine geçirerek müşterilerin hesabını boşalttığından bahisle bankacılık zimmetinden yargılanması için iddianame düzenlendiği, dolayısıyla davaya dayanak teşkil eden eurobond hesabına para yatırma işleminin davalı banka teftiş raporu ve ilgili savcılık soruşturması ile de tespit edilmiş olduğu, istihdam ettiği banka personelinin üçüncü kişiye verdiği zarar nedeniyle bir güven kurumu olan davalı bankanın, müşterisi davacının zararından sorumlu olduğu, davacının müterafik kusuruna ilişkin dosya kapsamında delil sunulamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, asıl dava yönünden taleple bağlı kalınarak 42.638,00 USD’nin paranın davalı bankaya yatırılma tarihi olan 10.09.2015 tarihinden itibaren devlet bankalarının USD para birimiyle açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranıyla birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen dava yönünden, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/570 E. ve 2017/588 K. sayılı dosyasında talep 52.459,63 USD paranın vade sonu tarihi olan 14.07.2017 tarihinden itibaren devlet bankalarının USD para birimiyle açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranıyla birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; iddia edilen işlemlerin hiç bir şekilde bankanın sistemine girmediğini, yok hükmünde olduğunu, ceza mahkemesinde görülen dava dosyasının davayla bir ilgisinin bulunmadığını, davacının sunduğu belgelerin doğruluğunun incelenmediğini, imza kontrolünün yapılmadığını, davacının da müterafik kusurunun olduğunu belirterek usul ve kanuna aykırı bulduğu İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılıp davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istihdam ettiği banka personelinin üçüncü kişiye verdiği zarar nedeniyle bir güven kurumu olan davalı bankanın, müşterisi davacının zararından sorumlu olduğu, davacının müterafik kusuruna ilişkin dosya kapsamında delil sunulamadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf sebeplerini tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının yatırım için davalı bankaya teslim ettiğini iddia ettiği paradan dolayı davalı bankanın sorumluluğunun olup olmadığı ve davacının kusurunun bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 116 ncı maddesi.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.01.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı Oy )

K A R Ş I O Y

Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, bu kararında temyiz incelemesi sonucunda onanması durumunda gerek Bölge Adliye Mahkemesi ve gerekse Yargıtayca hükmedilecek istinaf red harcı ile temyiz onama harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.
492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı”,
(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”,
1/e maddesinde de “yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının istinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen “istinaf başvurusunun esastan reddi” kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen “esas hakkında” karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir.
Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki “esastan” ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)
Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir.(Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)
1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.
Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası’nın 73/3 maddesindeki “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına” ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.
Diğer taraftan davalı, istinaf başvurusunun esastan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararına, alınan harcın niteliğine göre maktu olmalıdır.
Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki nisbi karar ve ilam harcının maktu karar ve ilam harcı olarak düzeltilmesi suretiyle HMK 370/1. maddesi gereğince kararın onanması, Daire onama ilamında da nisbi yerine maktu onama harcına hükmedilmesi gerekirken karar ve ilam harçları konusunda yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.