Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/5337 E. 2023/891 K. 16.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5337
KARAR NO : 2023/891
KARAR TARİHİ : 16.02.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
HÜKÜM : Başvurunun esastan reddi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, Yargıtayca duruşma istemli olarak davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 14.02.2023 günü hazır bulunan davacı vekili Avukat … ile davalı vekili Avukat … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkili aleyhine İstanbul 19. İcra Müdürlüğünün 2014/32361 E. sayılı takip dosyası ile 725.627,34 TL alacak için takip yaptığını, takibin itirazsız kesinleştiğini, akabinde davalının İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/194 E. sayılı dosyası üzerinden iflas davası açtığını, davalının kötü niyetli olduğunu ve müvekkiline 4.000.000,00 TL borcunun bulunduğunu, bu hususta alacaklı olduklarından dolayı açılmış ve görülmekte olan davaların olduğunu, davalının müvekkiline olan borçlarından kurtulmayı amaçladığını, davalının yine müvekkili aleyhine başlattığı takipteki aynı borcu içeren başka icra takibini … A.Ş. tarafından davacı aleyhine başlatarak mükerrer takip talebinde bulunduğunu ileri sürerek müvekkilinin İstanbul 19. İcra Müdürlüğünün 2014/32361 E. sayılı takip dosyasına konu alacak nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti ile %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında imzalanmış 01.02.2008 tarihli ortaklık sözleşmesinin 2. maddesi gereği davacıya ait olan vergi ve SGK prim borçlarının davacı tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ancak ödenmeyen bu borçların kendilerince ödenmesi üzerine istirdadı istemli başlatılan takibe itiraz edilmeyip kesinleştiğini, davacının hakkında açılan iflas davasının depo emri tebliği üzerine davayı uzatmak için işbu davayı açtığını, mükerrer takip yapılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasındaki 01.02.2008 tarihli ortaklık sözleşmesi ile davalı Aksu Şirketi’nin 01.02.2008 tarihinden önceki ve sonrası doğacak vergi ve SGK borçlarının ödenmesinin davacı İskender Şirketince üstlenildiği, bir an bu sözleşmenin geçersiz olduğu iddia edilse bile tarafların bu sözleşmeye konu edimlerini kısmen yerine getirdikleri ve bilahare de ibralaştıkları anlaşıldığından geçerliliği kabul edilen sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesinin hukuken mümkün bulunmadığının kabulü gerektiği, taraflar arasında düzenlenen 06.03.2009 tarihli ibranamenin konusunun taraflar arasındaki cari hesap borçları olduğu, ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülükler ve bu anlamda vergi ve SGK borçlarının ibra konusu olduğuna ilişkin açık bir ibralaşma bulunmadığı, ibra tarihinden sonraki tarihlere ilişkin davalı alacaklarının bu kapsamda değerlendirilmeyeceği, davacının ortaklık sözleşmesi gereğince ödemeyi üstlendiği davalıya ait vergi ve SGK borçlarını ödemediği ve davalının ödemek zorunda kaldığı bu ödemeleri sözleşmeye dayalı olarak davacıya rücu etme hakkını haiz bulunduğu, davalının bu şekilde yaptığı ödeme tutarının 746.493,54 TL olduğu ve bu miktarın tahsilini talep edebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tarafların 06.03.2009 tarihi itibarı ile hesap bakiyeleri ne tutarda olursa olsun karşılıklı olarak birbirlerine borçlu olmadığını kabul ettiklerini, davalı şirket hissedar ve yakınlarının, ortaklık sözleşmesinde zikredilen gayrimenkullerinin, ortaklık haklarının, bunlardan doğan her türlü alacak ve tazminat hakları ve gayrimenkullerin iadesi talep haklarının ibra dışında tutulduğunu, işbu davanın konusunu oluşturan vergi ve SGK borçlarının 06.03.2009 tarihli ibranamede istisna tutulan hususlardan olmadığını, dolayısıyla ibranamenin söz konusu borçları kapsadığını, davalının 01.02.2008 tarihli sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediğini, bu sözleşme ile devretmesi gereken taşınmaz devrini gerçekleştirmediğini, taraflar arasındaki ilişkinin gelişimine göre sözleşmeden dönüldüğünü, sözleşmenin ifası yönünde bir eylemde bulunmadıklarını, 09.03.2009 tarihinde şirketi devralan şahısların 01.02.2008 tarihli sözleşmeden kaynaklanan borçların hiçbiri ticari defterlere işlenmediğinden borçtan haberdar olmadıklarını, alacak dayanağı sözleşmeler şirketin amaç ve faaliyet konusu dışında kaldığından yoklukla malul olduğunu, müvekkili şirketi bağlamayacağını, ortaklık ve ek ortaklık sözleşmelerinin müşterek amaç unsuru taşımaması nedeniyle 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 520 nci maddesine aykırı olduğunu, sözleşmeleri temsilen imzalayan kişilerin aynı olduğunu, aynı kişinin kendi kendisiyle işlem yapamayacağını beyanla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacı tarafından ödenmesi kararlaştırılan davalı şirkete ait vergi ve SGK borcunun davalı tarafından ödenmesi üzerine başlatılan takip ile dava dışı … Metal A.Ş.’nin davacı aleyhine SGK ve vergi borcundan kaynaklı başlattığı takip, konusunu teşkil eden vergi borcu ve takip alacaklısı bakımından farklı olduğundan mükerrerlik iddiasının dinlenemeyeceği, davacı her ne kadar davalının taraflar arasındaki 01.02.2008 sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediğini, sözleşmeden dönüldüğünü iddia etmiş ise de, dosya kapsamından sözleşmenin taraflarca benimsendiği, bir kısım edimlerin yerine getirildiği, hatta davacının bu sözleşmeden kaynaklanan alacak talebine dayalı olarak davalı aleyhine takip başlattığı nazara alındığında sözleşmeden dönüldüğü yönündeki iddiayı ispata yarar delil sunulmadığı, dava ve takip konusu SGK ve vergi borçlarının 06.03.2009 tarihli ibraname kapsamında kalmadığı, bir an aksi düşünülse bile davanın alacak talebine dayalı olarak Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/342 E. sayılı dosyası üzerinden görülen dava ile ilgili Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonunda tesis edilen 2017/4277 E., 2019/2308 K. numaralı, 04.04.2019 tarihli ilamda belirtildiği üzere geçerli bir ibranameden söz edilemeyeceği, taraflar arasında geçerli bir ortaklık sözleşmesi bulunduğu, davacının bu sözleşme gereğince ödemeyi üstlendiği SGK ve vergi borçlarını ödememesi nedeniyle davalının takip başlatmakta haklı olduğu, alacağın Mahkemece aldırılan bilirkişi raporu ile tespit edildiği ve bu yönde hüküm kurulan kararda usul ve yasaya aykırılık tespit edilmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle;
1.Ortaklık ve ek ortaklık sözleşmeleri incelendiğinde, … , … …, … , … tarafından imzalandığını, 06.03.2009 tarihli ibranameler ile de aynı durumun bahis konusu olduğunu, aynı tarihte bu üç şirketin yetkililerinin aynı kişiler olduğunu, İskender Alüminyum ile Aksu Metal’in menfaatlerinin çatıştığını, İskender Alüminyum’un, karşı hiçbir menfaat elde etmeksizin tamamen …’in borçlarını üstlenmesini sağlayan, üstelik özvarlığının birkaç katı miktarda borç üstlenmesi sebebiyle kendisini müflis konuma getirecek bir sözleşmeyi menfaat sağlayan şirketlerin temsilcileri ile ayniyet taşıyan kendi temsilcilerinin imzaladığını ve bu sözleşmelerin imzalanması hususunda bir ortaklar veya müdürler kurulu kararı da bulunmadığını,

2.Tarafların 06.03.2009 tarihi itibarı ile hesap bakiyeleri ne tutarda olursa olsun karşılıklı olarak birbirlerine borçlu olmadığını kabul ettiklerini, bunun istisnası olarak davalı şirket hissedar ve yakınlarının ortaklık sözleşmesinde zikredilen gayrimenkullerinin, ortaklık haklarının, bunlardan doğan her türlü alacak ve tazminat hakları, gayrimenkullerin iadesi talep hakları saklı tutularak birbirlerini ibra ettiklerini, davanın konusu vergi ve SGK borçlarının müvekkili tarafından üslenilmesine rağmen ödenmediği olup bu borcun yukarıda saklı tutulan kapsama girmediğini, çünkü bu borcun ne ortaklık hakkına ne gayrımenkul hakkına ne de bunlardan doğan alacak hakkına dahil olmadığını, 01.02.2008 tarihli ortaklık sözleşmesinden sonra imzalanan 06.03.2009 tarihli ibranamenin tarafların birbirlerinden borç ve alacaklı olmadığını açıkça gösterdiğini, her ne kadar Yargıtay kararında ibranamenin müvekkili şirketi bağlamayacağı açıktır denilmiş ise de ibranamenin davalı şirketi tek taraflı beyanı ile bağlayacağını,

3.Yerel Mahkemenin müvekkilinin ticari defterlerini incelemediğini, eğer inceleme olsa idi davalının ortaklarının yetkili olduğu dönemde bile bu borçların defterlere işlenmediğini, 2009 senesinde ve öncesinde davalı şirket ortakları ile müvekkili şirket ortaklarının aynı olmasının, müvekkili şirketin yeni ortaklarının muhasebe kayıtlarında bu borçları görmeden muhasebe kayıtlarına güvenerek şirket hisselerini devralmasının, davalı şirket ortaklarının kötü niyetini gösterdiğini,

4.Ortaklık sözleşmesi ve ek ortaklık sözleşmelerinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı Kanun) 137 nci maddesi çerçevesinde şirketin amacına hizmet etmeyen, şirkete menfaat sağlamayan işlem ya da sözleşmelerin geçerli olmadığını, bu çerçevede şirketin yapmış olduğu bir sözleşme, şirketlerin kar elde etme ve ortakları arasında paylaştırma amacı ile bağdaşmayan bir sözleşme ise, tamamen sözleşmenin taraflarından birinin menfaatine olarak bağış mahiyetinde yükümlülükler üstlenilmekte ise bu sözleşmenin, 6762 sayılı Kanun’un 137 nci maddesi uyarınca yoklukla malul bir sözleşme olacağını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesine dayalı olarak başlatılan icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup uyuşmazlık, taraflar arasındaki sözleşmenin geçerliliği ve alınan ibranamenin borcu sona erdirip erdirmediği noktalarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72 nci maddesi.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davacıya yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.