Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/5113 E. 2023/2233 K. 11.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5113
KARAR NO : 2023/2233
KARAR TARİHİ : 11.04.2023

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/597 Esas, 2021/346 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Malatya 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/44 E., 2019/270 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince asıl ve birleşen davalı başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge adliye mahkemesi kararı, Yargıtayca duruşma istemli olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 11.04.2023 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılmış olup, hazır bulunan davalı vekili Avukat Senay Kozan dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında 25.03.2014 tarihli beş yıl süreli Otogaz Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, davalının bu sözleşme ile bayiliği kesintisiz olarak beş yıl sürdürmeyi ve belli miktarda otogaz satın almayı taahhüt etmiş olmasına karşılık hiçbir neden göstermeksizin 19.11.2015 tarihli ihtarname ile tek yanlı olarak sözleşmeyi feshettiğini, tek yanlı feshin haksız ve sözleşme hükümlerine ve hukuka aykırı olduğunu, davalı yana haksız feshi nedeniyle Bayilik Sözleşmesi ve taahhütnameden kaynaklanan hak ve taleplerinin ifası için gönderilen 21.01.2016 tarihli ihtarın semersiz kaldığını, sözleşmenin tek taraflı haksız feshi nedeniyle davalı şirketin Bayilik sözleşmesinin 27 nci maddesi uyarınca 20.000,00 euro karşılığı Türk Lirası tutarında cezai şart ödemekle yükümlü olduğunu, bayilik sözleşmesi kapsamında davalı tarafa ariyet ile verilen malların fesih sonrası yedi gün içerisinde hasarsız ve eksiksiz olarak iade edilmesinin ihtar olunduğunu, ancak ariyetlerin bugüne dek iade edilmediğini, sözleşmeye göre teslimden imtina halinde her gün için 100 euro tutarında haksız kullanım bedeli ödenmesi gerektiğini fesih sebebiyle müvekkili şirketin kâr kaybına uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile cezai şart alacağı için 3.239,80,00 TL’nin, ariyet verilen mal bedeli için 5.000,00 TL’nin, kâr mahrumiyeti alacağı için 5.000,00 TL ve haksız kullanım bedeli için 3.239,80 TL’nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalıya ariyet olarak bırakılan malların iadesine karar verilmesini talep etmiş, 12.09.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile de cezai şart alacağı talebini 65.218,00 TL’ye, kâr mahrumiyeti alacağı talebini 11.478,92 TL’ye, haksız kullanım bedeli alacağı talebini 32.935,09 TL’ye yükseltmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde;müvekkili şirketin yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ancak davacının taahhütlerini yerine getirmediğini, davacının mal tedarik yükümlülüğünü gereği gibi ve süresinde defalarca yerine getirmediğini, bu durumun müşteri kaybına yol açtığını ve müşterilerden gazın kalitesinin düşük olduğu ve başka gaz firmalarına göre daha az km yol kat ettikleri şeklinde defalarca şikayet alındığını, otogaz sipariş taleplerinin kendilerine yazılı olarak iletilebileceği kurumsal bir sistem kuracakları sözüne rağmen herhangi bir sistem kurulmadığını, bölge müdürlerine telefonla ulaşılıp gaz taleplerinin iletilmekte olduğunu, sürekli seyir halinde olan müdürlerine ulaşılmada zorluk ve telefonla alınan sipariş nedeniyle asıl istedikleri miktarda gaz ihtiyaçlarının gereği gibi karşılanmadığı durumların gerçekleştiğini, davacının kısa sürede çok sayıda bölge müdürü değiştirdiklerini ve müvekkillerini sürekli tanımadıkları, çalışma şartlarını bilmeyen müdürlerle muhatap olmak zorunda kaldıklarını, müvekkiline yapılan ikmallerde özellikle ilk sözleşme döneminde kâr marjlarında mahalli fiyat üzerinden varılan anlaşmaya aykırı hareketle kâr marjının gereği gibi korunmadığı ve fiyatlandırmada zarara uğratıldığının da müvekkili tarafından tespit edildiğini, bu konuda zararı giderecekleri sözünü vermelerine rağmen herhangi bir ödemede bulunmayarak kendilerine duyulan güveni sarsarak basiretli tacir anlayışına aykırı hareket ettiklerini, bir defa dahi servis kontrolü yapmayarak kişilerin can ve mal güvenliğini tehlikeye soktuklarını, müvekkilin istasyonunda kurulan ve teslim aldıkları ariyet LPG sistemi ilk bayilik sözleşmesi döneminde yani fesih tarihinden 6,5 yıl önce kurulan sistem olduğunu, elektrikli/kuru sistem diye tabir edilen sistem olduğunu, gelişen teknolojiye uygun olmadığını bu nedenle sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini ariyeten verilen malların iklim koşullarının elverişli olduğu dönemde teslim edileceğinin ihtar edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmenin davalı tarafça haksız biçimde feshedildiği, davacının hem cezai şart hem de kâr mahrumiyeti isteyebileceği, otogaz sözleşmesinin bir yıldan fazla olması halinde fesihten itibaren geriye doğru bir yıllık alımlar sözleşme bir yılı dolmadan herhangi bir sebeple feshedilmesi halinde bayinin en yüksek aylık alımı baz alınarak bunun 12 ile çarpılması sonucu bulunacak miktarın bir yıllık “Otogaz Satın Alımı” olarak vasıflandırılması, bu miktarın sözleşmenin bakiye süresi ile çarpılarak belirlenecek alım miktarı ile yine Oralgaz’ın dağıtım payı ile çarpılmak suretiyle net kâr mahrumiyetinin hesaplanması gerektiği, taraflarca imzalanmış olan sözleşmenin asgari mal alım taahhütnamesi ve kâr mahrumiyeti başlıklı kısmının 1 inci maddesinde her bir sözleşme yılında asgari 500 ton LPG satın alınacağı, satın alınması gereken malın alınmaması sonucu taahhüdün altında kalınan her bir yıl için ödeme tarihindeki döviz satış kuru üzerinden her ton başına 100,00 usd karşılığı kâr mahrumiyeti ödeneceği ortaya konulduğu, yine taraflar arasındaki imzalanmış bayiilik sözleşmesinin 25 ve 26 ncı maddeleri gereğince emanet olarak bırakılan ekipmanların Malatya Dolum Tesisi’ne sözleşmenin sona ermesinden itibaren en geç 7 gün içerisinde demontaj ve nakliye masrafları diğer tarafa ait olmak üzere teslimi hüküm altına alındığı, yine bu maddeler uyarınca malların hasarlı veya zayi olması halinde sözleşmenin fesih tarihindeki ekipmanların amortisman payı düşülerek bayi tarafından bedellerinin Oralgaz’a ödenmesi, gecikilen her gün için ise 100,00 euro haksız kullanımının ödenmesi kararlaştırıldığı, belirtilen sözleşme ve asgari alım taahhütnamesi yarınca hazırlanan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının delil olarak gösterdiği asgari mal alım taahhütnamesinin müvekkilinin iradesi fesada uğratılmak suretiyle alındığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda feshin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi için sözleşmenin eki olan protokolün incelenmesi gerektiğinin belirtildiğini, sözkonusu protokolün davacı tarafça dosyaya sunulmadığını, davacı tarafla müvekkilinin kâr paylaşımı şeklinde çalıştığını, müvekkilinin mevcut kârlılıkla çalışma imkanı olmaması nedeniyle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, bayilik sözleşmesinin tip sözleşme olup sözleşme şartlarının özel olarak belirlemediğini, asıl çalışma şartlarının protokolle kararlaştırıldığını, davacının müvekkilinin sözleşmeyi haksız feshettiği iddiasını ispatlayamadığını, müvekkilinde bulunan ariyet malzemelerin tesliminin davacı ile yapılan sözlü anlaşma gereğince iklim şartlarının uygun olacağı bir zamana bırakıldığını, belirlenen zamanda da teslim edildiğini, bu hususun bilirkişilerce dikkate alınmadığını, ariyet malzemeler için davacı tarafça alınan teminat çekleri alındığını, davacının sözkonusu çekleri iade etmeden ariyet malzemeleri talep etme hakkının olmadığını, çekler iade edildikten sadece bir gün sonra malzemelerin davacı tarafa teslim edildiğini, mahkemece ek rapor alınması taleplerinin dikkate alınmadığını, asgari mal alım taahhütnamesi başlıklı sözleşmede belirtilen kâr mahrumiyetinin aslında bir cezai şart olduğunu, iki ayrı cezai şart kararlaştırılamayacağından sözkonusu taahhütnameye dayalı olarak kâr mahrumiyeti talep edilemeyeceğini, kâr mahrumiyeti talebinin belirsiz alacak şeklinde istenemeyeceğini, sözleşmede belirtilen cezai şartın müzakere edilmeden tek taraf aleyhine düzenlenmiş olması nedeniyle geçersiz olduğunu, mahkemece faiz başlangıç tarihinin hatalı tespit edildiğini, ıslahla artırılan miktarlara ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması talebiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini ispat yükünün davalıya ait olduğu, davalı tarafça sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini gösteren herhangi bir delil sunulmadığı, bu durumda davacının sözleşme gereğince kâr mahrumiyeti, cezai şart ve ariyet malzemelerin haksız kullanımından kaynaklanan alacak talebinde bulunabileceği, alacak kalemlerinin tespiti hususunda mahkemece alınan bilirkişi kurulu raporunun usul ve yasaya uygun olduğu, mahkemece delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, davalının dava tarihinden önce gönderilen ihtarname ile temerrüde düşürülmüş olması nedeniyle temerrüt tarihinden itibaren faize hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle;
1.Hükme esas alınan 2019 tarihli bilirkişi raporundada bahsedilen bayilik sözleşmesinde adı geçen protokolün davacı tarafından ibraz edilmediğini ve fesihin haklı olup olmadığının tespiti için gerekli olduğunu, zira kâr paylaşımına ilişkin protokol varsa sunulması gerektiği kâr paylaşımının hayata geçririlmemiş olmasının haklı fesih sayılacağını,

2. Davacının asgari alım taahhüdüne dayanarak ikinci bir cezai şart istemeyeceği raporla tespit edildiği halde davacının kâr mahrumiyet talebinin dayanağı bu taahhütname iken sözleşmeye dayalı ikinci kez kâr mahrumiyeti verilmeyeceğini zira davacının talebi haksız feshe dayalı iken akde aykırılık sebebine dayalı bu alacağın istenemeyeceğini,

3. Davacının ariyet mallarına karşılık elinde bulunan teminat çekleri 4.5.2016’da davalıya teslim edince 5.5.2016’da malların teslim edildiği ve bu durum iki tarafa borç yükleyen sözleşme gereği yapıldığı halde haksız olarak kullanım bedeline hükmedildiğini,

4. Ceza şart içeren sözleşmenin tek taraflı hazırlanmış tip sözleşme olduğu ve fesih haklı olduğu için istenemeyeceğini,

5. Islah tarihi nazara alınarak hüküm kurulması gerekirken 29.1.2016 tarihi nazara alınarak faize hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğunu savunarak kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık taraflar arsındaki bayilik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle cezai şart ve kâr mahrumiyet alacağının tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (6098 sayılı Kanun) 179 uncu maddesi

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesin de ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.04.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı Oy)

K A R Ş I O Y

Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, bu kararında temyiz incelemesi sonucunda onanması durumunda Bölge Adliye Mahkemesince hükmedilecek istinaf red harcı ile Yargıtayca hükmedilecek onama harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.

T.C. Anayasasının 73/3 maddesinde “Vergi, resim, harç vb. mali yükümlülüklerin Kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı”,

492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı”,

(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”,

1/e maddesinde “yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı”

2.a maddesinde de “1. fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bulunmayan davalarda verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın reddi kararı ve icra tetkik merciilerinin 1. fıkra dışında kalan kararlarında” maktu harç alınacağı düzenlenmiştir.

Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen “istinaf başvurusunun esastan reddi” kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen “esas hakkında” karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir.
Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki “esastan” ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)

Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir. (Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)

1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.

Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası’nın 73/3 maddesindeki “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına” ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.

Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.

Diğer taraftan davalı, istinaf başvurusunun esastan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararının, niteliğine göre maktu olmalıdır.

Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki nisbi karar ve ilam harcının maktu karar ve ilam harcı olarak düzeltilmesi suretiyle HMK 370/1. maddesi gereğince kararın onanması, Daire onama ilamında da nisbi yerine maktu onama harcına hükmedilmesi gerekirken karar ve ilam harçları konusunda yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.