Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/5109 E. 2023/2232 K. 11.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5109
KARAR NO : 2023/2232
KARAR TARİHİ : 11.04.2023

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1265 Esas, 2021/531 Karar
HÜKÜM : Kısmen kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla)
SAYISI : 2016/414 E., 2018/491 K.

Taraflar arasındaki tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı Yargıtayca duruşma istemli olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 11.04.2023 günü hazır bulunan davacı vekili Avukat … ile davalı vekili Avukat … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında 10.07.2013 tarihli taahhütname başlıklı bir sözleşme akdedildiğini ve sözleşme ile müvekkili tarafından “perlitten mamul bir yapı bloğu ile ilgili ürün üretme”, davalı tarafça da bu ürünü satın alma yönünde anlaşmaya varıldığını, sözleşmenin “Perlit’in yükümlülükleri” başlıklı 4 üncü maddesine göre Perlit’in üreticiye çalışmaları için laboratuvar ortamı sağlaması gerektiğini ve bütün masrafların Perlit tarafından karşılanacağını, belirtilen süre içerisinde üreticiye aylık 1.750,00 TL ödeme yapılacağını, sözleşme şartları devam ederken ve davacı henüz dört aylık ARGE çalışması gerçekleştirmişken davalı şirketçe davacının davalıya ait işyerinden uzaklaştırıldığını ve davacının sözleşme şartlarını yerine getirmesinin davalı tarafça engellendiğini, müvekkili tarafından davalıya yazılı ve sözlü olarak uyarıda bulunulmasına karşın davalı tarafça sözleşmeye aykırı davranıldığını, müvekkili aleyhine davalı yanca Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/700 E. sayılı dosyası ile taahhütnameye aykırılık nedeniyle açılan tazminat davasının reddine karar verildiğini, temyiz incelenmesi ile onanmasına karar verilerek kesinleştiğini, müvekkil tarafından da 14.06.2016 tarihinde davalıya ihtarname keşide edildiğini ve sözleşmeden doğan taahhüdün yerine getirilmesinin istenildiğini, davalının 17.06.2016 tarihli cevabı ihtarnamesinde formülün teknik analiz raporlarının alınması gerektiğini veya ürünler teslim edildiği takdirde incelemelerin yapılabileceğini belirterek talebinin reddedildiğini, Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen kararı da dikkate alınarak sözleşme uyarınca ürünün davalı tarafça alınması yahut cezai şartın ödenmesi gerektiğini belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek müvekkiline ödenmesini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle maddi tazminat alacağının 3.000,00 TL olduğunu, 7.000,00 TL’sinin ise cezai şart alacağına ilişkin olduğunu beyanla cezai şarta ilişkin talebini 300.000,00 TL’ye arttırmıştır.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflarca yapılan sözleşmeye konu marka parent hakkını tüm hak ve yetkileriyle birikte davalı şirkete ait olacak şekilce alınmasının yani başvuruların davalı şirketçe yapılmasının kararlaştırıldığını, ancak davacının Arge çalışmaları devam ederken sözleşme ile belirlenen 300.000,00 TL satış bedelini bir an önce almak amacıyla patent başvurusunu tehdit amacıyla kullandığını, sözleşme 2.1 maddesinde belirtildiği üzere sözleşmeye konu ürünün bazı özellikleri ihtiva etmesi istenildiğini, patent hakkının bunlardan yalnızca biri olduğunu, bunun dışında sözleşme ile oluşturulacak ürünün ISO 9001, ISO 14001, ISO 18001 TSE VE CE belgelerini almasının da gerekli olduğunu, ayrıca üründe bulunması gereken sözleşme ekinde teknik özelliklerin belirtildiğini, ürünün sözleşme ekinde belirtilen özellikleri taşıması ve belirtilen belgeleri ihtiva etmesinin ve sözleşmenin asli unsurlarından ve satın alma işlemi için olmazsa olmaz niteliklerinden olduğunu, bu hususun davacı tarafından keşide edilen 14.06.2016 tarihli ihtarmesine cevaben keşide edilen 17.06.2016 tarihli ihtarname ile de belirtildiği gibi davalının sözleşmeye konu ürünü almaya hazır olduğunu, davacı tarafından sözleşmede yan edim olarak belirlenen ürünün davalı şirket binasında meydana getirilmesi, laboratuvar ortamının oluşturulması masrafların karşılanması aylık ödeme yapılması gibi hususlar nedeniyle davalının sözleşmeye aykırı davrandığı iddia edilse de sözleşmede asli edimin ürünün meydana getirilmesi ve bedel karşılığı alınması olduğunu, bunun dışındaki tüm hususların yan edimler olduğunu, doktrin ve Yargıtay kararlarına göre yan edimlerin yerine getirilmesinin sözleşmenin feshi nedeni oluşturmadığınıdavalının sözleşmeye konu ürünü almaya hazır olduğunu, ancak ürünün sözleşmeye uygun olduğunun ispatlanması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme tanzim edildiği, davacı-buluş sahibi sözleşmenin imzalanmasından sonra fikri kendine ait sözleşmeye konu ürünün geliştirilmesi için davalı-şirket işyerinde yaklaşık 4 ay süre ile çalıştığı, bu çalışması devam ederken sözleşmenin konusu olan ürün için kendi adına 07.10.2013 tarihinde patent başvurusunda bulunduğu, davalı-şirket dava konusu buluşa konu ürünün kendi üretim tesislerinde davacı-buluş sahibi tarafından geliştirilip sanayiye uygulanabilir hale getirilmesi ve sonunda da kendi adına tescil edileceğine güvenerek dava konusu sözleşmeyi imzaladığı, sözleşmesinin 3.5. maddesinde “Ürün meydana getirildikten sonra Üretici formulü Perlite açıklayacak ve tüm hak ve yetkileri Perlite ait olacak şekilde marka/patent hakkının elde edilebilmesi için kendisinin yerine getirmesi gereken tüm yükümlülükleri yerine getirecektir.” düzenlemesinin yer aldığı, bu hükmün incelenmesinde de sözleşmede konu ürünün patent başvurusunun sözleşme gereği davalı-şirket tarafından yapılacağının açıkca kararlaştırıldığı, davalı-şirket kendi tesislerinde geliştirilen bu ürün için tamamlandığında patent hakkının kendine ait olacağı güvencesi nedeniyle bir yatırım yaptığı, ancak davacı-buluş sahibi sözleşmenin tanziminden sonra davalı şirketin adresinde sözleşmeye konu ürünü geliştirdiği, buluşun patent başvurusu aşamasına geldiği, sözleşme gereği bu durumu davalı-şirkete açıklaması gerekirken açıklamadığı, doğrudan kendi adına patent başvurusunda bulunduğu, davacı buluş sahibi, sonradan patent hakkını devredeceğini davalı-şirkete beyan etmiş ise de sözleşmede önce davacı-buluş sahibinin patent başvurusunda buluncağı sonrada bu başvurunun davalı-şirkete devredeceği kararlaştırılmadığı, ancak davacı-buluş sahibi patent başvurusunu doğrudan kendi adına yaparak TMK m.2’deki dürüstlük kuralına aykırı davrandığı, davalı-şirketin 300.000,00 TL yatırım yapılan bu sözleşmenin asıl edimi olan ürünün davalı-şirketin fabrikasında davacı-buluş sahibi tarafından geliştirilip sonunda davalı-şirket adına patent başvurusunda bulunulması şartına davacı-buluş sahibi aykırı davrandığı, davalı şirketin güvenini zedelediği, davalı şirket tarafından sözleşmenin feshi haklı nedene dayandığı, davacı-buluş sahibi her ne kadar kendisinin kusuru olmadığı, Yargıtay incelemesinden geçen mahkemelerinin 2014/700 E. sayılı dosyasında ortaya konulmuş ise de eldeki davada davacı-buluş sahibi davalı şirketin kusurunu ispatlayamadığı, davacının talep etmiş olduğu cezai şart tazminatı ve manevi tazminat koşulları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece Yargıtay incelemesinden geçerek onanan Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/700 E., 2015/205 K. sayılı ilamının yok sayıldığını, sözleşmede hakim olan tarafın davalı olduğunu, bilirkişi raporuna ve kesin hükme rağmen mahkemenin vermiş olduğu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirerek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/700 E., 2015/205 K. sayılı kesinleşen ilamı doğrultusunda, taraflar arasındaki sözleşmenin konusu olan yapı yalıtım malzemesinin davacı üretici tarafından tescilinin yapılamadığı, zira bu durumun davalı şirketin davacının, davalıya ait iş yerindeki çalışmalarına haksız olarak son vermesinden kaynaklandığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 4.1. maddesi uyarınca; davalı şirketin davacı üreticiye çalışmaları esnasında kullanabileceği uygun laboratuvar ortamını sağlamakla yükümlü olduğu, davalı şirketin bu yükümlülüğe aykırı davrandığı, sözleşmenin 9 uncu maddesi uyarınca, davalının, davacıya 300.000,00 TL cezai şart ödemekle sorumlu olduğu, sözleşmenin 3.6. maddesinde; davacı üreticinin ürünü meydana getirene kadar aylık 1.750,00 TL ücret alacağı olduğu, davacı üreticinin davalıya ait işyerinde 4 ay süreyle çalıştığı, davacının aylık 1.750,00 TL ücret alacağı doğduğu, ancak davacının 3.000,00 TL alacak talebinde bulunduğu, davalının davacıya 300.000,00 TL cezai şart ile 3.000,00 TL ücrete dair maddi tazminat ödemekle yükümlü bulunduğundan davacının maddi tazminat isteminin kabulü gerektiği, her sözleşmeye aykırılık, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 24 üncü ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 58 inci maddeleri anlamında kişilik haklarının ihlaline neden olmayacağından, mahkemece davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle;
1- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 303 üncü maddesinin birinci fıkrası gereğince 2014/700 E. sayılı dosyanın kesinleşmiş kararının 2016/414 E. sayılı dosya için kesin hüküm teşkil etmeyeceğini, müvekkil şirket tarafından açılan ve kesinleşen 2014/700 E. sayılı dosyasındaki hüküm fıkrası ile davacının müvekkil şirket aleyhine ikame ettiği 2016/414 E. sayılı dosyasındaki netice ve talep kısımları tamamen farklı olduğunu,

2-Müvekkil şirketçe açılan 2014/700 E. sayılı dosyasından dolayı verilen gerekçeli kararda somut uyuşmalığın çözümü noktasında müvekkil şirketin taraflar arasındaki sözleşmenin icrası aşamasında kusurlu olup olmadığı hususlarında herhangi bir değerlendirmeye yer verilmediğini, davacı – buluş sahibi davalı şirketin kusurunu ispatlayamadığını,

3-Taraflar arasındaki sözleşmenin 3.5 maddesinde geçen “… Ürün meydana getirildikten sonra Üretici formulü Perlite açıklayacak ve tüm hak ve yetkileri Perlite ait olacak şekilde marka/patent hakkının elde edilebilmesi için kendisinin yerine getirmesi gereken tüm yükümlülükleri yerine getirecektir…” şeklindeki ifadenin ve davacı tarafın bu yükümlülüğünü yerine getirmeden alele acele patent başvurusu yaptığı gerçeğinin göz ardı edildiği, davacının sözleşmenin 3.5 maddesi anlamında edim yükümlülüğü öncelikle formülü müvekkil şirkete açıklamak daha sonradan da müvekkil şirket adına patent başvurusu yapmak üzere müvekkil şirkete gerekli destekleri vermek olduğunu, davacı buluş sahibi, sonradan patent hakkını devredeceğini davalı-şirkete beyan etmiş ise de sözleşmede önce davacı-buluş sahibinin patent başvurusunda buluncağı sonrada bu başvurunun davalı-şirkete devredeceği kararlaştırılmadığından davacı-buluş sahibi patent başvurusunu doğrudan kendi adına yaparak 4721 sayılı Kanun’un 2 nci maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı davrandığını,

4-Davacı dava konusu formüle ilişkin patent başvurusunu 07.10.2013 tarihinde gerçekleştirmiş ve 2013/11794 tescil numarasıyla tescil ettirdiğini, davacının formülü Türk Patent Enstitüsü nezdindeki tescil başvurusu formülü tamamladığı ve üçüncü kişiler nezdinde ilan ettiği anlamını taşıdığını, davacı çalışmalarını tamamlamasının ardından patent başvurusunu yaptıysa doğal olarak müvekkil şirket laboratuvarlarında çalışmasını gerektirebilecek bir gereksinimin olmadığını, davacı patent başvurusunda bulunduktan yaklaşık bir ay sonra müvekkil şirkete 28.11.2013 tarihli ihtarnamesiyle müvekkile ait işyerine giriş yapmak istediğini beyan etmişse de üretim ve geliştirme aşaması tamamlanmış ve taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 3.5. maddesine göre pantent almaya hazır hale gelen ürün için tekrar müvekkil şirketin işyerine girmeyi talep etmesi davacının başka niyetle hareket ettiğinin göstergesi olduğunu, alınan uzman görüşe kararda değinilmediğini savunarak kararın kaldırılarak bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasında tanzim edilen 10.07.2013 tarihli “taahhütname” başlıklı sözleşmeden kaynaklanan maddi tazminat, cezai şart ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri

2.6098 sayılı Kanun’un 179 uncu maddesi, 58 inci maddesi

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Takdir edilen 8.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.