Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/4778 E. 2023/669 K. 07.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4778
KARAR NO : 2023/669
KARAR TARİHİ : 07.02.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki asıl patentin hükümsüzlüğü, birleşen patent hakkına tecavüzün önlenmesi ve tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı Yargıtayca duruşma istemli olarak asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi..Duruşma için belirlenen 07.02.2023 günü hazır bulunan davacı vekili Av…. ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA
1.Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 1997 yılından bu yana seramik sektöründe yan sanayi olarak hizmet verdiğini, davalı yanın müvekkilinin ticari ilişkisi olduğu firmalara ihtarname göndererek dava konusu patent belgesi ile benzer ürünler kullandıkları konusunda uyarıda bulunduğunu, müvekkilinin ürününün davalı yanın patent belgesindeki ürüne benzemediğini söz konusu patentteki eksiklikleri gideren farklı bir ürün olduğunu, ayrıca davalıya ait patent belgesinin yenilik kriterine sahip olmadığını, söz konusu teknolojinin 1977 yılına ait ABD patenti ile koruma altına alındığı için davalının patent belgesinin yenilik vasfı taşımadığını belirterek 2010/00198 T4 nolu patent belgesinin hükümsüz kılınarak sicilden terkinini talep etmiştir.

2.Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde… sayı ile tescilli “Duvara Asılı Nesneler İçin Sabitleme Düzeneği” başlıklı buluşun sahibi olduğunu, davaya konu buluşun, müvekkilinin on yıllardır gerçekleştirdiği Ar-Ge çalışmalarının birikimi sonucu ortaya çıktığını, yeni bir buluş olduğunu ve ayaksız asma klozet monte etmek üzere üretilmiş bir sabitleme düzeneği olduğunu, davalının vitrifiye ürünlerinin montajı ve sabitlenmesi için gerekli montaj ve sabitleme parçalarının üretim ve pazarlamasında faaliyet gösteren bir firma olduğunu, davalının müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini ve müvekkilinin dünyaca bilinen ve tercih edilen ürünlerini yakından bildiğini ve davalı tarafından üretilip pazarlanmakta olan asma klozet gizli montaj aparatının, ürünlerinin tanıtımı, imali, ithal ve ihracı, pazarlanması, dağıtımı ve her türlü ticaretinin durdurulması ve önlenmesini, ürünlere ve tanıtım vasıtalarına el konularak imhasını fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107 nci maddesi uyarınca belirsiz alacak olarak şimdilik 3.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihi itibariyle değişen oranlarda avans faizi ile davalıdan tahsilini, yoksun kalınan kazanç miktarının hesaplandıktan sonra bu miktarın 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 141 inci maddesi gereğince mahkemece makul bir pay eklenerek arttırılmasını, 5.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL itibar tazminatının, dava tarihi itibariyle değişen oranlarda avans faizi ile davalıdan tahsilini ve hükmün ilanını talep etmiş, davacı vekili 25.08.2017 tarihli dilekçesi ile 551 sayılı KHK kapsamında talep ettikleri maddi tazminatı 205.731,60 TL olarak dava tarihi itibarıyla avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, 141. madde kapsamında 50.000,00 TL artırım yapılmasını, 5.000,00 TL itibar tazminatını atiye bıraktıklarını bildirmiştir.

II. CEVAP
1.Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkiline ait dava konusu patentin yenilik unsuruna haiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

2.Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının dava konusu ürün ile ilgili olarak müvekkiline ihtarname çektiğini ve akabinde yapılan araştırma neticesinde, davacının ihtarnameye konu edilen patentinin yeni olmadığı ve tekniğin bilinen durumunu aşmadığı hususunun tespit edildiğini, bu nedenle mahkemenin 2011/245 E. sayılı dosyası ile davacıya ait patentin hükümsüzlüğü davası açıldığını, 28.03.1977 tarihli ve 781,716 sayılı patent belgesinde dava konusu montaj sisteminin aynen görüldüğünü, her iki sistemin birbirinin aynı olduğunu, müvekkilinin dava konusu ürünü önce 2007 yılında üreterek sattığını ve bu durumu davacının çok iyi bildiğini, o zamandan bu yana davacının söz konusu satışa hiç ses çıkarmadığını ve herhangi bir hukuki girişimde bulunmadığını, davacının sessiz kalmak suretiyle haklarını kaybettiğini ve halihazırda taklit olduğu iddia edilen ürünlerin 2009 yılından bu yana müvekkili adına tescilli olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tüm dosya kapsamı ve hükme elverişli bilirkişi raporları ile asıl davada hükümsüz kılınması istenen patentin yeni olduğu ve hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı, birleşen dava bakımından; mali yönden yapılan inceleme ile patent hakkına tecavüz edenin patent konusu buluşu kullanmakla elde ettiği kazanca göre davalının net kazancının dolayısıyla davacının yoksun kaldığı kazancın 205.731,60 TL olarak belirlendiği ve 551 sayılı KHK 140-2-b maddesine göre maddi tazminata hükmedilebileceği, davacının ayrıca 551 sayılı KHK 141 inci madde kapsamında artırım bedeli olarak 50.000,00 TL’nin de davalıdan tazminini talep etmiş ise de ürünün satışında patentin ekonomik bakımdan önemli bir katkısı bulunduğu sonucuna vardığında, yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında makul bir payın daha eklenmesine karar verebileceği, ancak makul bir payın eklenmesi bizatihi yasada Mahkemenin takdirine bırakılmış bir husus olmayıp patentin ekonomik olarak katkısının şüpheye meydan vermeyecek derecede açık olduğu durumlarda söz konusu olacağı bu hususta belirleyici olan ana kriter, ilgili mal ve hizmete yönelen talebin oluşumunda patentin bizatihi belirleyeci etken olduğunun anlaşılması gerekliliği olduğu, bu yönden davacı talebi yerinde görülmediği, birleşen davada davacının manevi tazminat yönünden patent hakkına yapılan tecavüzün niteliği, davacının manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp durumu, manevi tazminatın amaç ve içeriğine, hak, nesafet ve adalet ilkesine takdiren takdiren 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilebileceği, itibar tazminat isteminin atiye bırakıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalı (KARE İMALAT – … RIDVAN ERBİL) eyleminin davacının (FİSCHERWERKE GMBH & CO.KG.)… sayılı patenten doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, davalı tarafından üretilen, satılan,ticaret mevkiine konulan asma klozet montaj ve sabitleme düzeneği ürünlerinin (patent koruması kapsamında kalan) satış, dağıtım, tanıtım, imal, ithal, ihraç, pazarlama gibi ticari faaliyetlerin 6100 sayılı Kanun’un 389 uncu madde kapsamında önlenmesine, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 551 sayılı KHK’nın 140/2-b kapsamında hesaplanan 205.731,60 TL’nin dava tarihi olan 04.09.2012 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, belirlenen tazminatın 551 sayılı KHK 141 inci madde kapsamında artırılması yönündeki istemin reddine, itibar tazmiatı yönündeki istemlerin atiye bırakılması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 04.09.2012 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin ihracat yaptığı Aldero Industrial Supplies S.R.L. Şirketi ile davalı arasında görülen davada, karşı yanın tecavüze ilişkin iddialarının reddedildiğini, gerekçede de Fisher’in İtalyan Patenti ve Avrupa Patenti, 1, 6, 8, 9 ve 11 inci istemlerinin yeni olmadığını, geri kalan istemlerin ise davalıların ürünleri tarafından herhangi bir sahtecilik (benzerlik) durumunun söz konusu olmadığının karara bağlandığını, teknik inceleme sonucunda, 78 37086 numaralı (28/121976 tarihinde kayda giren) Fransız patenti karşısında Avrupa Patenti ve İtalyan Patentinin yenilik gereksinmesinden yoksun olduğunu, bu durumunda sahtecilik, tecavüz durumunu ortadan kaldırdığının vurgulandığını, bu sebepten dolayı Aldero aleyhinde yapılan iddiaların reddine karar verildiğini, İtalya Napoli’de verilen kararın yok sayılamayacağını, dosyada birbirine zıt iki tedbir verilerek müvekkili lehine verilen tedbirde 500.000,00 TL gibi çok yüksek bir teminat öngörülmüşken, karşı yan lehine önce 20.000,00 TL sonra teminatsız tedbir verilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin istemlerin 12 tane olduğu, istemlerin her bir istem açısından tek tek değerlendirilmesi gerektiği, kısmi hükümsüzlük varsa bu konuda hüküm oluşturulması gerekirken (özellikle tecavüzün var olduğuna ilişkin istemler)de dikkate alınarak değerlendirme yapılmadığını, dosyadaki raporların birbirleri ile çelişkili olduğunu, bilirkişi raporlarında tecavüzün varlığına ilişkin tespitlerin dikkate alınmadığını, özellikle 1, 6, 8, 9 ve 11 inci istemlerinin yeni olmadığının kanıtlanmaya çalışıldığını, kısmi hükümsüzlük kararı verilebileceğinin dikkate alınmadığını, taraflara ait ürünlerde birbirine benzemeyen, müvekkilinin ürününün yeni ve farklı olan bir bölümünün olup olmadığı ve dava konusu patente konu edilip edilmediğinin, müvekkili ile patente konu ürün aynı ise yeni patent başvurusunda, müvekkilinin patentinin neden ayrıca referans olarak gösterildiğinin ya da dosya kapsamında bulunan ve tecavüz unsuru kabul edilen ürüne ilişkin alınan belgeye neden hükümsüzlük davası açılmadığının incelenmediğini, patente tecavüz yönünden alınan raporlarda, tecavüzün kısmi olarak sadece belli istemlerde olduğunun ifade edildiğini (bu istemlerin yeni olmadığının iddia edildiğini) kısmi tecavüzün tazminat üzerine etkisinin tartışılmadığını, tazminatın net kar dikkate alınarak hesaplandığını, patentin etkisinin hiç değerlendirilmediğini, maliyet hesaplarının belirsiz ve muğlak olarak hesaplandığını, patente tecavüzün hangi istemler açısından sözkonusu olduğunun bilirkişi raporlarında olmasına rağmen hükümde olmadığını, kararın kaldırılarak esas davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı-birleşen davada davalı tarafından sunulan yenilik giderici dökümanlar incelendiğinde, davalı FISHERWERKE GMBH adına tescilli patent belgesinin yenilik giderici olarak sunulan belgeler karşısında yenilik unsurunu koruduğunu ve davalı patent belgesine en yakın dökümanın D6: FR2445124 Nolu 28 Aralık 1978 nolu Fransız Dokümanı olduğu, yapılan karşılaştırmada, D6 Fransız belgesinde inceleme konusu belgenin ana isteminde yer alan boru (11) bulunmadığı, boru (11) yerine asılacak parça içerisinde yer alan saplamayı (18) karşı parçaya sabitleyecek somun bulunduğu,TR 2010 00198 T4 nolu patentin 1 nolu ana istemindeki, germe kovanının (18), referans dökümandaki manşon-duy (20) ile aynı özellikte olmadığı, davalı patentinin yeni olduğu, buluş incelemesi yönünden yapılan incelemede de, D6 dokümanı D5 no.lu Amerikan dokümanı ile birlikte düşünüldüğünde, teknik alandaki uzman kişinin aynı sonuca ulaşma olasılığı değerlendirildiğinde, farklılıkların, buluş basamağını tesis edecek türde (aşikar olmayan) farklılıklar olduğu, patentin buluş basamağını aştığı, eşdeğerlik unsurunun nazara alınmadığına yönelik itirazda ise eşdeğerlik, patente tecavüz iddiası yönünden dikkate alınabileceği, yenilik değerlendirmesinde, patentin bağımsız istemlerindeki unsurların bire bir yenilik giderici dökümanda bulunup bulunmadığına bakıldığından eşdeğerliğin dikkate alınamayacağı, buluş basamağı yönünden yapılan incelemede eşdeğer unsur ileri sürülebilecekse de, buluş basamağı değerlendirmesinde uygulanan problem-çözüm metoduna göre, en yakın D:6 dökümanı ile fark unsurlarının teknik etkilerinin neden aşikar teknik problemleri çözdükleri konusunda itiraz eden davacı-karşı davalı tarafça bir açıklama getirilmediği, davaya konu patentin 12 istem içerdiği ve 1 numaralı isteminin bağımsız, 2-12 numaralı istemlerinin, 1 nolu ana isteme bağımlı istem olduğu, 1 numaralı bağımsız istemin yeni ve buluş basamağının bulunduğunun bilirkişi raporlarıyla sabit olduğu, bağımlı istemlerle koruma altına alınan unsurların, bağımsız isteme ve kendisinden önceki istemlerden birine bağımlı olması ve bağımlı isteminde sonuç olarak bağımsız ve yeni olan isteme bağımlı olması nedeniyle yeniliğini muhafaza ettiği, esasen 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 129/3 üncü maddesinde de “Bir istemin kısmen hükümsüzlüğüne karar verilemez” hükmü düzenlendiği, davalı patentindeki bağımlı istemlerin ana istemle birlikte hüküm ifade ettiği ve ana istem yeni olduğundan, kısmi hükümsüzlük talep edilemeyeceği, Napoli mahkemesinde görülen uyuşmazlığın tecavüz değerlendirmesine ilişkin olduğu, Venedik mahkemesinde alınan raporda da Avrupa Patenti ve İtalyan Patentinin yeni ve buluş basamağına sahip olduğunun açıklandığı, bu belgelerden de D:6 belgesinin buluş basamağını kaldırdığı sonucuna varılamayacağı hükme esas alınan alınan raporlar doğrultusunda, hükümsüzlüğe ilişkin davanın reddi gerektiği, davacı-birleşen davada davalı sabitleme aparatının, TR 2010 00198 T4 nolu incelemeli patentin 1, 6, 8, 9 ve 11 numaralı istemlerine tecavüz ettiğinin tespit edildiği, mahkemece yeminli mali müşavir bilirkişi ve gümrük müşaviri bilirkişiden alınan ve davacı-birleşen davada davalı vekilinin yurt içi ve yurt dışı satış beyanname ve kayıtlarının incelenerek düzenlenen bilirkişi raporlarına göre tazminatın hesaplandığı, kısmi tecavüz nedeniyle indirim yapılması talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle;
1…. patenti, klozetlerin duvara monte edilmesi için kullanılan bir aparattan bahsetmekte birlikte salt monte edilen ürünün klozet olması, bu bağlantı ekipmanının yenilik içeren bir ürün olarak patentlenebileceği anlamına gelmeyeceği, aynı bağlantı aparatı kullanılarak farklı niteliklerdeki ürünlerin montajını yapılabileceği, dolayısıyla, klozetin duvara monte edilmesi harc-ı alem bir sistem olmakla birlikte, davalı tarafından taklit olduğu iddia edilen ürünler için müvekkil şirket; 2009/05482 no’lu endüstriyel tasarım belgesinin, 2009/04485 Y no’lu faydalı model belgesinin ve Nr 20 2009 014 171.03 no’lu Alman faydalı model belgesinin sahibi olup bu tasarım ve faydalı modeller, davalı tarafından hiçbir itiraza uğramaksızın tescil edildiği, davalı adına tescilli – dava konusu patent- yenilik özelliklerine haiz olmadığı gibi müvekkil şirket ürünleri de bu patentin taklidi niteliğinde olmadığından patentin hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini,

2.Dava konusu patentin yenilik unsuru taşımadığına dair ciddi saptamalara sahip olan venedik ve napoli mahkemesi kararlarının gerek bilirkişiler ve gerekse de mahkemece dikkate alınmadığını,

3.01.02.2021 tarihli son bilirkişi raporunda tüm istemlerin yenilik ve buluş basamağı niteliğine sahip olduğu kanaatine varılmışsa da bu saptama, yargılama süresince alınan diğer raporlarla çeliştiğini,

4.Davalı tarafından, huzurdaki yargılama devam ederken dava konusu patentin bazı istemlerinin değiştirilmesi amacıyla İtalya’da yapmış olduğu başvurunun mahkemece nazara alınmadığını,zira bu durumun müvekkil şirkete ait dava konusu ürünün özelliklerini kendi istemlerini eklediğini ve dava konusu tasarımın, patentlenemez ve yok hükmünde olduğunun kanıtı olduğunu,

5.Alman Patent ofisi’nin web sitesinde yapılan araştırmada, davalıya ait patentin kısmen hükümsüzlüğüne karar verildiği konusunun araştırılması ve bu hususta yeni bir rapor alınması talep edilmişse de mahkemece talebin reddi ile hüküm tesisine gidildiğini,

6.Yargıtay’ın, özellikle bilirkişi raporunda eşdeğer unsurun değerlendirilmesi gerektiği konusunda yerleşik içtihatları gereği eşdeğer unsur da dikkate alınarak hükümsüzlüğünü talep ettiğimiz 1, 6, 8, 9 ve 11. istemler açısından dosyanın incelenmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl davada, 2010/00198 T4 nolu patent belgesinin hükümsüzlüğü, birleşen davada hükümsüz kılınması istenen patente tecavüzün tespiti, haksız rekabetin tespiti önlenmesi ve tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 551 sayılı Markalar Kanunu’nun 129-140 ıncı

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve yasaya uygun olup asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl davada davacı-birleşen davada davalıdan alınarak asıl davada davalı-birleşen davada davacıya verilmesine,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.02.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı Oy)

KARŞI OY

Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, bu kararında temyiz incelemesi sonucunda onanması durumunda Bölge Adliye Mahkemesince hükmedilecek istinaf red harcı ile Yargıtayca hükmedilecek onama harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.

T.C. Anayasasının 73/3 maddesinde “Vergi, resim, harç vb. mali yükümlülüklerin Kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı”,

492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı”,

(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”,

1/e maddesinde “yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı”

2.a maddesinde de “1. fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bulunmayan davalarda verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın reddi kararı ve icra tetkik merciilerinin 1. fıkra dışında kalan kararlarında” maktu harç alınacağı düzenlenmiştir.

Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen “istinaf başvurusunun esastan reddi” kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen “esas hakkında” karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir.

Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki “esastan” ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)

Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir. (Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)

1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.

Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası’nın 73/3 maddesindeki “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına” ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.

Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.

Diğer taraftan davalı, istinaf başvurusunun esastan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararının, niteliğine göre maktu olmalıdır.

Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki nisbi karar ve ilam harcının maktu karar ve ilam harcı olarak düzeltilmesi suretiyle HMK 370/1. maddesi gereğince kararın onanması, Daire onama ilamında da nisbi yerine maktu onama harcına hükmedilmesi gerekirken karar ve ilam harçları konusunda yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.