Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/4536 E. 2023/553 K. 25.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4536
KARAR NO : 2023/553
KARAR TARİHİ : 25.01.2023

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
HÜKÜM : Kısmen kabul

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonucunda Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, Yargıtayca duruşma istemli olarak davacı vekili tarafından, davalı vekili tarafından duruşmasız temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 24.01.2023 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında 29.05.2009 ve 08.01.2010 tarihli temlik vaadi sözleşmelerinin yapıldığını, müvekkilinin işlerinin bozulması üzerine yüksek tutarlı son taksidin ödenmediğini, daha önce yapılan ödemelerin istenmesine rağmen iade edilmediğini, bu ödemelerin tahsili için davalı aleyhine başlatılan icra takibine itirazın haksız olduğunu, davalının icra dosyalarından taşınmaz satışları yaptığını, hem bu icra dosyalarından hem de müvekkilinden mükerrer tahsilat sağladığını, bir koyundan iki post çıkarmak niyetiyle hareket ettiğini ileri sürerek Bakırköy 2. İcra Müdürlüğünün 2012/17904 E. sayılı icra takip dosyasına yapılan itirazın iptalini, icra inkar tazminatının tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava dışı borçlular aleyhine başlattığı icra takiplerine konu alacakların ve bunlarla ilgili banka takip ve talep haklarının davacıya temliki hususunda yapılan temlik vaadi sözleşmeleri kapsamında gereken ödemelerin yapılmadığını, sözleşmenin 4-b maddesi uyarınca ödemelerin tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmemesi hâlinde temellük edecek olanın ödeyeceği tutarların bankanın her türlü zararına karşılık, zarar ve/veya cezai şart ve/veya tazminat olarak bankada kalacağını, bu sebeple müvekkilinin tahsil ettiği tutarları iade etmediğini, sözleşme koşullarını davacının yerine getirmediğini savunarak davanın reddini, kötü niyet tazminatının tahsilini istemiştir.

III. MAHKEME KARARLARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Mahkemece Verilen İlk Karar
1.Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.09.2014 tarih, 2014/797 E. ve 2014/240 K. sayılı kararı ile davanın usulden reddine, Mahkemenin görevsizliğine, süresi içinde başvurulduğunda dosyanın Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

2.Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.06.2016 tarih, 2014/608 E. ve 2016/357 K. sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

B. Birinci Bozma Kararı
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 19.12.2018 tarih, 2017/1009 E. ve 2018/12355 K. sayılı kararı ile uyuşmazlığın çözümünde ticaret mahkemelerinin görevli olduğu belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmiş, tarafların temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.03.2019 tarih, 2019/77 E. ve 2019/140 K. sayılı kararı ile Mahkemenin görevsizliğine, davanın usulden reddine, kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi hâlinde görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Yargıtaya gönderilmesine karar verilmiştir.

D. Yargıtayın Yargı Yeri Belirlemesine Dair Kararı
Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 07.11.2019 tarih, 2019/4407 E. ve 2019/6361 K. sayılı ilamı ile Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir.

E. Mahkemece Yargı Yerinin Belirlenmesinden Sonra Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının 29.05.2009 tarihli temlik ve 08.01.2010 tarihli ek temlik sözleşmesi hükümleri doğrultusunda ödeme yükümlülüğünü zamanında ve tam olarak yerine getirmediği, 08.01.2010 tarihli ek temlik sözleşmesinde 29.05.2009 tarihli temlik vaadi sözleşmesinin tüm hükümlerinin geçerli olacağının kararlaştırıldığı, sözleşmenin 4-b maddesi uyarınca sözleşmenin kendiliğinden sona erdiği, davacı tarafça yapılan kısmi ödemelerin sözleşmenin 4-b maddesi uyarınca bankada kalacağı hususundaki düzenlemenin dönme cezası niteliğinde cezai şart vasfı taşıdığı, dolayısıyla yapılan kısmi ödemelerin davalı bankada kalacağına ilişkin cezai şartın sözleşme serbestisi ilkesi uyarınca geçerli olduğu, ancak dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 182 nci maddesinin son fıkrası uyarınca, cezai şartın fahiş olup olmadığının re’sen nazara alınarak fahiş cezai şartın indirilmesinin gerektiği, davacının tacir sıfatının bulunmadığı, davacının temlik aldığı icra takibi ve alacak miktarı ile cezai şart olarak kesilen miktarın nispeti, davacının dosyaya yansıyan ekonomik durumu, özel olarak borçlunun ödeme kabiliyeti ile beraber borçlunun borcunu yerine getirememiş olması nedeniyle sağladığı menfaat, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırılığın ağırlığı, ülkenin ekonomik durumu, faiz oranları ve günün şartları dikkate alınarak hak ve nesafete uygun olarak cezai şarttan taktiren 3/4 oranında indirime gidildiği, takdir hakkı kullanılarak hüküm kurulmuş olmakla alacağın likit kabul edilmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, icra takibine itirazın kısmen iptali ile 367.500,00 TL asıl alacak üzerinden asıl alacağa takip tarihi itibariyle avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, icra inkar tazminatı ve kötü niyet tazminatının koşulları oluşmadığından bu konudaki taleplerin reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde taraf vekilleri tarafından temyiz yoluna başvurulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin esnaf olduğunu, müzayaka halinden faydalanan davalının tek taraflı olarak cezai şartı çok yüksek belirlediğini, bu sebeple müvekkilinin işini kaybettiğini, cezai şartın ahlak ve adaba aykırılık taşıdığını, itirazın iptali davasında işlemiş faizin de istendiğinin kabulünün gerektiğini, hakimin faiz talebi olup olmadığı hususunda aydınlatma görevi bulunduğunu, cezai şartın tamamen iptalinin gerektiğini, bu talep kabul görmezse %10 civarında bir tenkis ile düzelterek onama talep ettiklerini belirtmiştir.

2.Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının ticaret odası kaydı bulunduğunu, tacir sıfatı taşıdığını belirtilerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, itirazın iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 158 vd. maddeleri, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un (6101 sayılı Kanun) 2 nci maddesi, 6098 sayılı Kanun’un 182 nci maddesinin son fıkrası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 294 vd. maddeleri.

3. Değerlendirme
1. 6100 sayılı Kanun’un 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi hâlde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesinin ikinci fıkrası ve 298 inci maddesinin ikinci fıkrasında gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da imkansız kılmaktadır.

2.Somut olayda, 13.12.2020 tarihli celsede tefhim edilen kısa kararda, “Bakırköy 2. İcra Müdürlüğünün 2012/17904 Esas sayılı icra takibine karşı yapılan itirazın kısmen iptali ile, 367.500,00 TL asıl alacak ve 131.877,13 TL işlemiş faiz üzerinden asıl alacağa takip tarihi itibariyle avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına” şeklinde karar verilmesine rağmen gerekçeli kararda hüküm fıkrasında “Bakırköy 2. İcra Müdürlüğünün 2012/17904 Esas sayılı icra takibine karşı yapılan itirazın kısmen iptali ile 367.500,00 TL asıl alacak üzerinden asıl alacağa takip tarihi itibariyle avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına” denilmek suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturacak şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın re’sen bozulması gerekmiştir.

V.KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin her bir yandan alınarak yekdiğerine verilmesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istekleri hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

25.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.