YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4105
KARAR NO : 2022/8162
KARAR TARİHİ : 22.11.2022
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 11/10/2018 tarih ve 2017/1124 E.- 2018/1091 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 18/03/2021 tarih ve 2019/940 E.- 2021/327 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, davacıların, davalı şirketin paydaşları olduklarını, 19/10/2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında 2016 yılı faaliyet dönemine ait bilanço, kâr-zarar hesaplamasının davacıların 52000 ret oyuna karşın 448000 olumlu oy ile kabul edildiğini, yönetim kurulunun 52000 ret oyuna karşı 264600 olumlu oy, tasfiye memurunun ise 52000 ret oyuna karşı 398000 olumlu oy ile ibra edildiğini, davacıların her iki karar için de muhalefet şerhi koyduklarını, 2016 yılı bilançosu irdelendiğinde, şirketin ortaklara borçlandığının görüldüğünü, anılan borçlanmaya ilişkin göstergelerin tamamen kurgusal olduğunu, şirketin davacılara karşı da borçlandığının görüldüğünü, ancak davacılar tarafından davalı şirkete fon sağlanmadığını, bu nedenle bilançonun gerçeği yansıtmadığını, bağlı şirkete dair konsolide tablolar, defterler ve diğer evrakların 2016 yılı faaliyet dönemine ait genel kurul toplantısı esnasında ve öncesinde hazır bulundurulmadığını, bu nedenle oylama esnasında sağlıklı bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığını, tasfiye memurunun ibrasının yokluk ile malul olduğunu, yönetim kurulu üyesi …’nın TTK m. 393’de belirlenen türde yasak işleme katıldığını, …’nın tasfiye memuru …’nın babası olduğunu, 1. dereceden kan hısımı olan oğlunu ibra işlemine katıldığını, bu nedenle iptali gerektiğini, defterlerin kapanış tasdiklerinin yaptırılmaması nedeniyle usulüne uygun tutulmadığını ileri sürerek, 19/10/2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında karara bağlanan 2016 yılı bilanço ve kâr-zarar hesaplanmasının kabulüne ilişkin 3 numaralı kararın iptaline, yine yönetim kurulu ve tasfiye memurlarının ibra edilmesine ilişkin 4 numaralı kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı pay sahiplerinin her fırsatta şirkete karşı uyuşmazlık çıkartarak dava açtıklarını, 19/10/2017 günlü toplantıda alınan kararların usule, yasaya, eşitlik ilkesine ve dürüstlük kurallarına uygun olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacıların iptalini istedikleri 19/10/2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 3 ve 4 nolu karara muhalif kaldıkları, hesap bilirkişisince yapılan inceleme sonucunda bilançonun gerçeği yansıtmadığına ilişkin iddiaların doğru olmadığının tespit edildiği, davacıların diğer iddiasının ise tasfiye memuru …’nın ibrasında babası olan …’in oy kullandığı, ayrıca yönetim kurulu üyelerinin ibrasının da geçerli olmadığına ilişkin olduğu, tasfiye memurunun kendi ibrasında ve yönetim kurulu üyelerinin de kendi ve diğerlerinin ibrasında oy kullanmadıkları, yönetim kurulu üyelerine ait olan oy miktarları hesaba katılmadığında ayrıca olumsuz oy kullanan davacıların oy adetleri düşüldüğünde geride kalan ortakların olumlu oylarıyla yapılan ibranın geçerli olduğu, tasfiye memurunun ibrasının onaylanması sırasında yöneticilerden ve aynı zamanda babası olan … ile diğer yönetim kurulu üyeleri …, … ve tasfiye memuru …’nın pay oranları hariç tutulduğunda dahi geride kalan … ve …’nın olumlu oy miktarının 131.200, olumsuz oy kullanan davacıların toplam oy oranlarının 52.000 olduğu, tasfiye memurunun ibrasının geçerli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, basit yargılama usulünde, yazılı yargılamada yer alan “sözlü yargılama” aşamasının bulunmadığı, ilk derece mahkemesince son celse karar verileceği ihtarı ile taraf vekillerinin beyanları alınarak karar verildiği anlaşıldığından, bu hususta ileri sürülen istinaf sebebinin yerinde olmadığı, davacılar vekilinin bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinin 04/10/2018 tarihli duruşma tutanağında gösterildiği, davacıların yeni rapor alınması talebinin değerlendirilmemesi doğru değil ise de, raporun karar vermeye elverişli olduğu nazara alındığında, bu hususun kararın kaldırılmasını gerektirmediği, yine 6100 sayılı HMK’nın 154. maddesi uyarınca, mahkemece, duruşmanın açıldığı yerin tutanakta gösterilmemesi hatalı ise de, belirtilen usul eksikliğinin esasa etkili olmadığı, kararın kaldırılmasını gerektirmediği, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesi’nce verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 22/11/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.