YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4103
KARAR NO : 2022/8413
KARAR TARİHİ : 28.11.2022
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13.HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 07.11.2018 tarih ve 2017/591 E- 2018/1239 K. sayılı kararın davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-usulden kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 01.04.2021 tarih ve 2019/1071 E- 2021/471 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin yaklaşık %17 oranında hissedarı olduğunu, şirkete ait 28/03/2017 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kâr payı dağıtılmamasına ilişkin 6 nolu karar ile her bir yönetim kurulu üyesine aylık net 20.000,00 TL huzur hakkı ile ayrı ayrı 250.000,00 TL başarı primi ödenmesine ilişkin 7 nolu kararın kanuna, şirket ana sözleşmesine aykırı olması nedeniyle ayrı ayrı iptallerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafın talebinin yasal olmadığını, şirketin mevcut mali yapısı ve iş hacmi dikkate alındığında alınan 6 ve 7 nolu kararların mevzuata ve şirket ana sözleşmesine uygun olduğunu, bu nedenlerle yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının ortağı olduğu davalı şirkete ait 28/03/2017 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kâr payının dağıtılmamasına ilişkin 6 nolu kararın şirketin mali yapısı ve ekonomik durumu dikkate alındığında kanuna, şirket ana sözleşmesine ve iyiniyet kurallarına aykırı olmadığından işbu kararın iptali yönündeki istemin reddine; ancak ortaklarına alınan karar gereğince kâr payı dağıtamayan şirketin yönetim kurulu üyelerine yüksek miktarda huzur hakkı ve başarı primi dağıtmasının azınlığın haklarını ihlal eder mahiyette olduğu, şirketin mali ve ekonomik yapısı dikkate alındığında bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda yapılan değerlendirmede isabetle belirtildiği üzere 7 nolu kararın kanuna ve objektif iyiniyet kurallarına uygun olmadığı değerlendirilerek bu karar yönünden istemin kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, somut olayda; davacı ortağın, 28/03/2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel toplantısında kendisini vekili aracılığıyla temsil ettirdiği, genel kurul toplantı tutanağına göre davacı ortağın vekilinin gündemin 6 ve 7. maddesi ile ilgili olarak daha karar alınmadan önce karşı çıkıp itiraz ettiği (peşin muhalefette bulunduğu), bu şekildeki muhalefet öneriye karşı çıkma olup, oylamadan sonra davacı ortak vekili tarafından alınan kararlara karşı muhalif kalınarak muhalefet şerhi tutanağa geçirtilmediği, iptali talep edilen kararlara karşı usulüne uygun bir muhalefet şerhi bulunmadığından alınan kararlar yönünden dava şartının mevcut olmadığı, dava şartlarının bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği nazara alınarak, mahkemece ilgili genel kurul kararlarının iptali davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmediği (Emsal Yargıtay 11. HD’nin 2020/1528 Esas 2021/880 Karar- 2019/2841Esas 2019/6994 Karar sayılı kararları) gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 28/11/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
1. Dava, anonim şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
2. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, genel kurul kararının iptalini talep eden davacının karardan önce peşin muhalefette bulunduğu, oylamadan sonra kararlara muhalif kalınarak muhalefet şerhinin tutanağa geçirilmediği gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
3. Olaya uygulanacak 6102 sayılı TTK’nın 446/1-a. Maddesi uyarınca, “toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten” pay sahiplerinin iptal davası açabileceğinden söz edilmiştir.
Genel kurul toplantılarında “peşin muhalefet olmaz” şeklindeki görüşe iştirak etmekle birlikte, oylama sırasında karara muhalif kalındığının tutanağa geçirilmiş olması halinde TTK’nın 446. maddesindeki dava açma koşulunun yerine getirilmiş olduğunun kabulü gerekir. Muhalif üyenin ayrıca hangi gerekçeyle karara muhalif kaldığını tutanağa geçirmesi gerekmez (H. Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, C.II, Ankara-2022, s.1106, RN.116; V. Yanlı, “Muhalefetin Tutanağa Geçirtilmesi ve Bu İşlemin Zamanı Sorunu -Genel Kurul Kararının İptali Davası Bağlamında-”, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Dergisi, Yıl: 2021, Cilt: XXXVII, Sayı: 2, s. 7, 17). Bu hususta önemli olan, tutunaktan, davacının karara muhalif kaldığının ve bu doğrultuda oy kullandığının anlaşılmasıdır.
4. Muhalefetin gerekçeli olması gerektiğine ilişkin eski Daire görüşleri (Yargıtay 11. HD’nin 16.03.1963 tarih ve 5566/2167) terk edilmiştir. Sözgelimi yeni tarihli bir kararda “… Davacı her bir gündem maddesinin oylanmasından sonra muhalif kaldığını belirttiğinden ayrıca toplantı sonunda da yeniden muhalefet şerhi yazması gerekmez. Bu durumda mahkemece usulüne uygun muhalefet şerhi bulunduğu kabul edilerek 1,3 ve 4 nolu kararlar bakımından da uyuşmazlığın esası incelenmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken…” sadece oylamada karara muhalif kalındığının anlaşılması yeterli görülmüştür. (Yargıtay 11. HD’nin 18.11.2020 tarih ve 2020/537 E.-2020/5167 K.; Yargıtay 11. HD’nin 10.02.2014 tarih ve 2013/12250 E.- 2014/2149 K.)
5. Somut olayda, davacı pay sahibinin davalı şirketin 28.03.2017 tarihli olağan genel kurul toplantısına vekili aracılığıyla katıldığı, 10.800 paya sahip olduğu, davacı … vekilinin toplantıdaki müzakereler sırasında iptali talep edilen 6 ve 7. Maddelerin görüşülmesi sırasında oylamadan önce gündemdeki bu maddelere karşı muhalafetini açıkça beyan etmesi yanında, müzakerelerden sonra yapılan oylama sırasında sadece Özcan’ın 10.800 oyluk muhalefeti ile diğer pay sahiplerinin 54.000 adetlik çoğunluk oyuyla karar alındığının açıkça tutanağa yansıdığı, diğer bir anlatımla, sadece davacının alınan kararlara muhalif kaldığının çok net bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacının karara muhalif kaldığının kabul edilerek işin esasına girilmesi gerekirken, kararda oylamadan sonra ayrıca muhalefet şerhinin eklenmediği gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararını onayan Daire çoğunluğunun görüşlerine katılmıyorum.