Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/4072 E. 2022/5850 K. 14.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4072
KARAR NO : 2022/5850
KARAR TARİHİ : 14.09.2022

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 04.03.2021 tarih ve 2020/5 E. – 2021/256 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ile davalılardan Menderes … Ltd. Şti. arasında akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalandığını, diğer davalıların sözleşmeyi garanti ve taahhüt eden sıfatıyla imzaladıklarını, imzalanan sözleşmeye göre 15 yıl süre ile intifa hakkının davacı tarafından alındığını, ancak sözleşmenin Rekabet Kurulu kararı gereğince 20.07.2011 tarihi itibariyle sona erdiğini, daha sonra intifa hakkının tapudan terkin edilmesi nedeniyle söz konusu akaryakıt istasyonuna yapılan yatırım, intifa bedeli, gayri maddi hak bedeli ödemelerinin sözleşmenin bitmesinden sonraki döneme tekabül eden bakiyelerinin iade edilmesi için davalılara noter ihtarnamesi gönderildiğini, bu ihtara göre iadesi gerektiği halde iade edilmeyen ve davalıların sebepsiz zenginleşmesine neden olan toplam 284.656,00 TL alacağın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, Rekabet Kurulu tarafından verilen kararın tasfiye niteliğinde olduğunu, davalılara yasal yükümlülük getirmediğini, davacı taleplerinden olan akaryakıt tesisatı bedelinin sözleşme tarihi öncesine ait fatura alacağı olduğunu bu bedelin istenemeyeceğini ayrıca akaryakıt tankı fatura bedeline ilişkin davalı şirket defterlerinde herhangi bir kayıt olmadığını, davacının bu benzeri taleplerinin taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, dava tarihi itibariyle intifa hakkının devam etmesi halinde bakiye intifa hakkı bedeli talep edilemeyeceği, davacı tarafça davalı yetkililerine intifa hakkının terkini hususunda vekaletname verilmiş ise de davacının basiretli bir tacir gibi davranarak intifa hakkını terkin ettirdikten sonra dava açması gerektiği, dava tarihi itibariyle intifa hakkının devam ettiği, bakiye intifa hakkı talebinin yerinde olmadığı, davacının kalıcı yatırım bedelleri ile ilgili iki faturaya dayandığı, ikinci faturadaki hizmetin istasyonun açılması sırasında mutlaka yapılması gereken bir iş olup kalıcı yatırım niteliğinde olmadığı ve bedelinin talep edilemeyeceği, birinci fatura yönünden ise davalının sebepsiz zenginleşmesi yapılan keşifte alınan rapora göre 16.764,73 TL olarak belirlendiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, 16.764,73 TL tazminatın sözleşmenin sona erme tarihi olan 20/07/2011 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa ve Bakanlar Kurulunun dönemler itibariyle belirlemiş olduğu oranlarda ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, bayilik sözleşmesine dayalı olarak tesis edilen intifa bedeli ile gayrinakdi yatırım bedelinin, sözleşmenin erken sonlanması nedeniyle sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak davalıdan tahsil edilmesi taleplerine ilişkindir.
İşbu davada, davacı yanca, davalı yandan, aynı sözleşmeye dayalı olmakla birlikte birbirinden bağımsız birden fazla alacak talebinde bulunulmuş olup 6100 sayılı HMK’nın 110. maddesi gereğince talepler bakımından dava yığılması mevcuttur. Dava yığılmasının varlığı halinde dava biçimsel açıdan tek bir dava gibi görünmesine karşın ortada birden fazla davanın varlığı nedeniyle mahkemece her bir talep bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması, yargılama giderleri ve özellikle vekalet ücretinin tayin ve takdirinin de her bir talep bakımından verilen kararın gerektici nedenleri gözetilerek yapılması zorunludur. Belirtilen hususları kapsamayan bir kararın ise HMK’nın 297/2. maddesine uygun bir hüküm niteliği taşımadığı kuşkusuzdur. Bu nedenle, mahkemece, intifa bedeli talebi ve yatırım bedeli taleplerinin tek bir alacak kalemi oluşturduğu düşüncesiyle davanın kısmen kabulüne, fazla istemin reddine karar verilmiş olması doğru olmayıp re’sen de gözetilmesi gereken bu hususlara ilişen davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ :Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine,
14.09.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.