Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/4045 E. 2023/372 K. 19.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4045
KARAR NO : 2023/372
KARAR TARİHİ : 19.01.2023

MAHKEMESİ :…Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
HÜKÜM/KARAR : Esastan ret

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, Yargıtayca duruşma istemli olarak davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 17.01.2023 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Avukat… ile davalı … vekili Avukat … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin müdürü ve ortağı olduğu Empa Yapı San. ve Dış Tic. Ltd. Şti.’nin tasfiye açılışının yapıldığını ve tasfiye sürecinin sonlandırılarak kapanışının yapıldığını, şirketin kapanışından sonra mali müşavirden temin edilen defterlerde yapılan incelemede, geçmiş dönemlerde şirketin mali müşaviri ve müvekkilinin bir dönem yurt dışında bulunması sebebiyle vekalet verilen davalı … tarafından şirketin pasifini artırır şüpheli hareketler tespit edildiğini, müvekkili yurt dışında olduğu için yetkisini devrettiği dönemde yetki verilen kişi tarafından şirket adına bir takım krediler kullanılıp şirketin kasasına aktarılmadığını, gerçekte ödenmemiş paraların ödenmiş gösterildiği şüphelerinin oluştuğunu, şirketin mali müşaviri davalı … tarafından tutulan defterlere göre bu kişi tarafından şirkete yüklü miktarda nakit borç para verildiğinin kaydedildiğini, bu paranın da iş avansları hesabından kim olduğu belirsiz bir kişiye çıkış gösterildiğini, bu yolla şirketin iki ayrı senetle …’ya 867.222,00 TL borçlandırıldığını, kredi borçlarını öğrenen müvekkilinin davalı …’i azlettiğini ayrıca şirketi zarara uğratmaları sebebiyle davalılar hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğunu, her ne kadar sicil müdürlüğü tarafından şirketin kapanışı yapılmış olsa da tasfiye işlemlerinin gerektiği gibi tamamlanmadığını; zira şirketin muhasebecisi davalı … tarafından şirket defterlerine bir çok muhasebe işleminin girişinin yapılmadığını, hileli işlemler yapılarak şirketin tasfiyesi sırasında bir çok işlemin eksik kaldığını, şirketin tasfiyesinin eksik bırakılması halinde tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse dahi şirketin tüzel kişiliğinin devam ettiğini, müvekkilinin şirketin tasfiyesi sırasında ortaklık payını eksik aldığını, şahsi hesabından şirketin aslında kullanmadığı kredi borçlarını ödemek zorunda kaldığı gözetildiğinde şirketin muhasebecisinin hileli işlemleri ile vekalet verilen davalının zimmetine para geçirmesi neticesinde müvekkili davacının uğradığı zararın tazmini için bu davanın açıldığını iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
1.Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacının kendi rızasıyla dava dışı Empa..Ltd. Şti.’nin bir kısım borçlarını ödediğini, serbest mali müşavir olan müvekkilinin davacının ortağı olduğu şirkete ücret almaksızın hizmet verdiğini, müvekkilinin dava dışı şirket için kullanılan krediler konusunda herhangi bir bilgisinin bulunmadığını, muhasebeci olan müvekkilinin şirketin denetçisi olmadığını, şirket ve yöneticilerini denetlemek gibi bir görevinin de bulunmadığını, şirket işlerinde kullanılmak üzere şirkete iki kez ödünç para verdiğini, verdiği ödünç paralar iade edildiğinde kendisine verilen senetleri de müvekkilinin iade ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

2.Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gibi taraf ehliyetinin de bulunmadığını, zarar şirket bünyesinde oluştuğuna göre bu davanın şirket tarafından açılması gerektiğini, çekilen kredilere ait sözleşmelerdeki imzaların tamamı davacıya ait olup hesapların davacı tarafından açıldığını, Türkmenistan’da işlerin iyi gitmemesi ve hak edişlerin alınmaması üzerine bu iş sebebiyle yapılan ve davacı ile dava dışı şirkete düşen ödemelerin tamamının müvekkili tarafından yapıldığını, davacının kullanılan kredilerden haberdar olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile eldeki davanın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 644 üncü maddesi yollamasıyla 555 inci maddesi gereği açılmış bir dava olduğunun söylenemeyeceği, zira bu maddede şirketin uğradığı zararın pay sahibi tarafından kendi adına değil şirkete ödenmesini talep edebileceğinin düzenlendiği, ayrıca 6102 sayılı Kanun’un 555 inci maddesine dayanarak açılacak davanın şirketi zarara uğratan yöneticilere karşı açılması gerektiği, şirketin yöneticileri olmayan davalılara karşı bu madde kapsamında ortak tarafından açılan bir dava olarak görülemeyeceği, davacının şirketin zararının kendi malvarlığından karşılandığını iddia ettiği, davacının giderdiği zararı zarar verenlerden talep ettiği, oysa davacı, şirketin üçüncü kişilere olan borcunu ödedi ise şirketten alacaklı hale geleceğinden talebini de tasfiye olan şirkete yöneltmesi gerektiği, şirketin ihyası suretiyle hasım gösterilebileceği, davacının şirket zararını doğrudan davalılardan talep edemeyeceği gerekçesiyle davacının aktif husumeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bu davada uyuşmazlık konusunun, her iki davalının kötü niyetli ve hileli işlemleri sonucu şirketi zarara uğratmaları sebebiyle zararın giderilmesi için davacının üzerine kayıtlı mal varlıklarını satmak suretiyle doğrudan kendi mal varlığının eksilmesi sonucunda uğradığı zarar ile davalıların fiili arasında uygun illiyet bağı bulunması karşısında haksız fiil hükümleri gereğince tazminat davasının açıldığını, davalı …’in şirket müdürlüğünü vekaleten yaptığı dönemde vekalet ilişkisini kötüye kullanarak dava dışı Empa şirketi üzerinden çektiği kredileri şahsi çıkarları için kullandığını, diğer davalının ise dava dışı Empa şirketinin dışarıdan hizmet aldığı muhasebecisi …’nın ise akrabası olan …’in yapmış olduğu usulsüz işlemleri gizlemek için görevini kötüye kullandığını, hile ile şirket defterlerinde usulsüzlükler yaptığını, davalıların fiili birliktelik içerisinde hareket etmeleri sonucunda müvekkilinin doğrudan kendi mal varlığı üzerinde zarara uğradığını, dava dışı şirkette pay sahibi olan müvekkilinin 6102 sayılı Kanun’un 555 inci maddesi gereği bu davayı açabileceğini, şirketin vekaleten müdürlüğünü yapan davalının kasıtlı hareket ederek kusuru nispetinde verdiği zarardan sorumlu olduğunu, dava dışı şirketin resmi muhasebe işlerini yapan …’nın bu zarar kapsamında yaptığı tüm işlem ve eylemler nedeniyle bilgi ve belgelerin kasıtlı olarak eksik ve hatalı işlenmesi, kendisine ve diğer davalıya haksız çıkar sağlanması nedeniyle işbu davada her iki davalı yönünden, müvekkilinin aktif husumet ehliyetinin bulunduğunu, 6102 sayılı Kanun’da limited şirketleri düzenleyen 644 üncü maddede yapılan atıfla anonim şirketlerde müdürlerin sorumluluğuna ilişkin maddelerin somut olayda uygulanması gerektiğini, bu durumda şirket müdürlerinin sorumluluğuna ilişkin 553 üncü maddesinin bu olayda da uygulanacağını, müvekkilinin dava dışı Empa şirket müdürlüğü görevini vekaleten davalı …’e devrettiğini, davalının yapmış olduğu fiil ve kararları sonucunda müvekkilinin doğrudan zarar gördüğünü, ticari defterleri usule aykırı tutan davalı …’nın kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu, limited şirket müdürünün hukuki sorumluluğunun tespitinde öncelikle zarar miktarının belirlenmesi, daha sonra kusurlarının bulunup bulunmadığına bakılarak her iki davalı yönünden meydana gelen zarardan müteselsil sorumluluk hali değerlendirilerek hüküm kurulması gerektiğini, müvekkilinin hem şirket ortağı sıfatı ile hem de şirketten alacaklı olması nedeniyle uğradığı zararın tazminini talep etme hakkının bulunduğunu, davalılar hakkında verilen takipsizlik kararına itiraz üzerine takipsizlik kararının kaldırıldığını belirterek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tasfiye olunan Empa … Ltd. Şti.nin tasfiye memurluğunu üstlenen davacının, şirket henüz tasfiye edilmeden önce şirket adına şirketin uğradığı iddia olunan zararı davalılardan talep etme hakkına sahip olduğu; ancak bu yolu tercih etmediği, şirket tasfiye olduktan sonra şirketin uğradığı zararı kendisinin ödediğini iddia ederek eldeki davayı açtığı, tasfiye olunan şirketin ortağı ve müdürü olan davacının ödediğini iddia ettiği şirket zararını, davalılardan talep etme hakkının şirkete ait olduğu, bu sebeple davacının işbu davayı açmakta aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı, tasfiye olunan şirket limited şirket olduğundan 6102 sayılı Kanun’un 573 üncü maddesine göre esas sermayesi ile sorumlu şirket nev’i olup ortakların şirket borçlarından sorumlu olmayıp sadece taahhüt ettikleri esas sermaye borcu ile sorumlu oldukları gözetildiğinde davacı ortak tarafından şirket borçlarının şahsen ödenmesinin anlaşılamadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesince davacının zararını şirket tasfiye olmadan önce talep edebileceği belirtilmiş ise de davacının, şirketin zarara uğradığını tasfiyeden sonra öğrendiğini, Bölge Adliye Mahkemesinin borcun ödenmesine ilişkin yapmış olduğu yorumun somut olayla hukuk, adalet ve hakkaniyetle bağdaşır bir yanı bulunmadığını, davacının zararının doğrudan zarar olduğunu, davalıların şirketi zarara uğrattıklarının açık olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesinin İlk Derece Mahkemesinin gerekçesi ve hükmü arasındaki çelişkiyi gözden kaçırdığını, İlk Derece Mahkemesinin gerekçesine göre dava pasif husumetten red edilmiş olmasına rağmen hüküm fıkrasında aktif husumetten red edildiğinin yazıldığını, esasen Bölge Adliye Mahkemesinin ise aktif husumetin bulunmadığına ilişkin açıklamalar yaptığını, Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının çeliştiğini, davacının davalılara karşı pay sahibi olarak dava açma hakkı bulunduğunu, davacının zararı doğrudan zarar olduğundan davacının zararın kendisine ödenmesini isteyebileceğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının ortağı ve müdürü olduğu, tasfiye aşamasında tasfiye memurluğunu yaptığı Empa … Ltd. Şti.’nin davalı şirket müdürü ile davalı şirket muhasebecesinin eylemleri neticesinde zarara uğratılıp uğratılmadığı, uğratılmışsa bu eylemler neticesinde anılan şirketin herhangi bir zararının doğup doğmadığı, davacı şirket ortağı ve müdürünün bu zararı talep edip edemeyeceği, davalıların varsa bu zarar sebebiyle sorumlu tutulup tutulamayacakları noktalarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6102 sayılı Kanun’un 553, 555 ve 573 üncü maddeleri

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve yasaya uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

19.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.