YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/404
KARAR NO : 2022/5157
KARAR TARİHİ : 22.06.2022
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 19.09.2017 tarih ve 2014/769 E- 2017/616 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 21.10.2020 tarih ve 2018/1072 E- 2020/1103 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ile katılma yoluyla davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili taraflar arasında bağıtlanan 22.12.2003 tarihli sözleşme ile müvekkilinin davalı acentesi olarak çalışmakta iken davalı tarafça 23.11.2010 tarihinde fesih sebebi belirtilmeden sözleşmenin tek yanlı olarak fesholunduğunu, feshin haksız olduğunu, o nedenle fesih nedeniyle uğranılan zararların davalı tarafından karşılanması gerektiğini, sözleşmenin 44. maddesi ile 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu 23/15. maddesi gereğince usulsüz feshin tebliğ edildiği 21.12.2010 tarihine kadar müvekkilinin muhtemel poliçelerden prim komisyon alacağı bulunduğunu, davalının haksız ve kasıtlı davranışları nedeniyle itibarının zedelendiğini, sözleşme devamındaki çalışmaları gözeterek protföy tazminatı ödenmesi gerektiğini belirterek 241.897,76.-TL protföty tazminatı ile 92.936,56.-TL maddi tazminat toplamı olan 334.834,32.-TL’den iptal edilecek poliçelerden müvekkilinin davalıya kalacak borç tutarı olan 13.770,37.-TL’nin takas mahsubu sonucunda kalan 321.063,95.-TL’nin (50.000,00.-TL’lik kısmı manevi tazminat olarak) temerrüt tarihi olan 26.12.2010’dan itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, acentelik ilişkisinin davacının sözleşmeye aykırı davranışları sebebiyle ve sözleşmeden doğan hakka dayanılarak fesholunduğunu, acentenin hasar/prim oranının sürekli yüksek olduğunu, şirkete verdiği zararın sağladığı yarardan fazla olduğunu ve kusurlu davrandığını, denkleştirme (protföy) tazminatı talebinin yersiz olduğunu, zira TTK’nun 134/2. maddesindeki koşulların gerçekleşmediğini, Sigortacılık Kanunu 23/16. maddesindeki koşulların da somut olayda gerçekleşmediğini, şirkete sürekli sağlanan bir menfaatin bulunmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 47. maddesi kapsamında fesih halinde portföy tazminatı istenemeyeceğini kaldıki, feshe kendi kusuru ile sebebiyet verdiğini, manevi tazminat isteminin de yersiz ve dayanaksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafça “hasar/prim oranının yüksek olması” nedeniyle tek yanlı olarak feshedildiği, ancak davalının haklı fesih savunmasını kanıtlayamadığı, fesih haklı olmamakla birlikte olağan fesih koşullarının gerçekleştiği ve taraflar arasındaki sözleşmenin 31.03.2011 tarihinde sona erdiğinin kabulü gerektiği, ancak tazminat isteminin yerinde olduğu ve davacının bu tarihe kadar uğradığı zararlar ve kayıpları isteyebileceği, davacının isteyebileceği portföy tazminatı tutarın 1.809,59.-TL olarak hesaplandığı, bunun takas ve mahsubu sonucunda davalının 7.261,39.-TL alacaklı olduğu, davacının isteyebileceği başkaca bir alacağının bulunmadığı, manevi tazminat yasal koşulların gerçekleşmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir.
İstinaf mahkemesince, her iki tarafın istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığı yapılan tahkikat sonucunda anlaşıldığı ve ilk derece mahkemesinin karar gerekçesinin yapılan yargılamaya göre düzeltilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına ve davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili ile katılma yolu ile davalı vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30.-TL temyiz ilam harcının temyiz eden taraflardan ayrı ayrı alınmasına, 22/06/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.