Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/3677 E. 2022/8991 K. 13.12.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/3677
KARAR NO : 2022/8991
KARAR TARİHİ : 13.12.2022

MAHKEMESİ :…BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Çorum 5. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 16.12.2020 tarih ve 2020/56 E- 2020/281 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nce verilen 31.03.2021 tarih ve 2021/473 E- 2021/609 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 13.12.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. …ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı firma arasında şeker alımı konusunda ticari alışveriş olduğunu, taraflar arasında ilk ürün alımına 07.01.2019 tarihinde davalıya gönderilen ürün fiyat detayları (2.7323 TK/KG+KDV) mailinin onaylanması ile birlikte başlanıldığını, bir sonraki siparişte ise kg 3.129+KDV (çuvalı 169 TL/50 KG KDV dâhil) üzerinden, ödemesinin yarısı 19.04.2019 tarihinde, kalanı ise 03.05.2019’da olmak üzere anlaşıldığını, anlaşma yapıldığı bu dönemde devletin belirlemiş olduğu çuval şeker fiyatı 165.780.- TL /50KG KDV dahil iken, anlaşmadan sonra piyasadaki ürün çuval fiyatı 162 TL/50 KG ye düşmesine rağmen anlaşma gereği müvekkilinin bu malların ödemesini davalıya yaptığını, müvekkili ile davalı arasında üçüncü ve son satışta ise 7000 ton şeker 3.0086 +KDV çuvalı 162.47.- TL/KG KDV dahil mal alımı üzerinden ödemesi 24 Haziran 2019 ile 25 Haziran 2019 tarihlerinde yapılmak üzere anlaşıldığını, müvekkili anlaşma gereği tüm ödemelerini bu tarihlerde eksiksiz yerine getirerek yapmış ve mal alımına başladığını, ancak 25.06.2019 tarihinde davalıya gönderilen 15.000.000.- TL ödeme karşılığında verilecek olan ürünleri davalı hemen göndermediği gibi ürünlere yükleme aşamasında günlük kota koyarak ve yükleme yapmayarak müvekkilini mağdur ettiğini, davalı bu bedeli uhdesinde tutarak 06.08.2019 tarihinde iade ettiğini, taraflar arasında sipariş alınarak avans usulü çalışıldığı ve şeker fiyatlarının sabitlenerek gelebilecek zamlardan etkilenmeden alım yapılmasının mutad bir durum olduğunu, davalının yapılan sözlü anlaşma kurallarına basiretli tacir gibi davranmayarak yasaya (TTK 20/2) aykırı hareket ederek müvekkilinin fazlasıyla zarara uğramasına sebep verdiğini, müvekkilinin zamanında kendidine satılacak olan ürünlerden kar elde edeceği, 162,47 TL+ KDV dahil fiyattan alamadığı ürünler karşılığında daha yüksek fiyatlar ile başka yerlerden ürünler aldığını, müvekkilinin davalıya ödemiş bulunduğu 15.000.000.- TL bedelin karşılığında olan malları almış olsa idi bu miktar kadar satış yapmış olacağını, ancak davalı bu malları müvekkiline göndermediğinden hali ile bu bedel karşılığında eksik satış yaptığını, ayrıca davalıya 25.06.2019 tarihinde gönderilen 15.000.000.- TL’nin 06.08.2019 tarihine kadar davalının uhdesinde kaldığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000.- TL’nin ihtar tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafından zararın net olarak belirlendiği ve bu belirlemenin bir uzman görüşü alınarak yapıldığı açıkça belirtilmiş olmasına rağmen davanın HMK’nın 107. maddesi çerçevesinde belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, davacı taraf ile davalı müvekkil arasında davacı tarafın iddia ettiği gibi şeker alım-satımı üzerine yazılı yahut sözlü herhangi bir anlaşma söz konusu olmadığını, davacının basın yayın organları vasıtasıyla %16 zam yapıldığı kamuoyuna ilan edildiğini bildiğinden zam kararının kamuoyuna açıklandığı tarihten bir gün önce davalı müvekkil ile herhangi bir kg veya çuval bedeli üzerinden anlaşmaya dahi varmadan davalı müvekkilin hesabına 15.000.000,00 TL para gönderimi gerçekleştirildiğini,
Davacı tarafın müvekkiline ait hesaba kötü niyetli olarak gönderdiği bedelin 43 gün boyunca iade edilmeyerek davacı tarafın mağdur edildiği ve zarara uğratıldığı iddiaları gerçeği yansıtmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davalı, davacı ile aralarında bu hususta bir sözleşme ve ticari ilişki bulunmadığını, dava konusu ihtilafa dair taraflar arasında herhangi bir mutabakat olmadığını, savunarak hukuki ilişki iddiasını reddettiğinden ispat yükünün davacıda bulunduğu, davacı ise davalı ile aralarında iddia ettiği gibi bir hukuki ilişki olduğu hususunda yazılı bir sözleşme ya da fatura ibraz edemediği, davacı defterine göre taraflar arasında alacak-borç kaydı bulunmadığı, davacının anlaşmaya dair ibraz ettiği belgenin gerekli unsurları ihtiva etmediği ve davacının delil listesinde yemin ve tanık delilini çizerek parafladığı dolayısıyla bu delillere de dayanmadığı, ispat yükü üzerinde bulunan taraf olan davacının söz konusu ticari ilişkiyi ve dolayısıyla zarardan kaynaklanan alacak iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, ispat yükü üzerinde bulunan davacının söz konusu ticari ilişkiyi ve dolayısıyla zarardan kaynaklanan alacak iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesince verilen kararda usul ve esasa aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, kararı temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesi’nce verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 13.12.2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.