YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/3645
KARAR NO : 2022/7595
KARAR TARİHİ : 31.10.2022
MAHKEMESİ: ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Denizli Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 02.05.2019 tarih ve 2016/1505 E. – 2019/496 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nce verilen 05.02.2021 tarih ve 2019/2662 E. – 2021/164 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davalı … ile müvekkili şirket arasında yapılan sözlü alım- satım sözleşmesine göre davalı firmanın müvekkili şirkete boy dikim makinesi ve etiket otomatı teslimini, müvekkili firmanın da bu iki makine için davalıya 286.200,00 TL ödemeyi taahhüt ettiğini, 09/04/2016 tarihinde bu iki makineden boy dikim makinesinin müvekkili firmaya teslim edildiğini, etiket otomatının ise tesliminin daha sonra yapılacağının tutanak altına alındığını, bu hususun davalı firma tarafından keşide edilen 09/04/2016 tarih ve 45831 nolu sevk irsaliyesi içeriğinden de açıkça anlaşıldığını, sevk irsaliyesinde sadece 1 adet SE6335 seri nolu BDM 220 Model havlu boy dikim makinesinin sevk edildiğini ve müvekkili firma tarafından teslim alındığının açıkça belirtildiğini, davalı firmanın etiket otomatını teslim etmemesine rağmen boy dikim makinesi faturası içinde bu otomatın bedelini de dahil ederek 09/04/2016 tarih ve 9085 nolu 286.200,00 TL faturayı keşide ederek müvekkili firmaya teslim ettiğini, ancak sözleşmeye göre teslim edilen makine bedelinin KDV dahil 189.000,00 TL olduğunu, bahse konu etiket otomatının halen teslim edilmemesi üzerine aradaki güven ilişkisine istinaden bir süre bekleyen müvekkili firmanın davalıya daha fazla bekleyemeyeceğini söylemesi üzerine davalı firmanın son kez müvekkili firmadan süre talep ettiği ve taraflar arasında 26/05/2016 tarihli sözleşmenin düzenlendiğini, bu sözleşme ile makinenin fiyat açılımının boy dikim makinesi 189.000,00 TL teslimi edilmeyen etiket otomatının ise 97.200,00 TL olduğu şeklinde ve etiket otomatı bedelinin fatura edilmesine rağmen teslim edilmediği konusunda mutabakata varıldığını, bu mutabakata rağmen davalı firmanın etiket otomatını teslim etmediğini belirterek makinenin teslim edilmemiş olması sebebiyle müvekkili davalı firmaya 09/04/2016 tarih 9085 nolu 286.200,00 TL tutarında faturadan 97.200,00 TL borçlu olmadığının tespiti ile davalının kötü niyetle hareket etmesi sebebiyle %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalı şirketin ürettiği malı davacıya teslim ettiğini, faturasını kestiğini, taraflar arasında mutabakat yapıldığını, davalının iddia ettiği 26/05/2016 tarihli bir sözleşmenin davalı şirket yetkilisince imzalanmadığını, müvekkili ile davacı şirket arasında havlu boy dikim makinesının satışı konusunda sözlü anlaşma yapıldığını ve bu makinenin 09/04/2016 tarih ve 45831 nolu sevk irsaliyesi ile teslim edildiğini ve buna istinaden fatura düzenlendiğini savunarak davanın reddi ile davalı lehine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, öninceleme duruşmasının 5. ara kararı gereği 09/04/2016 tarihli tutanak ve 26/05/2016 tarihli sözleşmedeki imzaların şirket yetkilisine ait olup olmadığı hususunda davalı şirket yetkilisi …’e usulüne uygun isticvap davetiyesi tebliğine rağmen duruşmaya katılmadığından imzaların şirket yetkilisine ait olduğu hususunun kabul edilmiş sayıldığı, HMK 171.md şartlarının gerçekleştiği, ayrıca tutanakta imzası yer alan …’in şirketteki en yüksek ücreti alıyor olmasının en üst düzey yetkili çalışan olduğuna karine teşkil edeceği, ticari temsilci tayini için bir şekil şartının bulunmadığı, her ne kadar işleten veya yetkili temsilci, bir kişiye ticari temsilcilik yetkisi verildiğini tescil ettirmek zorunda ise de ticari temsilcinin örtülü olarak atanması da olanaklı olduğundan tacirin, ticari temsilcinin fiillerinden sorumluluğunun, tescilin yapılmış olmasına bağlı olmadığı, dolayısı ile tescilin bu bakımdan kurucu değil açıklayıcı bir işleve sahip olduğu, dolayısı ile işletmenin amacına yönelik her işi yapabileceğinden (alter ego) düzenlenmiş belgedeki imza inkarına ilişkin talebin reddedildiği, … imzasının şirketi bağlayacağının kabul edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 97.200,00 TL borçlu olmadığının tespitine, %20 kötü niyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacının kendisine teslim edilmeyen etiket otomat makinesi ve bedeli 97.200,00 TL tutarında davalıya borçlu olmadığını tespitini talep ettiği, her ne kadar fatura ve irsaliyede davacının imzası bulunsa da bunun aksinin ispatı için davacı tarafça 09/04/2016 tarihli altında teslim eden … isim ve imzası bulunan tutanak ve 26/05/2016 tarihli sözleşmenin sunulduğu, ilk derece mahkemesince bu belgeler altındaki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olup olmadığına ilişkin ihtarlı isticvap davetiyesinin 23/05/2017 tarihinde davalı şirket temsilcisine tebliğ edildiği, şirket temsilcisinin mazeret bildirmeksizin 15/06/2017 tarihli celseye katılmadığı, dosya arasına celp edilen davalının çalışanlarına ilişkin SGK kaydına göre 09/04/2016 tarihli etiket otomat makinesinin fatura ve irsaliyede belirtilmesine rağmen davacıya teslim edilmediğine dair tutanakta imzası bulunan …’ın davalının çalışanı olduğu, böylece davacının, borçlu olmadığının tespitini talep ettiği 97.200,00 TL’nin dayanağını oluşturan etiket otomat makinesinin davacıya teslim edilmediğinin davacı tarafça ispat edildiği, mahkemece davanın kabulünde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davalı vekilinin istinaf sebepleri arasında isticvap davetiyesinin usulüne uygun olarak müvekkiline tebliğ edilmediğini ileri sürmüş ise de, ilk derece mahkemesi yargılama aşamasında bu şekilde itiraz ve iddiasının bulunmadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesi aşamasında ileri sürülmeyen bir iddianın istinaf aşamasında ileri sürülmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’nın 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır. Yine, davaların birleştirilmesine karar verilmesiyle sadece davaların yargılamaları birlikte yürütülmekte olup, her dava bağımsız karakterini korumaktadır.
Mahkemece, dava dosyası ile birleşen 2016/1561 Esas sayılı dava dosyası ile ilgili kısa kararda herhangi bir hüküm kurulmamış, gerekçeli kararda birleşen dava hakkında hüküm sehven kurulmadığından birleşen davanın tefriki ile yeni esasa kaydına karar verilmiş, tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır. Bu durumun hükmün infazda tereddüt yaratacak nitelikte olduğu ve HMK m. 297. ve 298/2 maddelerine aykırılık teşkil ettiğinden, hükmün re’sen bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının res’en BOZULARAK KALDIRILMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 31/10/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.