YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/3601
KARAR NO : 2022/7886
KARAR TARİHİ : 08.11.2022
MAHKEMESİ :BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ14. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 19.06.2018 tarih ve 2016/526 E. – 2018/669 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 11.02.2021 tarih ve 2019/307 E. – 2021/151 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, mülkiyeti Maliye Hazinesine ait …, …Mah. … ada, … parselde kayıtlı … adı ile maruf projedeki bağımsız bölümler ile 286 sayılı parselde kayıtlı taşınmazın ihale sonucu müvekkili şirket tarafından satın alındığını, bu kapsamda taraflar arasında 28.10.2014 günü taşınmaz satış sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 2. maddesine göre satım bedelinin 577.000.000 TL olduğunu, kararlaştırma gereği 173.100.000,00 TL’nin peşin ödendiğini, bakiye 403.900.000,00 TL’nin ise vadeli olarak 499.826.250,00 TL olarak ödenmek üzere davalı idareye dört adet banka teminat mektubu verildiğini, sözleşmenin 4. maddesiyle alıcıya taşınmazların mevcut durumuyla sözleşmenin imzalanmasını müteakip devir ve teslim edileceğinin kararlaştırıldığını, yine sözleşmenin 5. maddesiyle sözleşmenin imzalanmasını ve tapuda devir işlemlerinin tamamlanmasına müteakip, idare tarafından müvekkili şirkete olduğu şekli ile bulunduğu yerde prensibi çerçevesinde teslim kararlaştırıldığını, yine maddenin devamında teslimin tutanakla yapılacağı; bu tutanağın sözleşmenin eki niteliğinde olduğunun kararlaştırıldığı; davalı idare tarafından sözleşmenin yapıldığı gün tapuda 403,5 konut niteliğindeki bağımsız bölüm ile 286 parsel sayıda kayıtlı taşınmazın müvekkili şirkete devredildiğini, sözleşmenin imzalanmasının üzerinden üç aydan süre geçmesine rağmen, bağımsız bölümler ile 286 sayılı’parselde kayıtlı taşınmazın müvekkili şirkete teslim edilmediğini, müvekkili şirketin 403 adet bağımsız bölümü satın alma sebebinin bu bağımsız bölümleri satarak vadeli ödemeleri gerçekleştirmeye dayalı olduğunu; ancak, müvekkili şirkete bağımsız bölümler teslim edilmediğinden, satışın gerçekleşme imkanı olmadığını; hal böyle olunca, müvekkili şirketten davalının ödeme edimini belirtilen vadede talep etme hakkı bulunmadığını ileri sürerek öncelikle …ada… parselde kayıtlı A blok 2 numaralı, B blok… numaralı, C blok … numaralı D blok … numaralı bağımsız bölümlerin müvekkili şirkete teslimi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini; daha sonra bahse konu dört bağımsız bölüm için ödenen bedellerin, teslimde geciken süre kadar ötelenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı…Doğal Elektrik … A.Ş. vekili, dört adet bağımsız bölüm için vadeli ödenecek taksitlerin teslimde geçen süre kadar ötelenmesine ilişkin talebin kabulünün mümkün olmadığını; ihale şartnamesinin 18. maddesinde ihale mevzuatı gereği devrin idare ve ÖYK kararına istinaden gerçekleştirileceğini, söz konusu kararın çıkmaması, gecikerek çıkması veya başka bir nedenle taşınmazın alıcıya devrinin gecikmesi veya yapılamaması sebebiyle alıcı, idare, şirket ve/veya kurumdan hiçbir zarar ve ziyan talebinde bulunamayacağı hükmünün bulunduğunu; müvekkili şirket tarafından dava konusu taşınmazın teslimini sağlamak amacıyla bütün girişimlerde bulunulduğunu, teslimin gerçekleşmemesinde müvekkili şirkete yüklenebilecek hiçbir kusur ve sorumluluk bulunmadığını savunarak dava konusu dört adet bağımsız bölüm için ödenen bedellerin teslimde geçen gecikme kadar ötelenmesi talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı T.C. Başbakanlık … vekili, dava konusu edilen hususun ödemezlik defi niteliğinde olduğunu; bu hakkın defi niteliği bulunduğunu ve bağımsız olarak dava konusu yapılamayacağını; müvekkili idarenin edimini ifa ettiğini, davacının borcun ifasını geciktirmesinin hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu; aksi düşünülse dahi ihale şartnamesiyle sözleşme hükümlerinin davacı tarafından okunarak kabul edildiğini; davacının hiçbir şekilde borcunun ertelenmesini talep etmemeyi ve taşınmazın mevcut durumundan kaynaklanan nedenlerden dolayı idare aleyhinde talepte bulunmamayı kabul ettiğine ilişkin ihale şartnamesinin 18. maddesinde hüküm bulunduğunu; müvekkili idarenin şartname ve sözleşme hükümleri uyarınca edimini eksiksiz ifa ettiğini; müvekkili idarenin 4046 sayılı Kanun kapsamında davacıyla sözleşme imzaladığını, söz konusu sözleşmede müvekkili idarenin gerçekleştirme borcunun tasarruf işlemi olduğunu; bir başka anlatımla, taşınmazların tapu devrini davacı adına tescilini sağlamaktan ibaret olduğunu; müvekkili idarece başkaca bir devir işlemine gerek olmadan, davacının taşınmazın maliki sıfatını kazandığını; bu itibarla müvekkili idarenin borcunun taşınmaz üzerindeki inşaatın teslimiyle ilişkili olmadığını; yüklenici şirkete davacının bu ayni hakkını ileri sürmesinin mümkün olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesi, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, satım sözleşmesindeki semenin vadelerinin ötelenmesinin uyarlama suretiyle istenmiş bulunduğu, taraflar arasındaki satım sözleşmesinin ani edimli sözleşme olduğu, satım bedellerinin bir kısmının vadelere bölünmüş olmasının bu gerçeği değiştirmeyeceği, gerek satış sözleşmesi gerekse ihaleye esas şartnamede, dava dışı yüklenici şirkete atıf yapıldığı, ihale şartnamesinin diğer hususlar kenar başlıklı 23.9 maddesi ve devamında yüklenici ile düzenlenen arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmeleri ve ek protokole atıf yapıldığı, yine taşınmaz satış sözleşmesinin 8. maddesinin g bendinde alıcıya yükleniciden talepte bulunma hakkının tanındığı; devir ve teslim kenar başlıklı 5. maddesinde, taşınmazın sözleşmenin imzalanmasına ve tapudan devir işlemlerinin sonuçlanmasına müteakip, şirket veya kurum tarafından alıcıya ‘olduğu şekilde bulunduğu yerde’ prensibi çerçevesinde konulmuş veya konulacak tüm takyidatlarla birlikte ve mevcut durumu ile devir ile teslim edileceği, bu düzenlemeye aykırı olarak teslimin gerçekleşmemesi halinde alıcının, satıcının bu davranışına bağlı doğan zararı kapsamında geç teslimden doğan kira zararının sözleşme ve ihale şartnamesinin izin vermesi halinde talep edebileceği, sözleşmedeki asli edimi olan satım bedelinin taksitlerinin ötelenmek suretiyle uyarlanmasını talep edemeyeceği sonucuna varıldığı; öte yandan davada 4 bağımsız bölüm yönünden tedbir yoluyla teslim talep edildiği; davalıların karşı çıkmadığı, bilakis muvafakat ettikleri, hal böyle olunca davacının dava açarken tamamı yönünden teslim talep etmesine de bir engel bulunmadığının anlaşıldığı, hatta kabul beyanı üzerine bu yönde ıslah ya da yeni bir dava açmak suretiyle istenen amaca davacının ulaşabileceği, huzurdaki davada ayni edimli sözleşmedeki satım bedelinin taksitlerinin vadelerinin ötelenmesinin talep edildiği, tapuda satıcı tarafından fiilen devir yapılmadığı taşınmazlarla mülkiyetin tescil ile geçtiği, davacı tarafından satışına engel teşkil etmediği, her ne kadar davacı alıcıların fiilen bağımsız bölümleri göremediği, bu nedenle satamadığını ileriye sürmüşsü de, bu hususun sözleşmedeki işlem temelinin çöktüğü ve davacı alıcının davalıya olan edimini ağırlaştığı ve sözleşmedeki edim dengesini bozduğu sonucuna varılamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu taraflar arasında imzalanmış sözleşmeye TBK’nın 138. maddesi uyarınca hakimin müdahalesi için gerekli objektif koşulların hiç birisinin mevcut olmadığı, ödeme vadelerinin ötelenmesini sağlayacak başkaca bir hukuki kurumun da bulunmadığı, davacının, satım sözleşmesinden doğan teslim borcunun vaktinde ifa edilmemesi nedeniyle tazminat talep hakkı saklı olup bu davaya konu edilmediğinden tazminatla ilgili bir değerlendirme yapılamayacağı, davacının mülkiyetten kaynaklanan haklarını ve bu bağlamda satıma konu bağımsız bölümlerin teslimini talep hakkı bulunmakla birlikte, davacının bu davada teslime yönelik esasa ilişkin bir talebinin bulunmadığı, sadece bu konuda ihtiyati tedbir talep edildiği, yine, davacıdan karşı edim olan satım bedelinin talep edilmesi halinde TBK’nın 97. maddesindeki ödemezlik defini her zaman ileri sürebileceği, ödemezlik definin ancak bir alacak talebine karşı ileri sürülebilecek savunma olup, önceden ayrı bir dava olarak görülmesinin mümkün olmadığından davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf istemleri yerinde görülmediği gerekçesiyle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 08/11/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.