Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/3536 E. 2022/2248 K. 23.03.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/3536
KARAR NO : 2022/2248
KARAR TARİHİ : 23.03.2022

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17.06.2020 tarih ve 2019/628 E. – 2020/238 K. sayılı kararın davacı vekili ve katılma yoluyla davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin kabulüne – usulden reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 04.03.2021 tarih ve 2020/1198 E. – 2021/333 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili üniversitenin Tıp Fakültesi Hastanesinde yemek hizmetlerinin yürütülmesi işini üstlenen Global Temizlik İnş. Eğt. Güv. San. Tic. A.Ş. şirketi işçilerinden …ve …’a emekli olmaları sebebiyle talepleri üzerine ödenen kıdem tazminatının rücuen tahsili istemiyle anılan şirket aleyhine Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/239 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını, yargılama sırasında davalı şirketin ticaret sicilinden re’sen silindiğinin öğrenildiğini, adı geçen mahkemece ihya davası açmak üzere taraflarına süre verildiğini ileri sürerek Global Temizlik İnş. Eğt. Güv. San. Tic. A.Ş.’nin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, ihya istemine konu şirket hakkında daha önce verilmiş ihya kararları bulunması sebebiyle davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, son olağan genel kurul toplantısını 30/10/2007 tarihinde yapmış olan şirketin bu tarihten sonra genel kurul toplantısını yapmamış olması sebebiyle TTK’nın geçici 7. maddesine göre usulüne uygun olarak 28.01.2014 tarihinde sicilden re’sen terkin edildiğini, 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, müvekkili yasal hasım olduğundan aleyhine yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; münfesih olduğu tespit edilen şirketin sicilden re’sen kaydının silindiği, söz konusu şirket hakkında birden fazla ihya davası açıldığı ve kabul kararı verildiği anlaşılmışsa da her ihya kararının o dosya konusu ile sınırlı olarak verildiği, bu nedenle davacının işbu davayı açmakta hukuki menfaatinin bulunduğu gerekçesiyle şirket aleyhine açılan dava ile sınırlı olmak üzere ihyasına, şirketin tasfiyesini yapmak üzere tasfiye memuru atanmasına karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ve katılma yolu ile davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce; ihyası istenen şirketin işbu dava tarihinden önce başka bir mahkemece TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca ihyasına karar verildiği, ihya kararının dava konusu ile sınırlı olarak verilmediği, bu kararın istinaf edilmeksizin 10.11.2017 tarihinde kesinleştiği, bu durumda dava tarihi itibarıyla ihya istemine konu şirketin faal olduğu ve davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davalı sicil müdürlüğünün bu yöndeki istinaf sebebinin kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak hukuki yarar dava şartı bulunmadığından davanın usulden reddine, kaldırma kararının sebebine ve biçimine göre davacı vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 23/03/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Dava, 6102 sayılı TTK Geçici 7. maddesi gereğince ticaret sicilinden terkin edilen şirketin ihyası (ek tasfiye) istemine ilişkindir.
Davacı, ihyası istenen şirket aleyhine Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/239 esas sayılı dosyasında alacak davası açmıştır. Mahkemece verilen yetkiye istinaden de eldeki dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin verilen karar, davalı vekilinin istinaf talebi doğrultusunda “şirketin dava tarihi itibariyle faal olduğu ve davacının dava ikamesinde hukuki yararının bulunmadığı” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince kaldırılmış, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyiz istemi çoğunluk görüşü doğrultusunda red edilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararı onanmıştır.
Sayın çoğunluğun onama gerekçesine katılamıyorum.
Uyuşmazlık, açılan başka bir davada şirketin ihyasına karar verilmesi, kararın ticaret sicilinde tescil edilmesi durumunda, başka bir dava için aynı şirketin ihyasının istenip istenemeyeceğine ilişkindir.
6102 sayılı TTK 31/2 maddesinde “Tescilin dayandığı olgu veya işlemlerin tamamen veya kısmen sona ermesi ya da ortadan kalkması durumunda sicildeki kaydın da kısmen veya tamamen silineceği” düzenlenmiş, Ticaret Sicil Yönetmeliği’nin 29/3 maddesinde de paralel bir hüküm getirilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayanağı, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/750 esas, 2017/220 karar sayı ve 22.03.2017 tarihli kesinleşmiş kararı olup, bu dosyada 3.kişi davacı tarafından aynı şirket aleyhine Ankara 14. İş Mahkemesi’nin 2014/384 esas sayılı dosyasında verilen mehil üzerine ihya davası açılmış, mahkemece Geçici 7. madde gereğince şirketin ihyasına karar verilmiştir.
Dairemizin yerleşik uygulaması, 3.kişiler tarafından 6102 sayılı Yasa’nın Geçici 7. maddesine istinaden açılan davaların TTK 547 maddelerinde öngörülen ek tasfiye niteliğinde olduğu ve dayanak davaya münhasır, tasfiyeye karar verilmesi gerektiği yönündedir.
Dayanak karardan, ihya kararının Ankara 14. İş Mahkemesi’nin 2014/384 esas sayılı dosyasına münhasır verildiği anlaşılmaktadır. Kararın hüküm fıkrasında bu hususun açıklanmamış olması tavzihini gerektirir bir eksiklik olup, şirketin hiç terkin edilmemiş gibi bir sonuç doğurması mümkün değildir.
Aksi düşüncenin kabulü 6102 sayılı TTK Geçici 7. maddesi amacına aykırı ve hükmü işlevsiz bırakacak sonuç doğuracaktır.
Şirket, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.03.2017 tarihli kararı ile, Ankara 14. İş Mahkemesi’nin 2014/384 esas sayılı dosyası için ihya edilmiştir. 6102 sayılı Yasanın 31/2 ve Yönetmeliğin 29/3 maddesi gereğince, bu dosyanın tasfiyesi tamamlandığında tasfiye memuru veya ilgililerin Ticaret Sicil Memurluğuna müracaatla şirketi tekrar sicilden terkin ettirmeleri mümkün olup, bu durumda eldeki davanın dayanağı dosyada şirket terkin durumunda olacak, davacı yeniden şirketin ihyasını talep etmek zorunda kalacaktır.
Bu durumda, davacının eldeki dava yönünden davada hukuki yararının bulunduğu izahtan varestedir.
Açıklanan bu nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken temyiz isteminin reddi ile kararın onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.