Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/3517 E. 2022/5586 K. 07.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/3517
KARAR NO : 2022/5586
KARAR TARİHİ : 07.09.2022

MAHKEMESİ : 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 13.11.2020 tarih ve 2018/168 E. – 2020/389 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava, 6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra
dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin “Yeşil Kiraz” ve “Yeşil Kiraz 2” adlı romanların yazarı olduğunu, davalı Med Yapım A.Ş’nin yapımcısı olduğu “Adını Feriha Koydum” adlı televizyon dizisinin fragman ve tanıtımlarının diğer davalıya ait televizyon kanalında yayınlanmaya başladığını, bu yayınlardan söz konusu dizi filmin konusunun müvekkiline ait romanlarla aynı olduğunun anlaşıldığını, konusu dışında dizinin kahramanlarının, yardımcı karakterlerinin ve olayların geçtiği yerlerin de romanla birebir benzerlik gösterdiğini, davalıların bu eylemlerini müvekkilinden izin almadan gerçekleştirdiklerini ve bu suretle müvekkilinin eser sahipliğinden kaynaklanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek, davalıların tecavüz teşkil eden eylemlerinin men’ine ve ref’ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Med Yapım Televizyon ve Film A.Ş. vekili, davaya konu dizinin konusunun 1972 tarihli “Fatma Bacı” isimli sinema filminden alındığını, anılan sinema filminin senaristi ile müvekkili arasında senaryonun kullanılmasına dair sözleşme imzalandığını, dizinin konusu ve senaryosu ile davacıya ait kitapların konusunun farklı bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; kapıcı kızı temasının her iki eserde farklı kurgulandığı, benzerlik olarak değerlendirilen hususların eserlere hususiyet katan noktalarda olmadığı, klişelerdeki benzerliklerin intihal sonucunu doğurmayacağı nitekim davacı asillin benzerlik iddialarının da (kapıcı kızı olduğunu gizlemesi, çevresine farklı görünmeye çalışması, sonradan bunun ortaya çıkarılması, ileri düzeyde flörtten kaçınma, verilen hediyenin gizlenmesi, gerçeği açıklanmaya çalışılması, karakterler arasındaki ilişkiler) Türk sinemasındaki klişelerden olduğunun izahtan vareste olduğu, dram ve çatışma öğelerinin klişe olduğu dikkate alındığında bunlardaki benzerliğin intihal sonucunu doğurmayacağı, intihal iddiası yönünden hususiyet arz eden noktalarda net bir olgunun ispatlanmadığı, sunulan raporlardaki aksi değerlendirmenin de net bir kanaat olarak yansımadığı, tekrardan rapor alınmasının değerlendirme konusu üzerinde subjektif kanaatlerin raporlara yansıdığı dikkate alındığında esasa etkili olmayacağı ve usul ekonomisine uygun düşmeyeceği gerekçesi ile, sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Dava, davacıya ait eser niteliğindeki romanların, davalıların yapımcısı ve yayıncısı oldukları televizyon dizisinde izinsiz biçimde aynen kullanıldığı iddiasıyla, davacının eser sahipliğinden kaynaklanan haklarına tecavüzün men’i ve ref’i istemine ilişkindir.
Mahkemenin davanın kabulüne dair ilk kararı, Dairemizin 16.02.2016 tarihli ve 2015/3958 E., 2016/1568 K. sayılı ilamında; davacıya ait romanların, davalıların yapımcısı ve yayıncısı oldukları televizyon dizisinde izinsiz olarak kullanılıp kullanılmadığının tespiti için oluşturulacak yeni bir bilirkişi kurulundan denetime elverişli ve gerekçeli rapor alınması, bu suretle davalıların hükme esas alınan bilirkişi raporuna karakterler yönünden yaptıkları ciddi ve somut itirazların karşılanması ile oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği yönünde bozulmuştur.
Mahkemece dairemiz bozma ilamı doğrultusunda rapor alınmış, fakat tüm itirazları karşılar şekilde değerlendirmelerin yer aldığı raporun dosya kapsamına uygun olmadığı gerekçesi ile ve hukuki çerçevede bir gerekçelendirme de yapılmadan davanın reddine karar verilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266/1. maddesi hükmüne göre; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.” şeklinde düzenlenmiş olup bu manada bilirkişi incelemesinin esas amacı; uyuşmazlığın çözümünde gerekli olan hukuk dışındaki özel veya teknik bilgiyi dava dosyasına temin etmektedir. Yine 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3. maddesinde de, HMK’nın yukarıda bahsi geçen madde içeriğine paralel olarak bilirkişi incelemesinde hakim olan temel ilkeler düzenlenmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 282.maddesinde ise hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği belirtilmiştir. Bu hükümden hareketle, 6100 sayılı HMK’da yer alan “kesin delil” ve “takdiri delil” şeklindeki tasnif içerisinde bilirkişi raporu, takdiri deliller içerisinde yer almakla hâkim, uyuşmazlık konusuyla ilgili kanun tarafından tanınan takdir yetkisi çerçevesinde, olumlu ya da olumsuz bir karar vermek için gerekli olan kanaatin oluşumunda bilirkişi raporunu, dosya kapsamındaki diğer delillerle birlikte değerlendirerek bir karar tesis edecektir. Ancak ayrıca belirtilmelidir ki, hâkim tarafından hukuka ve hakkaniyete uygun karar tesisinde gerekli olan kanaatin oluşumu için HMK’nın 282. maddesi çerçevesinde bilirkişi raporuna ilişkin olarak yapılacak değerlendirmenin, hukukî sınırlar içerisinde ve uyuşmazlık konusu somut vakıaya uygun niteliği haiz olması gerekir. Bunun sonucu olarak uyuşmazlığın çözümü için dosya arasına alınan bilirkişi raporundaki görüşlerden farklı bir kanaatle verilecek kararın da, somut olayın niteliğine ve dosya kapsamındaki verilere uygun olarak hukukî çerçevede gerekçelendirilmiş olması gerekmektedir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 02.06.2022 tarihli ve 2020/11-657 E., 2022/808 K. sayılı kararı)
Bu durumda, Dairemiz bozma ilamı sonrası aldırılan bilirkişi raporu ile karşılanan itirazlar Dairemizce de yerinde görülmekle, davanın kabulü gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 07/09/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.