Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/2920 E. 2022/138 K. 11.01.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/2920
KARAR NO : 2022/138
KARAR TARİHİ : 11.01.2022

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 27.11.2019 tarih ve 2014/556 E. – 2019/861 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl ve birleşen davada davacı vekili, davalıların müvekkiline ait işletmelerde yöneticilik yaptıklarını, fiilen gerçekleşmediği halde hizmet alımı yapılmış gibi gösterilerek hayali firmalardan naylon veya yanıltıcı faturalar aldıklarını, buraya yapılan harcamaları zimmetlerine geçirdiklerini, ayrıca müvekkilinin bundan dolayı vergi borcu ödemek zorunda kaldığını, haklarında suç duyurusunda bulunulduğunu ve ayrıca zimmetlerine geçirdikleri paralardan dolayı ek dava açıldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 32.706.120.000 TL’nin davalılardan faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili işçi olmadığından iş mahkemesinin yetkisiz olduğunu, müvekkili ile diğer davalı hakkında pek çok ceza davasının açıldığını bunların bekletici mesele yapılmasının gerektiğini, tüm davalılar için topluca dava açıldığını, oysa her bir davalı için ayrı ayrı sorumluluklarının belirlenmesinin gerektiğini, yaptırılan iş karşılığında alınan faturaların sahte olup olmadığının müvekkilinin bilmesine olanak olmadığını, işletmelerde yapılan işlerde firmalardan alınan faturaların irtibat dekontlarına eklenerek gönderilme zorunluluğu olmadığını, faturaların ekli olarak gönderilse dahi Mali İşler Daire Başkanlığı tarafından sadece şeklen incelendiğini, faturaları veren firma veya şahısların vergi kayıtlarının var veya sahte olup olmadığını incelemeleri için yetkilerinin bulunmadığını, müvekkilinin iş yapılmış gibi sahte fatura toplayın diye bir talimat vermediğini, sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, ayrıca talep edilen reeskont faizinin de yasal dayanağının olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, müvekkilinin davacı kurumda bir dönem genel müdür olarak çalıştığını, dosyanın görevli asliye hukuk mahkemelerine gönderilmesi gerektiğini, dava konusu iddia edilen zararın 1994 yılını kapsadığından zamanaşımına uğradığını, davada tüm hak düşürücü sürelerin geçtiğini, müvekkilinin yapılan işlemlerde davacı … zarara uğrattıklarına dair hiçbir yasal karar yokken müfettiş raporuna dayanakla açılan bu davayı kabul etmediklerini, öncelikle müvekkilinin hangi sıfat ve hangi eylemden dolayı bu zarardan sorumlu tutulduğunun açıklanması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece uyulan bozma ilamı, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının sorumluluğunun sözleşmeye dayanması nedeniyle hakkında açılan alacak davasının B.K.’nın 125.maddesindeki 10 yıllık zaman aşımına tabi olduğu, şirketin zararı 08.11.2000 tarihinde sunulan müfettiş raporuyla öğrendiği, zamanaşımının bu tarihte başlayacağı, davalı şirketin yönetim kurulu üyesi ve genel müdürü olan davalıların görev yaptıkları tarihlerde dava konusu edilen usulsüz işlemler nedeniyle davacı şirketin ödemek zorunda kaldığı vergi ve cezaların davalılardan tahsili talebiyle derdest davanın açıldığı, davacı şirketin yönetim kurulu üyesi ve genel müdürü olan davalı … ve genel müdürü olan …’ın usulsüz işlemlerin yapıldığı dönemle ilgili olmak üzere genel müdürlüğe bağlı temsil ve imza yetkilerini Mülga TTK 342 maddesi gereğince Bölge Müdürlüklerine devrettiği, yapılan usulsüz işlemlerin tümüyle Bodrum Bölge Müdürlüğü’nde görev yapan bölge müdürü ve diğer şirket çalışanlarına ait olduğu, davalıların konumu itibariyle faturaların geçerliliği ve malların teslimi işleminin yapılmasını fiilen tespit gibi bir görevlerinin bulunmadığı, dava konusu edilen zarar nedeniyle herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına; davanın 32.706,12 TL’nin tahsili için açılmış olduğu, dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 341. madde hükmü gereği dava şartı olan ve davaya olur veren, dosyadaki genel kurul kararlarının yalnızca 1.077,21 TL’nin tahsiline özgülendiği, bu nedenle bu bedeli aşan kısım için dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi gerekirken, anılan hususla ilgili bir ayrıştırma yapılmadan davanın esastan reddine kararı verilmesi doğru olmamış ise de anılan hususun sonuca etkili olmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 47,70 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 11/01/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.