Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/2798 E. 2022/6345 K. 27.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/2798
KARAR NO : 2022/6345
KARAR TARİHİ : 27.09.2022

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 11.06.2019 tarih ve 2019/115 E. – 2019/482 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının dava dışı …aleyhine Ağrı İcra Müdürlüğü’nün 2007/3188 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalıya bu dosya vasıtasıyla haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiğini, davalının verdiği cevapta dava dışı …’un kendilerine karşı Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/219 esas sayılı dosyası ile dava açtığını, bu davada aleyhlerine çıkan bir karar olması halinde ödeme yapılmadan icra müdürlüğüne bilgi verileceğini belirtmelerine karşın dava dışı …’un söz konusu davayı kazanıp Adana 10. İcra Müdürlüğü’nün 2011/4702 sayılı dosyasıyla takibe geçmesi üzerine haber verilmeden o dosyaya 330.650.-TL nakdi teminat yatırdıklarını ve bu sebeple zarara uğradıklarını ileri sürerek, şimdilik 10.000.-TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili, davalının kendisine tebliğ edilen 1. haciz ihbarnamesine karşı beyanda bulunurken hak ve alacak doğarsa icra müdürlüğüne bilgi vereceklerini beyan ettiklerini, herhangi bir ödeme taahhütlerinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamada, davanın İİK’nın 89/4. maddesine göre açılmış maddi tazminat davası olduğu, anılan madde düzenlemesine göre uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin icra mahkemesi olduğu gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava İİK 89/4. maddesine göre açılmış maddi tazminat davasıdır. Anılan madde düzenlemesine göre uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme icra mahkemesi olup mahkemece bozmaya uyulmak suretiyle bu hal benimsenmiş olmasına ve dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesine karşın hükmün gerekçesinde dava dosyasının mahkeme ile aynı sıfatta bulunmayan icra mahkemesine gönderilmesinin gerekmediği görüşüne yer verilerek göndermeye ilişkin bir hüküm kurulmadığı belirtilmiştir.
HMK’nın 297. maddesinin özellikle ikinci fıkrasında bir hükümde bulunması gereken zorunlu unsurlar açıkça belirtilmiş olup aynı kanunun 20. maddesinde ise görevsizlik ve/veya yetkisizlik kararı verilmesi halinde taraflara düşen hak ve yükümlülüklerin neler olduğuna değinilmiştir. Bu durumda mahkemece görev nedeniyle dava şartı yokluğuna dayalı usulden red kararı verilmesi halinde HMK’nın 20. maddesinde yazılı hususlara kararda yer verilmesinin zorunlu olduğu, bir başka ve uygulamada yerleşmiş söyleyişle “gönderme” konusunda da bir karar verilmesi gerektiği açıktır.
Anayasamızın 142. maddesi mahkemelerin kanun ile kurulacağını amir olup konuya ilişkin 5235 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 4. ve 8. maddesi hükümleri gözetildiğinde icra mahkemelerinin adli yargı teşkilat yapısı içerisinde özel kanun ile kurulan, hukuk ve ceza işlerine bakmakla görevli ilk derece mahkemesi olarak kabulü gerekir. Anılan mahkemelerin asliye mahkemesi sıfatında olup olmamaları bu sonuca etki eder nitelikte olmadığı gibi icra mahkemelerinin kendilerine yapılan şikayetlerle ilgili olarak istemi kabul yahut reddetmeleri gerektiğine dair yasal ilkeye dayalı olarak kabul edilen “gönderme kararı veremeyecekleri” yolundaki uygulamanın da anılan mahkemelerin sıfatıyla bir ilgisi bulunmamaktadır. Keza, HMK’nın 20. maddesinin uygulanmasında “mahkemenin sıfatı” kavramına dayalı olarak bir ayrıma gidilmediği de ortada olup Dairemizin ve Yargıtay dairelerinin istikrarlı uygulaması da açıklanan yönlerdedir (bkz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 18.2.2019 gün ve 15848-746 sayılı kararı, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2.3.2017 gün ve 22114-3140 sayılı kararları).
Şu halde, mahkemece görevli mahkemeye göndermeye dair bir hüküm kurulması gerekirken, hatalı gerekçeye dayalı olarak bu yönde bir hüküm kurulmaması doğru olmamış, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile kararın bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine,
27.09.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.