YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/2660
KARAR NO : 2022/6803
KARAR TARİHİ : 10.10.2022
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 02.05.2019 tarih ve 2017/443 E- 2019/307 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 29.01.2021 tarih ve 2019/905 E- 2021/53 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun’un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının, davacı bünyesinde 20 yılı aşkın süre ile çalıştığını, son olarak “Ustabaşı” sıfatı ile çalışırken emeklilik süresinin dolduğu gerekçesi ile 28/06/2016 tarihinde işten ayrıldığını, davalının imzalamış olduğu 29/06/2016 tarihli taahhütname ile sır saklama, rekabet etmeme ve dürüst davranma borcu altına girdiğini, ancak davalının, işten ayrılmadan 20 gün önce 08/06/2016 tarihinde, dava dışı tek ortağı ve yöneticisi olduğu ve davacı ile bire bir aynı alanda faaliyet gösteren …Sondaj … A.Ş.’yi kurduğunu, davalının, davacı şirketteki konumu itibariyle üretilen tüm ürünlerin ve hizmetlerin teknik detaylarına ve ticari sırlarına hakim olup sahada da çalışması sebebi ile müvekkilinin müşterilerinin her türlü bilgisine sahip olduğunu, kurulan şirket ile müvekkilinin müşterilerine ve çalışanlarına teklifte bulunduğunu, davalının, davacıda çalışan eğitilmiş işçilere iş teklif ettiğini, bu işçileri, kendi kurduğu şirkette işe aldığını, davalının, geçmişten bugüne imalat sürecinde müvekkili tarafından oluşturulan malzeme ve üretim bantlarının birebir aynılarını ürettiğini ve ürettirdiğini, davalı rekabet yasağı sözleşmesi kapsamı ile sınırlı kalmaksızın müvekkiline ait tüm gizli bilgileri kendisinin kurduğu dava dışı şirket yararına kullandığını ileri sürerek davalının rekabet yasağı ve sır saklama yükümlülüğünü ihlal ettiğinin tespiti ile rekabet yasağının ihlali sebebi ile 10.000 Euro ve sır saklama yükümlülüğünün ihlali sebebi ile 10.000 Euro cezai şartın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davalının, işten ayrılma düşüncesini davacı işveren ile 02/06/2016 tarihinde paylaştığını, davacı şirket yetkililerinin, muhasebecinin izinde olduğunu, döndüğü zaman işlemlerini tamamlayacaklarını söylediğini ve davalının yıllık izine çıkarıldığını, davalının yıllık izin dönüşü işten ayrıldığını ve davacı şirket yetkililerine bu sektörde çalışacağını beyan ettiğini, davacı şirket yetkilileri tarafından, kendi ürünlerinden %5 karla satış yapma teklifinde bulunulduğunu, ancak iş sözleşmesinin feshini takip eden gün davacı şirket yetkilisinin, davalıyı aradığını ve bazı belgeleri imzalaması gerektiğini beyan ettiğini, dava konusu talebe ilişkin sözleşmeyi imzalamasının istendiğini, sözleşmesi sona eren ve henüz parasal hakları kendisine ödenmemiş olan ve söz konusu baskının etkisinde kalan davacının, belgeyi “muayene hizmetleri, hardbanding, omuz tahsisi işleri yapacağı” yönünde kayıt düşerek imzalamak zorunda kaldığını, dava konusu sözleşmede süre kısıtlamasının bulunmadığını, davalının, imalat bölümünde çalışan ustabaşı olduğunu ve müvekkilinin, davacı işverenin müşteri çevresi konusunda bilgi sahibi olmadığını, davacının, iddiasını ispat edemediğini, davalının ihtirazı kayıt çerçevesindeki işleri yaptığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davalının davacı şirkette 27/09/1994 tarihinde çalışmaya başlayıp 28/06/2016 tarihinde istifa ederek işten ayrıldığı, 29/06/2016 tarihinde sır saklama, rekabet etmeme ve dürüst davranma borcu taahhütnamesi imzaladığı, davalının taahhütnamenin altına “muayene hizmetleri, hardbanding, omuz tashihi işi yapacağımı, kendi adıma bu işleri yapmak için şirket kuracağımı bildiririm” şeklinde ekleme yaptığı ve davacı şirket yetkilisiyle birlikte imzalandığı, 08/06/2016 tarihinde …Sondaj … A.Ş.’yi kurduğu, 29/06/2016 tarihinde imzalanan taahhütnamenin baskı altında imzalandığına dair somut bir delil bulunmadığı, taahhütnamenin yazılı olarak yapıldığı, rekabet yasağının iki yıl süreyle, Ankara, Diyarbakır, Batman, Aydın, Adıyaman illeriyle ve sondaj malzemeleri imalatı, tamiratı, petrol ve jeotermal sondajlar konusunda sınırlandırıldığı, davalının ihtirazi kayıt olarak ve el yazısıyla sözleşmeye eklediği, sözleşmenin bu haliyle imza altına alındığı ve sözleşmenin geçerli olduğu, ispat yükü kendisine düşen davacı, davalının haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin varlığını ispatlayamadığı, davacının “muayene, hardbanding ve omuz tashihi” işlemlerini yapmasının aralarındaki 29/06/2016 tarihli sözleşmeye (rekabet yasağına) aykırılık teşkil etmeyeceği, davalının davacı şirkette uzun süre ve son olarak imalat bölümünde ustabaşı olarak çalıştığı hususu dikkate alındığında, davalının işçi, üretim sırları, müşteri çevresi özellikle işverenin işleri hakkında bilgiye sahip olabileceği ancak belirtilen işlerin başka firmalar tarafından da yapıldığı ve tekel niteliğinde olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince yapılan istinaf incelemesinde; dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı şirket, davalının, kendi faaliyet alanında faaliyette bulunduğunu, müşterileri ile iletişime geçerek gerçeğe aykırı bilgi vermek ve yanıltıcı reklam yapmak, fiyat kırmak suretiyle müşteri kaybına uğramasına ve pazar payının azalmasına neden olduğunu, birçok çalışanına iş teklifinde bulunmak suretiyle iş sözleşmelerinin feshine sebebiyet verdiğini ileri sürmesine rağmen ileri sürdüğü bu soyut iddialarını somutlaştırmadığı gibi ispat da edemediği, davalının “muayene, hardbanding ve omuz tashihi” işlemlerini yapmasının 29/06/2016 tarihli sözleşmeye aykırılık teşkil etmeyeceği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına ve boru doğrultma işleminin sözleşme kapsamında davalının yapabileceği işlemler kapsamında kaldığının anlaşıldığı gibi boru doğrultma işlemi için davalının davacının işyerinde çalışması nedeniyle edindiği üretim sırrı olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 10/10/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.