YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/2225
KARAR NO : 2022/4812
KARAR TARİHİ : 13.06.2022
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 07.02.2018 tarih ve 2016/1084 E- 2018/123 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nce verilen 23.12.2020 tarih ve 2018/1673 E- 2020/1699 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi temlik alan davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline geri çevrilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra iade edildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davadışı borçlu şirket arasında imzalanan kredi sözleşmesinde davalıların kefil sıfatına haiz olduklarını ancak borcun ödenmemesi üzerine, davalılara ihtarname keşide edilip, takibe geçildiğini, davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; davacı ile dava dışı şirket arasında genel kredi sözleşmesi yapıldığı, davalıların da söz konusu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, bu sözleşme kapsamında rötatif nakit ticari krediler adı altında nakdi kredi ile gayrinakdi krediler kullandırıldığı, bu arada davacının dava dışı asıl borçluya şirket kredi kartı kapsamında kredi kullandırdığı, dava dışı asıl borçlu ile davalı – kefillerin kredi geri ödemelerini yapmaması üzerine davacının hesabı kat ederek hesap bakiyesinin ödenmesinin ihtarla bildirildiği, davalıların borcu ödememesi üzerine takip başlatıldığı, bilirkişi raporunda da ayrıntılı belirtildiği üzere; davalıların icra takip tarihi itibariyle rötatif nakdi kredilerin bir kısmından sorumlu oldukları, ancak davalı kefillerinin imzalarının yer aldığı genel kredi sözleşmesinde kredi kartıyla ilgili hüküm bulunmadığı, şirket kredi kartlarına ilişkin ek protokolde davalıların herhangi bir kefaletlerinin de bulunmadığı, davacının dava dışı asıl borçlu ile yaptığı şirket kredi kartı sözleşmesinde davalı kefillerini herhangi bir imzalarının da bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle, davalıların 187.412,97 TL’lik asıl alacak, 1.694,74 TL faiz (davalılar … ve … 1.616,78 TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla) 84,71 TL BSMV (… ve … 80,84 TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla) 630,31 TL ihtarname masrafından oluşan toplam 189.822,73 TL’lik nakdi krediye (davalı … ve … 189.740,90 TL toplam nakdi bedelden sorumlu olmak kaydıyla) yaptıkları itirazın iptali ile takibin bu nakdi bedeller üzerinden devamına, gayri nakdi kredi yönünden ise, 2.580.- TL’lik alacağa yapılan itirazın iptali ile bu bedel üzerinden de takibin devamına, hükmedilen nakit alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince yapılan istinaf incelemesinde; İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu ve özellikle davalı banka ile davadışı borçlu şirket arasında imzalanan şirket kredi kartlarına ilişkin ek protokolde, davalıların kefil sıfatıyla imzalarının bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, (temlik alan) davacı …Ş. harçtan muaf olduğundan ödediği temyiz ilam harcı ve temyiz başvuru harcının isteği halinde temyiz eden davacı …Ş.’ye iadesine, 13/06/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.