YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1824
KARAR NO : 2022/6010
KARAR TARİHİ : 19.09.2022
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 20.06.2020 tarih ve 2016/908 E. – 2018/755 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 10.12.2020 tarih ve 2019/812 E. – 2020/1433 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette % 10 pay sahibi olduğunu, davalı şirketin 15.07.2016 tarihinde yaptığı olağanüstü genel kurul ile müvekkili adına vekaleten verilmiş muhalefet şerhi ve karara itirazın olmasına rağmen oyçokluğu ile kararın alındığını, kararın 1.000.000 TL olan sermayenin 3.000.000.-TL ye çıkarılması, 365.500.-TL’lik kısmının şirketin sermaye yedeğinden karşılanması, geriye kalan 1.634,500 TL’lik kısmı için ortaklar tarafından muvazaadan ari olarak ve nakden taahhüt edilmesine ilişkin olduğunu, bu kararın yasaya ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, önceki sermayenin ödenmediğini, ayrıca şirketin sermaye artışına ihtiyacı olmadığı gibi yapılan artışın tamamen müvekkilinin haklarını azaltmaya yönelik olduğunu belirterek, 15.07.2016 tarihli genel kurul kararının önceki sermayenin ödenmemiş olması sebebi ile butlanla yok hükmünde olduğunun tespitine ve 15.07.2016 tarihli genel kurul kararının diğer sebeplerle iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının hiçbir gerekçe ve delil sunmaksızın afaki beyan ve iddialar ile kavram karmaşası yaratmaya çalıştığını belirterek davanın reddinin gerektiğini belirtmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılamanın sonucunda, dava konusu sermaye artırım kararının alındığı genel kurul toplantısının olağanüstü toplantı gündemi ile yapıldığı, öz itibariyle gerek varlık ve gerek kaynak yapısı gerekse net çalışma sermayesi açıkları gözlenen davalı şirkette makul bir sermaye artırımı finansal yönden gerekli olsa dahi, gerek zamanlama gerekse belirlenen artırım miktarına yönelik objektif denetime elverişli açıklamaların davaya konu olağanüstü genel kurul toplantısında ortaklara yapılmadığı, ortakların bilgilendirilmeleri gerekmesine rağmen dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısında ortakların objektif denetime elverişli şekilde bilgilendirilmesi yapılmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı şirketin 15/07/2016 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan ve esas sözleşmenin sermaye ve hissedar başlığındaki 7. maddesinin tadiline ilişkin 2 nolu gündem maddesindeki kararın iptaline karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince, davacının muhalefetinin ana sözleşmenin 7. maddesinin tadiline ilişkin önergeye muhalefet olduğu, genel kurulda oy çokluğu ile alınan karara karşı tutanağa geçirilmiş bir muhalefet şerhinin bulunmadığı ve anılan hususun genel kurul kararlarının iptali davası açılabilmesi için dava şartı olduğu, iptal davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu ve dava şartlarının bulunup bulunmadığının mahkemece resen gözetilmesi gerektiği gerekçesiyle, davalının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak, davanın HMK’nın 114/2 maddesi gereğince usulden reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 19/09/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.