Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/1822 E. 2022/5885 K. 14.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1822
KARAR NO : 2022/5885
KARAR TARİHİ : 14.09.2022

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 06.11.2018 tarih ve 2014/617 E. – 2018/1075 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin ayrı ayrı esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 19.11.2020 tarih ve 2019/665 E. – 2020/1301 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı-karşı davalı vekili; müvekkili ile davalı arasında 15.08.2012 tarihli hurda satış sözleşmesi aktedildiğini, sözleşmenin Ek-1 listesinde listelenen hurdaları davalının müvekkiline satmayı taahhüt ettiğini, taraflar arasındaki ilişkinin 01.12.2010 tarihinde başladığını bu tarihten beri ilişki devam ederken hiçbir haklı sebep yokken davalının müvekkiline 01.01.2013 tarihi itibari ile mal satışını durdurduğunu, Ek-1 listede yazılı ve zilyetliği müvekkiline devredilen 5396 adet üründen 2433 adedinin semeni olarak 1.700.000,00 TL civarında davalıya ödeme yapıldığını, henüz vadesi gelmemiş olan 390.000,00 TL’nin 130.000,00 TL’lik kısmının ise teminat mektubu ile teminat altında olduğunu, hatta … 5. Noterliğinden gönderilen 01.04.2013 tarih ve 4271 yevmiye numaralı ihtarnameye kadar dahi 12 adet çeki davalıya ödemeye devam ettiğini, davalının sözleşmenin 6.1.maddesinde yazılı “müşteri teslim alma talebinde bulundukça, satıcı ürünleri belirlenen sürede teslime hazır hale getirir” hükmüne aykırı davrandığını, hatta müvekkilinin teslim edilmeyen malların bedelini peşin ödemeyi dahi teklif ettiğini, davalının buna dahi yanaşmadığını, yine sözleşmenin 6.2.maddesine göre davalının sözleşme konusu malları müvekkilinden başkasına satamayacağının kararlaştırıldığını, davalının sözleşme hükümleri gereği ifa yükümlülüğünü sağlamak amacıyla müvekkili tarafından davalıya 01.04.2013 tarihli ve 08.05.2013 tarihli ihtarnamelerin gönderildiğini, davalı tarafın iki ihtarnameye de olumlu yaklaşmaması sebebiyle müvekkili şirketin finansal yapısında, ticari bağlantılarında bozulma meydana geldiğini, hatta şirketin borca batık hale gelmesine sebep olduğunu ve ticari itibarının zedelendiğini, bu sebeple davalı tarafa İzmir 20.Noterliği’nin 20.05.2013 tarih ve 10630 yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderilerek sözleşmenin feshedildiğini, davalı tarafından mal tesliminin durdurulduğu tarihten sonra gönderilen ilk ihtarname tarihi olan 01.04.2013 tarihi ile sözleşmenin feshi için gönderilen ihtarname tarihi olan 20.05.2013 tarihi arasında müvekkilinin başka firmalardan daha pahalıya mal almak zorunda kaldığını ve bu tarihler arasındaki müspet zararın fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 45.000,00 TL’lik kısmının, davalı tarafın mal teslim etmemesinden dolayı dava dışı Albeyaz DTM İnş. ve San Tic. Ltd. Şti’ye karşı taahhütlerini yerine getirememekten, yine müvekkili şirket müdürünün şirket borçlarından dolayı üçüncü kişilere keşide ettiği bonoları ödeyememekten, 130.000,00 TL tutarlı teminat mektubu karşılığının bulundurmasından kaynaklı masrafları, faiz ve komisyon bedelleri, noter masrafları, sözleşmenin ifası nedeniyle yapılan masraflar, kullandığı kredi ve ipoteklerden ötürü ödediği bedeller, dava masrafları, sözleşme yapmamış olsaydı daha avantajlı sözleşme fırsatını kaçırmış olmaktan kaynaklı zararlar için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 45.000,00 TL’linin, müvekkilinin borca batık hale gelmesine sebebiyet vererek ticari itibarının zedelenmesi nedeniyle 10.000,00 TL manevi tazminatın ilk ihtar tarihi olan 01.04.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı-karşı davacı vekili; taraflar arasında hurda satış sözleşmesi aktedildiğini, ne var ki davacı tarafın sözleşmenin 9.maddesine göre satış bedeli olarak verdiği İşbankası Organize Sanayi Bölgesi Manisa Şubesi’nin 3124198 seri nolu 20.05.2013 keşide tarihli 20.000,00 TL bedelli çeki ile Akbank Şemikler şubesine ait Z5899924 seri nolu 26.05.2013 keşide tarihli ve 25.000,00 bedelli çekinin karşılıksız çıktığını, bunun üzerine müvekkili tarafından Büyükçekmece 6. Noterliği’nden 28.05.2013 tarih ve 30860 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıdan cezai şart ve karşılıksız çek bedellerinin talep edildiğini, ihtarnamenin gönderilmesinden sonra dahi keşide tarihleri gelen sekiz adet çekin ödenmediğini, ödenmeyen çeklerden dolayı teminat mektubunun nakde çevrildiğini ve bakiye kısımlar için icra takibi başlatıldığını, davacının müspet zarar talep edemeyeceğini, zira davacı hakkında yaptırılan piyasa araştırması neticesinde davacının mali durumunun kötü olduğunun anlaşılması üzerine mal tesliminin durdurulduğunu, bunun açık kanıtı olarak 10 adet çekin ödenmemiş olmasının gösterilebileceğini, kendi borcunu yerine getirmeyen davacıya karşı ürün teslimini kesmekle müvekkilinin ödemezlik definde bulunduğunu, müvekkilinin mal teslim etmemesi ile davacının üçüncü kişilere taahhütlerini yerine getirememesinden dolayı uğradığı zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını, davacının borçlarını ödeyememesinin bir çok sebebinin olabileceğini, talep edilen 45.000,00 TL’nin fahiş olduğunu, hem müspet hem de menfi zararın istenemeyeceğini, manevi tazminat talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, karşı davasında ise; davacı-karşı davalı tarafından keşide edilen toplam 10 adet 350.000,00 TL bedelli çeklerin ödememesinden dolayı sözleşmenin 15. Maddesi uyarınca ödemesi gereken 220.000,00 TL cezai şarttan şimdilik İşbankası Manisa Organize Sanayi Şubesi’nin 3124198 seri numaralı, 20.05.2013 keşide tarihli ve 20.000,00 TL bedelli olanı için 220.000,00 TL cezai şartın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davacı-karşı davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; her ne kadar davalı taraf, davacının mali durumunun kötü olduğuna, bu yüzden de satışların semeresiz kalacağı savunmasına, keşide (vade) tarihi mal teslim yükümünden (03.11.2012) altı ay sonra (20.05.2013) olan ilk çekin ödenmeme durumunu delil olarak göstermiş ise de, altı ay boyunca mal alamayan davacının çekleri ödeyemez duruma gelmesine bu süreçte mal teslim etmeyerek davalının sebep olduğu, zira davacının mal alımının tamamına yakını davalıdan yaptığı, ancak davacının davalıdan mal alamayarak bu süreçte ticaretini devam ettiremez hale geldiği ve davalıya keşide ettiği çekleri ödeyemediği gibi üçüncü kişilere de borçlarını ödeyemez hale geldiği, bu sebeple sözleşmenin feshinde davalının haksız olduğu ve mütemerrit davrandığı, bu durumda sözleşmenin feshine kendi kusuru ile sebebiyet verip mütemerrit davranan davalı-karşı davacının cezai şart talep etme hakkı bulunmadığından karşı davanın reddi gerektiği, davadan önce davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarname ile artık sözleşmenin ileriye dönük feshedildiği böylece geriye kalan malların aynen ifasının talep edilmediği, sözleşmenin haksız feshi sebebiyle sözleşmenin ayakta kaldığı 01.04.2013 ila 20.05.2013 tarihleri arası için müspet zararını, sözleşmenin feshinden sonrası için ise menfi zararını talep ettiği, sözleşme feshedildiğinden, artık temerrüt tarihi itibari ile davacının TBK 125. maddedeki haklardan yalnızca birine haiz olduğunun kabulü gerektiği, davacının dava açılmadan önce gönderdiği ihtarnamelerden, önce sözleşmenin ayakta durma iradesi olduğu, yani TBK 125.maddede sayılan seçimlik haklarından ilkini talep ettiği, davalı tarafın buna kayıtsız kalması sebebiyle, artık maddede sayılı ikinci seçimlik hakkını kullanarak sözleşmeyi ileriye dönük sonlandırdığı, bu durumda davacının TBK 125/2. maddesine göre malların tesliminden vazgeçtiğinin ve malın teslim edilmemesinden kaynaklı müspet zararını talep ettiği, davacının, davalının malları teslim etmemesinden kaynaklı bütün zararlarını (her bir zararı ispatlamak koşuluyla) mahkemeden talep edebileceği, lakin müspet zarar olarak yalnızca “ikame alım” zararını ispat edebildiği, bu durumda davacının teslim alamadığı ürünler için 3.kişilere ödediği bedelden sözleşme bedeli çıkarıldığında (1.096.996,50 TL – 953.344,12 TL) davacının ikame mal temini sebebiyle KDV hariç 143.652,38 TL zarara uğradığının ispat edilmiş olduğu, ayrıca davacının 3.kişiler nezdinde itibarının zedelendiğinin kabulü gerektiği, itibar, 4721 sayılı TMK’nın 8. ve devamı maddelerine göre kişiliğin ayrılmaz bir parçası olduğundan ve itibara verilen zarar tüzel kişiliğe verilmiş sayılacağından, davacının TMK 25.maddesine göre manevi tazminat talep etme hakkının bulunduğu gerekçeleri ile, asıl davanın kısmen kabul kısmen reddi ile taleple bağlı kalınarak 45.000,00-TL maddi tazminatın 01/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine, ayrıca manevi tazminat davasının kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın 01/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı/karşı davalı yanın istinaf başvurusu yönünden; TBK m.125 uyarınca borçlunun temerrüdü halinde alacaklı ya edimin ifasını ve gecikme nedeniyle uğradığı zararının tazminini veya bunlardan vazgeçtiğini belirterek borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan zararının tazminini veyahutta sözleşmeden dönerek, sözleşmenin hükümsüz kalması nedeniyle uğradığı zararının tazminini talep edebileceği, somut olayda asıl dava davacısının karşı tarafı temerrüde düşürdükten sonra ve karşı tarafın temerrüdü devam ettiğinden sözleşmeyi haklı olarak feshetmiş olduğu, buna göre aynen ifa ve gecikme nedeniyle zararını veya borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan zararını (mahrum kalınan kar) talep edemeyeceği, TBK 125/son maddesine göre ancak sözleşmenin hükümsüz kalması nedeniyle uğradığı zararının (müspet zarar) giderilmesini talep edebileceği, bu itibarla mahkemece yapılan değerlendirmenin doğru olduğu, davalı/karşı davacının istinaf başvurusu yönünden ise; taraflar arasında mal tedarik sözleşmesi bulunduğu, sözleşmeye göre sözleşmede belirlenen ürünlerin talep edilmesi halinde tedarikçi tarafından alıcı davacıya tesliminin kararlaştırıldığı, davalının mal bedeli için ileri tarihli çek almış olmasına rağmen mal tedarikini durdurduğu, asıl dava davacısının bunun üzerine ihtarname ile mal tedariki ediminin yerine getirilmesini talep ettiği, buna rağmen mal tedarikinin gerçekleşmediği, asıl dava davacısının mal tedarik edilmemesi üzerine ihtarname ile sözleşmeyi feshettiği, sözleşmenin yürürlükte olduğu dönemde, asıl dava davacısının verdiği çeklerin karşılıksız çıkmadığı, verilen ilk çekin karşılıksız çıkma tarihinin sözleşmenin feshinden sonra olduğu, dolayısıyla davalının bu dönem içinde asıl dava davacısının mali durumunun kötü olduğunu ve ödemelerini yapamayacak duruma geldiğini davalı ispatlayamadığı, dolayısıyla sözleşmenin feshine karşı davacının haksız eylemi nedeniyle sebep olduğu, ayrıca kendi haksız eylemi nedeniyle sözleşmenin feshine neden olduğundan ve ilk çekin karşılıksız çıkması tarihinde sözleşme feshedilmiş olup buna göre sözleşmede kararlaştırılan cezai şartı talep edemeyeceği gerekçeleri ile davacı/karşı davalı ve davalı/karşı davacının istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekillerince temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2- Asıl dava, sözleşmenin haklı nedenle feshi nedeniyle TBK’nın 125/2.maddesi gereğince müspet zararın ve sözleşmenin yürürlükte olduğu tarihte karşı tarafın temerrüdü nedeniyle uğranılan menfi zararın tazmini ile sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan manevi zararın tazmini, karşı dava ise, sözleşme gereğince ödenmeyen çek bedellerinden kaynaklı cezai şart alacağın tahsili istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, sözleşmenin feshine kendi kusuru ile sebebiyet verip mütemerrit davranan davalı/karşı davacının cezai şart talebine yönelik karşı davasının reddine, asıl davanın ise müspet zarar ve manevi tazminata ilişkin talepler yönünden kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla, Bölge Adliye Mahkemesince, taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Manevi zarar mal varlığında bir azalmayı değil kişilik haklarına vaki tecavüz nedeniyle bir kimsenin duyduğu cismani ve manevi acı ve ızdırabı, elemi ve böylece yaşama zevkinde bir azalmayı ifade eder. TBK’nun 58.maddesine göre, kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Kişilik haklarına saldırıda, manevi tazminat istenebilmesi için TBK’nun 58.maddesinde belirtilen şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlar ise kişilik haklarına saldırı olması, saldırının haksız olması, manevi zarara uğranılması, kusurlu olunması ve illiyet bağı bulunmasıdır (Bkz. Prof Dr. Safa Reisoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, yirminci baskı, S.202-208).
Somut olayda her ne kadar mahkemece, davalının mütemerrit davranıp mal teslimini kesmesinin, davacının ticaretini döndürememesine yol açtığı, maruz kaldığı icra takipleri nedeniyle ticari itibarının zedelendiği gerekçesi ile manevi zarara uğradığı kabul edilmiş ise de, bu durumun TMK’nun 24. ve TBK’nun 58.maddeleri anlamında kişilik haklarının ihlaline neden olacağının kabulü mümkün değildir.
Her sözleşmeye aykırılık manevi tazminat gerektirmeyeceği gibi, davacı tarafça da meydana gelen olay nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiği ispat edilememiştir. Bu itibarla, davacının kişilik haklarına saldırı bulunmadığı, TBK’nin 58.maddesinde öngörülen manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gözetilmeksizin, manevi tazminatın reddine karar verilmesi gerekirken aksi yönde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1.maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalı-karşı davacıya iadesine, aşağıda yazılı bakiye 52,60 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacı-karşı davalıdan alınmasına, 14/09/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.