Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/1616 E. 2022/6147 K. 21.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1616
KARAR NO : 2022/6147
KARAR TARİHİ : 21.09.2022

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK
DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09.07.2018 tarih ve 2017/288 E- 2018/297 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 20.11.2020 tarih ve 2019/617 E- 2020/1038 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun’un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili …’nin et ürünleri üretim ve satışı ile iştigal ettiğini, sektörde ülkenin en büyük sanayi kuruluşlarından olduğunu, tanınmış markaları bulunduğunu, çok sayıda marka tescilleri olduğunu, davalı Şirketin 2016/11924 sayılı “çikolata şöleni” ibareli marka başvurusu yaptığını, müvekkilince adına tescilli “şölen” asıl unsurlu markalara dayalı olarak bu başvuruya yapılan itirazın, önce Markalar Dairesi Başkanlığınca, sonrasında ise YİDK tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunduğunu, 556 sayılı KHK’nın 7/1-b ve 8/1-b maddeleri uyarınca başvurunun reddedilmesinin gerektiğini, öte yandan müvekkili markalarının tanınmış olduklarını ve başvurunun bu nedenle de tescilinin mümkün olmadığını, davalının kötü niyetli olarak başvuru yaptığını ileri sürerek, YİDK’in 2017-M-4679 sayılı kararının iptaline ve tescil edilmişse markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Kurum vekili, kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkili şirketin Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden biri olduğunu, müvekkili markası ile davacı markaları arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davalının “çikolata şöleni” ibareli başvurusu ile davacının “PINAR ŞÖLEN”, “ŞÖLEN” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletmeler tarafından piyasaya sunulan mallar/hizmetler olduğu algısı oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden, 556 sayılı KHK 8/1-b maddesi anlamında iltibasın bulunmadığı, tanınmışlık iddiası açısından ise taraf marka işaretleri benzemediği gibi davalının marka başvurusunda davacı tarafın tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği kanıtlanmadığı ve yine davalı başvurusunun kötü niyetli yapıldığı da kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
İstinaf mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu, istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacı alınmasına, 21/09/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.