Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/1545 E. 2022/5844 K. 14.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1545
KARAR NO : 2022/5844
KARAR TARİHİ : 14.09.2022

MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 5. HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 12.07.2018 tarih ve 2017/266 E- 2018/359 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nce verilen 24.11.2020 tarih ve 2019/128 E- 2020/1386 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin 29. sınıfta tescilli 1985/085017 ve 1999/010594 sayılı markalarının bulunduğunu, müvekkilleri adına tescilli markanın ayırt edilemeyecek derecede benzerinin davalı … tarafından tescil edildiğinin öğrenildiğini, davalı markasının tescilinin müvekkillerine ait markaların tescil tarihinden sonra yapıldığını, davalı tarafın markasının müvekkil şirketin faaliyet alanı ile paralellik gösterdiğini, müvekkil markaları ile davalı markasının ayniyet derecesinde benzer olduğunu ileri sürerek davalı adına TPMK’da tescilli bulunan 2016/48278 nolu markanın tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin kendi isim ve soy isminin marka olarak tescilini yaptırdığı için dava konusu markanın davacı markalarını ihlal etmesinin mümkün olmadığını, gerçek kişilerin kendi ad ve adresini belirtmesinin marka tescilinin sağladığı korumanın istisnası olduğunun Yargıtay tarafından kabul edildiğini, davacı tarafa ait markalar ile müvekkil markasının ayırt edilmeyecek kadar birbirine benzemediğini, müvekkillerinin davacı şirketin bir dönem ortağı olduğunu ve bu şirketin hisselerini 09/06/2006 tarihinde Ali Şevki Öner’e devrettiğini, 85/085017 ve 99/010597 sayılı davacı markaların tescili aşamasında müvekkillerinin şirketin hissedarı olduğunu, geçmişteki ortaklık nedeniyle müşterek marka sahibi olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, davacı şirkete ait 29. sınıfta tescilli 1985/085017 ve 1999/010597 sayılı marka tescillerinin bulunduğu, davacı şirketin tescilinin önce olduğu, davacı markaları ile davalı markasının ayniyet derecesinde benzer olduğu, bu sebeple 556 sayılı KHK’ nun 8- 1/b hükmü gereğince marka hakkına tecavüz oluşturduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili istinaf etmiştir.
Bölge adliye mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, davacıya ait markalar ile davalıya ait markadaki marka unsurlarının benzerlik göstermesi, ana unsur ” Öner” ibaresinin ortaklığı ve harfleri farklı yer alsa da “Öner” ibaresindeki harflerin renk değişikliğinin ortalama tüketici tarafından fark edilemeyecek kadar benzer olması nedeniyle davacıyla davalıya ait markalar benzer olup, genel görünüm bakımından taraflara ait markaların bir birlerinin alt markası olduğu izlenimini bıraktığı, bu nedenle hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, davacı markalarının tescilli olduğu emtianın “zeytin” ve “zeytin ezmeleri” emtiası olduğu, bu nedenle davalıya ait markanın tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne dair karar verilmesinde bir yanlışlık bulunmadığı, davalının davacı şirket ortaklığından 09/06/2006’da ayrılıp, davaya konu markası için 31/05/2016’da başvuruda bulunduğu, davalının, davacı şirkette ortak olmasının davacı tüzel kişi adına tescil edilen markada kendisini hak sahibi yapmayacağı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına, davalı taraf; ad ve soyadını taşıyan markayı tescil hakkı bulunduğu ileri sürmüş ise de davalı markasının, davalının daha önceden hisselerini devretmiş olduğu dava dışı şirketin, davacıya devrettiği dava konusu markalara yaklaşmış olmasına ve bunun ilgili tüketici nezdinde iltibas tehlikesi oluşturulabilecek olmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 14/09/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.