Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/139 E. 2022/3987 K. 24.05.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/139
KARAR NO : 2022/3987
KARAR TARİHİ : 24.05.2022

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 22. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Kırıkkale 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 15.09.2020 tarih ve 2020/113 E- 2020/148 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nce verilen 06.11.2020 tarih ve 2020/1215 E- 2020/1362 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı tarafından aleyhlerine kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi başlatıldığı, davacı şirketin dava ve takip konusu bono nedeniyle davalı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını, bono üzerinde şirketin tek yetkilisinin imzasının bulunduğunu ve müvekkil şirketi bağlamayacağını, ayrıca senedin keşide yeri, keşide tarihi ve vade tarihi gibi diğer kısımlarının da alacaklı tarafından doldurulduğunu, kötü niyetli olduğunu belirterek menfi tespite karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafça dava şartı olan arabuluculuk yoluna başvurulduğuna ilişkin son tutanağın dosyaya kazandırılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; uyuşmazlığın niteliğe göre dava şartı arabuluculuğa tabi olduğu, 6325 sayılı Yasanın 18/A maddesinin 2. fıkrası uyarınca ara kararla verilen kesin süreye rağmen arabuluculuk son tutanağının aslı yada arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin ibraz edilmediği gerekçesi ile davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nin 353/(1).b.2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm verilmesine davalı vekili için 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, kambiyo senedine dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin verilen karara yönelik istinaf başvurusunun, Bölge Adliye Mahkemesince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’ya eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; “(1) Bu kanunun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” düzenlemesi getirilmiştir. Madde metni herhangi bir tereddüde ve yanlış anlamaya yer vermeyecek şekilde açık yazılmıştır. TTK’ya bu maddenin eklenmesini sağlayan 7155 sayılı Kanun’un genel gerekçesinin bu konuyla ilgili kısmı ve madde için özel olarak yazılan gerekçe de bu açık anlamı desteklemektedir. Hal böyle iken, menfi tespit davalarının ticari bir dava olduğu için TTK’nın 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan da Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı hususu dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu nazara alınmaksızın Bölge Adliye Mahkemesince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz istemlerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun kabulüne; düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 24/05/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun bulunmasına, 6102 sayılı Yasa’nın 5/a maddesinde getirilen düzenlemenin dava çeşidine ilişkin olmayıp madde metninde de açıkça ifade edildiği üzere dava konusuna ilişkin olmasına, menfi tespit davalarının da konusu itibariyle bir alacağın tahsiline ilişkin bulunmasına göre davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.