Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/1335 E. 2022/5779 K. 13.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1335
KARAR NO : 2022/5779
KARAR TARİHİ : 13.09.2022

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 07.02.2019 tarih ve 2018/282 E. – 2019/36 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 20.11.2020 tarih ve 2019/535 E. – 2020/1027 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, birleşmeler sonucunda müvekkili şirkete intikal eden işletme adının, “Makro Supercenter” ibaresi, ATİ tarafından, 25.10.1993 tarih ve 6 nolu Yönetim Kurulu kararı ile “Şirketimizin açacağı mağaza, market vs. işyerlerine, işletme ünvanı olarak “makro supercenter” adının konulmasına, işletmemizin tanıtıcı işareti olarak bu karara eklenmiş bulunan form içindeki “Makro supercenter” kelimelerinin kullanılmasına” yönünde verilen karar ile 09.11.1993 tarihinde ticaret siciline tescil ettirdiğini, 1993 yılı içerisinde müvekkilinin bu işletme adıyla marketler açmaya başladığını, markanın, yoğun bir biçimde kullandığından, aynı zamanda marka olarak tescil ettirip, daha etkin olarak kullanmak istemiş olduğunu ve 99 001458 sayılı “Makro Supercenter” ibareli markanın müvekkili şirket adına tescil edildiğini, ayrıca müvekkili şirketin “99 000293 “Makro Supercenter Şekil”, 99/000295 “Makro Supercenter Şekil”, 99/296 “Makro Supercenter Şekil”, 99/11019, “Selection Macrocenter+şekil”, 2004/41535 “Makro Supercenter+şekil”, 2009/42372 “Macro Banquet”, 2009/42373 “Macro Banquet”, 2010/60282 “Macro Online Bir Tıkla Alışverişi Evinize İndirin! şekil”, 2009/42374 “Macronews Şekil”, 2009/42371 “Macrostyle”, 2010/46527 “mcfine food by macro center”, 2011/32521 “macro center homemade+şekil”, 2011/32520 “MacroAtelier+şekil”, 2011/32522 “Macro Center Cook Book+şekil”, 2012/06560 “Macrostation şekil”, 2013/13136 “Macrorecipes”, 2013/13864 “Macroservice”, 2014/46615 “macro friends”, 2014/46630 “Macro cooks”, 2014/46608 “Macro moods”, 2014/46637 “Macro lifestyle”, 2014/43693 “Macroandmore”, 2014/43688 “macro&more”, 2014/44564
“food night out macro center”, 2014/44579 “macrotips”, 2015/18474 “finefood macrocenter”, 2015/09794 “finefood macrocenter”, 2016/22627 “macroville card”, 2016/53278 “macrophone”, sayılı markaların yoğun kullanım ve tanıtım faaliyetleri neticesinde hem ilgili toplumsal çevrede, yani markanın kullanıldığı hizmetlerin gerçek ve potansiyel tüketicilerinin bu alandaki iş çevreleri ve hizmetin dağıtım kanallarında yer alan görevli kişiler gözünde müvekkili şirket lehine 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi SMK’nın 6. maddesi anlamında bir sınai hak doğduğunu, hem de müvekkili şirket markasının 556 sayılı KHK’nın 7/2 maddesi gereğince ayırt edici nitelik kazandığını, müvekkiline ait “macro/makro” ibareli markaların seri markalar olduğunu ve macro/makro markalarının tüketici nezdinde tanınmış markalar olduğunu, davalı şirketin 2015/38231 başvuru numaralı “büromakro” markasının 20. sınıfta “Yapıldıkları maddelere ve malzemelere bakılmaksızın mobilyalar” malları bakımından tescili talebinde bulunduğunu, 2015/38231 başvuru numaralı “büromakro” markasının yayınına karşı müvekkili tarafından itirazda bulunulduğunu, itirazın TPMK’nın 06.10.2017 tarihli yazısı ile reddedildiğini, marka yayınına itirazın yeniden incelenmesi taleplerinin, TPMK YİDK Kurulu tarafından reddedildiğini, Kurulun kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, TPMK YİDK 31.05.2018 tarih ve 2018-M-4420 karar sayılı ret kararının iptalini ve 2015/38231 sayılı “büromakro” marka başvurusunun reddi ile tescil işlemlerinin durdurulmasını, markanın tescil edilmiş olması durumunda 556 sayılı KHK’nın 42. maddesi ve SMK’nın 25. maddesi uyarınca hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, davacının taleplerinin “tanınmış marka” iddiasını içerdiğini, ancak davacı şirketin “Migros” marketlerinin sahibi olup, Migros markasının tanınmış markalarına siciline kayıtlı olduğunu, buna karşın davacının dava konusu kıldığı “macro” kelimesinin ve türevleri tanınmış marka siciline kayıtlı olmadığı gibi tanınmış bir marka da olmadığını, bir markanın tescil sınıfı dışında koruma görmesinin ancak tanınmış marka olmasıyla mümkün olduğunu, müvekkili şirketin kendi sektörü olan mobilya sektöründe kullanmak maksadıyla “BUROMAKRO” markasına başvurmuş olduğunu ve nihayetinde başvuru talebi onaylanmak suretiyle markasını tescil ettirdiğini, macro kelimesi tek başına ayırt edici özellik barındırmadığından marka olarak tescil edilmeye de uygun olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi gereğince bir tescil engelinin mevcut olduğundan söz edebilmek için, markaların benzer olması, kapsadıkları mal/hizmetlerin aynı/benzer olması ve iltibas yaratması koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiğini, dava konusu başvuru markasına bakıldığında birleşik kelime şeklinde oluşturulmuş olduğunu, asli ve marka algılaması yaratan unsurun “büromakro” ibaresinin bütünü olduğunu, dava konusu başvuru markasını bir bütün olarak ele almak gerektiğini, üstelik toplumda ve ticari alanda yaygın olarak kullanılan “makro” kısmını alarak iltibas ihtimalini ileri sürmenin hukuken kabul edilemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, söz konusu markalar karşılaştırıldığında, ortalama tüketici nezdinde, görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığı, dava konusu başvuru markasına bakıldığında, birleşik kelime şeklinde oluşturulmuş olup, asli ve marka algılaması yaratan unsurun “buromakro” ibaresinin bütünü olduğu, toplumda ve ticari alanda yaygın olarak kullanılan “makro” kısmını alarak iltibas ihtimalini ileri sürmenin hukuken kabul edilemeyeceği, 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesindeki şartların oluşmadığı, davacı markası ile davalı markası arasında iltibas söz konusu olmadığından davalının kötü niyet iddiasının da yerinde bulunmadığı, dava konusu “büromakro” markası ile davacı şirket “macro” ibareli markaları arasında 556 sayılı KHK 8/1-b anlamında görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil iltibas oluşacak düzeyde benzerlik olmadığı, tüketicilerin iş bu markalar arasında ilişki kurma riskinin mevcut olmadığı, tanınmışlık ve kötü niyet iddiasının yerinde olmadığı, davacı tarafından dava konusu başvuru yönünden hükümsüzlük ve YİDK kararının iptali şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalının başvurusuna konusu “büromakro” markası ile davacı şirketin “macro” ibareli markaları arasında 556 sayılı KHK 8/1-b anlamında görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil iltibas oluşacak düzeyde benzerlik olmadığı, tanınmışlık ve kötü niyet iddiasının yerinde olmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 13/09/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.