Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2021/1101 E. 2022/4798 K. 13.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1101
KARAR NO : 2022/4798
KARAR TARİHİ : 13.06.2022

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 16.07.2020 tarih ve 2020/322 E- 2020/332 K. sayılı kararın davalı … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 02.11.2020 tarih ve 2020/2459 E- 2020/149 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili …’un dava dışı Valtan Orman Ürünleri İhracaat ve San. A.Ş.’de hissedar olduğunu, tarafların ortak murisleri …’in, şirketin kurucu ortağı olup 10/05/2015 tarihinde vesayet altında iken vefat ettiğini, müvekkilinin, …’in yasal mirasçısı ve kardeşi olduğunu, murisin diğer kardeşi davalıların annesine ve ondan da davalılara bedelsiz olarak devrettiği şirket hisselerinin devrinin kabulüne yönelik alınan kararların murisin işlem tarihinde fiil ehliyetine haiz olmaması nedeniyle hisse devri işlemlerinin yokluk ve butlanla batıl olduğu gerekçesi ile açılan genel kurul kararlarının hükümsüzlüğünün tespiti davasında aynı zamanda kar payı taleplerinin bulunduğunu, bu talebin mahkemece tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedildiği, davalıların dava dışı şirketten 2010 yılından bu yana geçersiz/hukuken hükümsüz hisse devri işlemlerine dayalı aldıkları kar payı bedelinden fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 100.000,00 TL’nin dağıtım tarihleri itibari ile en yüksek ticari avans faizi ile birlikte alınarak, miras hissesi oranında davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince dosya üzerinden yapılan incelemede, davanın 7115 sayılı Yasa’nın 20. maddesi ile TTK’nin 5. maddesine eklenen 5/A maddesinin yürürlüğe girmesinden (01/01/2019 tarihinden) sonra 29/06/2020 tarihinde açıldığı,bu maddeye göre; TTK’nın 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat istekleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvuru yapılmış olması dava şartı olduğunun düzenlendiği, davanın dava özel şartlarından olan arabulucuya başvurulmadan açılmış olduğu gerekçesiyle 6325 sayılı Kanun’un 18/a-2 maddesi ve HMK’nın 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/a maddesinin 2. fıkrasına göre ticaret mahkemelerinde görülen alacak iddiası ile ilgili davalarda arabuluculuğa başvurmak HMK 115/2 maddesinde yer alan dava şartlarından kabul edildiği, ayrıca, TTK 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen mutlak ticari davalardan, ticari şirket ile ilgili kar payı alacağına ilişkin açılan alacak davalarında, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edildiği, yine her iki tarafın tacir ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu davalar, nisbi ticari dava olup, nisbi ticari davalardan kaynaklanan alacak ve tazminat talepleri de, zorunlu arabulucu kapsamında olup dava şartı olarak ticari davalarda zorunlu arabuluculuk söz konusu olduğu, bu itibarla, ticari uyuşmazlıklarda dava şartı olan arabuluculuk kuralının uygulanmadığından yapılan istinaf başvurusunun yerinde olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tefrikten önceki haliyle davacının da hissedar olduğu şirketin kurucu hissedarı muris …’in vefatından önce temyiz kudreti ve fiil ehliyeti olmadığı halde davalılara yapılan hisse devrinin mutlak butlanla batıl olduğunun tespiti ile hisselerin şirkete dönmesine karar verilmesi ve bu sayede yeni hisse durumuna göre dağıtılan kar paylarından davalıların aldıkları miktarların davacıya iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece tefrik kararı ile ayrılan şirket kar payına ilişkin alacak davasında, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru yapılmış olmasının dava şartı olduğu gerekçesiyle HMK’nin 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir. Dairemizin 10.02.2020 tarih ve 2019/3048 Esas – 2020/1093 Karar sayılı içtihadında, aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren, talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği belirtilmiştir. Buna göre, somut olayda, davanın ticari nitelikte olmadığı ve zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı da gözetilerek, davaların bir bütün olarak işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması yada tefrik kararı verilen esas dosyanın sonucunun bekletici mesele yapılarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken , İlk Derece Mahkemesince uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine, Bölge Adliye Mahkemesince de aynı gerekçeyle davalı vekilinin istinaf talebinin usulden reddine karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalı …’a iadesine, 13/06/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 7155 sayılı Yasa’nın 20. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK 5/A maddesinde, ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu,
Dava şartlarının sayıldığı 6100 sayılı HMK 114/2 maddesinde diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı tutulduğu,
6100 sayılı HMK 115/2 maddesinde, mahkemenin dava şartı noksanlığını tespit etmesi durumunda davanın usulden reddine karar vereceği, düzenlenmiştir.
Diğer taraftan Davaların Yığılması başlıklı 6100 sayılı HMK 110 maddesinde de “davacının aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini, aynı dava dilekçesinde ileri sürebileceği, bunun için birlikte dava edilen taleplerin tamamının aynı yargı çeşidi içinde yer alması ve taleplerin tümü bakımından ortak yetkili bir mahkemenin bulunmasının şart olduğu”
Aynı Yasa’nın, Davaların Birleştirilmesi başlıklı 166/1 maddesinde de, aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davaların aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebileceği” hükmü getirilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının davalıya karşı ileri sürdüğü birbirinden bağımsız birden fazla asli talebi aslında müstakil birer dava niteliğinde olup bu taleplerin tamamının ticari dava niteliğinde bulunduğu konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Sayın çoğunluğunda kabulü, davacının taleplerinden alacak talebi 6102 sayılı TTK 5/A maddesinde düzenlenen zorunlu arabulucuya tabi olmakla birlikte HMK 110 maddesinde düzenlenen davaların yığılması ve HMK 166 maddesinde düzenlenen davaların birleştirilmesi şartlarının, uyuşmazlıkta gerçekleşmesi nedeniyle alacak talebi yönünden artık 6102 sayılı Yasa’nın 5/A maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı yönündedir.
Oysa, uyuşmazlıkta alacak talebi yönünden, 6102 sayılı Yasa’nın 110. maddesinde düzenlenen davaların yığılması sözkonusu değildir.
Zira madde metninde de açıkça vurgulandığı üzere, taleplerin tamamı aynı yargı çeşidi içinde yer almamaktadır, alacak talebi “zorunlu arabuluculuğa tabi iken, diğer talep yönünden mahkemede dava açılması zorunludur. Davacının alacak talebi yönünden HMK 110 maddesindeki koşul gerçekleşmediğinden her iki talep için davaların yığılmasından söz edilmesi mümkün değildir.
Diğer taraftan, alacak davasının görüleceği zorunlu arabulucu ile, diğer talebin görüleceği Asliye Ticaret Mahkemesi HMK 166/1 maddesi anlamında “aynı düzey ve sıfatta hukuk mahkemesi” niteliğinde bulunmadıklarından Davaların Birleştirilmesi yolu ile birlikte görülmesi de mümkün bulunmamaktadır.
Bu halde, davaların yığılması (HMK 110) ve davaların birleştirilmesi (HMK 166/1) koşulları gerçekleşmediğinden, eldeki kar payı alacağı davası yönünden davalının temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken HMK 110, 166 vd. maddeleri hükümlerinin gözardı edilmesi suretiyle kararın bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.