Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2020/8315 E. 2022/3931 K. 23.05.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/8315
KARAR NO : 2022/3931
KARAR TARİHİ : 23.05.2022

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 03.12.2018 tarih ve 2015/383 E- 2018/988 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 15.10.2020 tarih ve 2019/583 E- 2020/1015 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı bankanın … Şubesi ile dava dışı Megakom Şirketi arasında 30/09/2009 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davacının sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığını, ancak kefil olunan miktar ile diğer kısımların boş bırakıldığını, ayrıca davalı banka lehine ipotek verildiğini, asıl borçlunun borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilip Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2012/11013 Esas sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ve Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2012/10838 Esas sayılı genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, kefil olunan miktarın açıkça belirtilmediği için kefaletin geçerli olmadığını, her iki icra takibine konu alacağın ayrı sözleşmelerden kaynaklandığını, davacının ancak kendi imzasını taşıyan sözleşmeden kaynaklanan borçtan sorumlu olduğunu, BK 19, 20 ve MK 23. maddeleri uyarınca kefaletin geçersiz olduğunu ileri sürerek Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2012/10838 Esas sayılı icra takip dosyasına konu davalı alacağı nedeni davalıya borçlu olmadığının tespitine, % 20 tazminata hükmedilmesine ve yapılan ödemelerin istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince iddia,savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının ancak imzasını taşıyan ve usulüne uygun biçimde düzenlenmiş sözleşme ya da somut olayda olduğu gibi Genel Ticari Kredi Sözleşmesi nedeni ile sorumlu tutulmasının mümkün olduğu, davacı aleyhine başlatılan Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2012/10838 Esas sayılı icra takibine konu alacağın dayanağı olarak 11/07/2012 tarihli genel ticari kredi sözleşmesine dayanılmakla birlikte, davalının böyle bir sözleşmenin varlığını kanıtlayamadığı, bu nedenle davacının 11/07/2012 tarihli Genel Ticari Kredi Sözleşmesi’nden kaynaklanan sorumluluğundan söz edilemeyeceği, davacının sorumluluğundan söz edilemeyeceği belirtilen sözleşmeye dayanılarak açılan icra takibi nedeni ile de sorumluluğundan söz etmenin mümkün olmadığı, bu nedenle davacının imzasını taşımayan ve bir örneği de dava dosyasına sunulamayan 11/07/2012 tarihli Genel Ticari Kredi Sözleşmesine dayanılarak başlatılan Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2012/10838 Esas sayılı icra takibi nedeni ile davacının davalıya borçlu olmadığının kabulü gerektiği, bu icra takibi nedeni ile davacıdan tahsil edilen miktarların icranın iadesi yolu ile davacıya geri ödenmesi gerektiği, davalının icra takibi yapmakta haksız olmakla birlikte kötü niyetli olarak icra takibi yaptığı kanıtlanamadığı için davacının tazminat isteme koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının davalıya Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2012/10838 Esas sayılı icra takibi nedeni ile borçlu olmadığının tespitine, davacının koşulları oluşmayan tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, somut olayda, davacı tarafından menfi tespit ve istirdat istemli davanın, davalı banka tarafından başlatılan Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2012/10838 Esas sayılı icra takip dosyasına karşı açıldığını, bu icra takibi ve dayanağı nedeni ile davacının davalıya borcu olmadığını ileri sürdüğünü, menfi tespit davasının açılmasına neden olan Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2012/10838 Esas sayılı icra takip dosyasında alacağın dayanağı olarak açıkça 11/07/2012 tarihli genel ticari kredi Sözleşmesinin gösterildiği, davacının 11/07/2012 tarihli sözleşme olmadığını, böyle bir sözleşme var ise bu sözleşmede kendisinin imzasının olmadığını ileri sürdüğünü, icra takibinin takip talebinde ve bu talepte dayanak belgeler esas alınarak yürütüldüğünü, takip talebinde dayanılmayan belgeye dayalı olarak itirazın iptali istenemeyeceği gibi takip borçlusu da takip talebinin dayanağı belge nedeniyle borçlu olmadığını ileri sürerek menfi tespit davası açabileceği, menfi tespit davasında da ispat yükü alacaklıya düştüğünden, takip talebinde dayandığı belgelerden alacaklı olduğunu ispatlaması gerektiği, ilk derece mahkemesince verilen kesin süreye rağmen davalı bankaca 11/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin dosyaya ibraz edilmediği, icra takibine konu alacağın dayanağı olarak 11/07/2012 tarihli genel ticari kredi sözleşmesi gösterildiği, davalı tarafından böyle bir sözleşmenin varlığı kanıtlanamadığından davacının 11/07/2012 tarihli genel ticari kredi sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğundan ve buna dayanılarak açılan icra takibinden de sorumluluğundan söz edilemeyeceği, ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, takipten sonra açılan takibe konu borçtan dolayı menfi tespit istemine ilişkindir.
Her ne kadar itirazın iptali ve menfi tespit davalarında takibe sıkı sıkıya bağlılık ilkesi geçerli ise de, davaya konu takip talebinde dayanak olarak gösterilen 11/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin hiç mevcut olmadığı ve taraflar arasında 30/09/2009 tarihli tek bir genel kredi sözleşmesi bulunduğu ihtilafsız olduğundan mahkemece, söz konusu yanlışın maddi hataya dayalı olduğu kabul edilerek işin esasına girilip karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 23/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.