YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/831
KARAR NO : 2020/4602
KARAR TARİHİ : 02.11.2020
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 20.09.2017 tarih ve 2014/341 E. – 2017/776 K. sayılı kararın davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 30.10.2019 tarih ve 2018/155 E. – 2019/1308 K. sayılı kararın Yargıtay’ca davacı vekili ile duruşmalı olarak incelenmesi davalı şirket vekili tarafından istenmiş ise de 21.02.2020 tarihinde davalı şirket vekili tarafından verilen duruşmadan vazgeçme dilekçeside dikkate alınarak dosyanın incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin yüksek faiz getireceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa belge karşılığında 31.300,00 DM verdiğini, müvekkilinin geri istemesine rağmen davalı tarafça iade edilmediğini, davalı tarafın kanuna aykırı şekilde mevduat topladığını ve aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiğini, davalı şirket veya şirketlerin yöneticilerinin ceza dava dosyalarında yargılandıklarını, davalı şirket veya şirketlerin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığından, diğer davalı gerçek kişinin de şirket veya şirketlerin yöneticisi olması nedeniyle sorumlu olduğunu ileri sürerek, müvekkili ile davalı arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve 16.003,43 Euro’nun davalı tarafa verildiği tarihten itibaren işleyecek döviz faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının şirket ortağı sıfatını kazandığını, şirket ortaklarının hisse bedellerini şirketten geri istemesinin mümkün olmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafın hak düşürücü süre ve zamanaşımı def’inin yerinde olmadığı, davalı şirkete 20.294,00 Euro ödenmiş ise de, davacının talep ettiği 16.003,43 Euro’dan davacıya yapılan toplam 6.336,00 Euro düşüldüğünde davacının 9.667,43 Euro alacağı kaldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine, 9.667,43 Euro’nun 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi gereğince dava tarihinden itibaren devlet bankalarının Euro cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödenen en yüksek döviz faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ve davalı şirket vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı ve davalı şirket vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
1) Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihi olan 28.06.2019 itibariyle Bölge Adliye Mahkemesi temyiz kesinlik sınırı 58.800,00 TL olup, bu meblağın altında kalan hükümler, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a. bendi uyarınca kesin niteliktedir. Davacı tarafın temyiz itirazına konu ettiği tutar 6.336,00 Euro olup, bu tutarın dava tarihi satış kuru üzerinden TL karşılığının 14.572.- TL’ye tekabül ettiği gözetildiğinde davacı temyiz isteminin temyiz sınırı altında kaldığı anlaşılmakla davacı vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
2) Dava, davalı ile geçerli şekilde ortaklık ilişkisi kurulmadığı için davalı şirket ortağı olmadığının tespiti ile bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41. maddesinde 25.03.1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklendiği belirtilmiş olup, işbu geçici 4. maddede ”31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanun’un 52/1-h maddesinde de işbu hükmün yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
Bu durum karşısında, mahkemece taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek üzere davalı şirket hakkındaki kararın re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3) Bozma sebep ve şekline göre davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin miktar yönünden REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen BOZULARAK KALDIRILMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 02.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.