Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2020/8276 E. 2022/3675 K. 09.05.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/8276
KARAR NO : 2022/3675
KARAR TARİHİ : 09.05.2022

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 9. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Kocaeli 1. Tüketici Mahkemesi’nce verilen 28.02.2017 tarih ve 2015/2578 E. – 2017/16 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nce verilen 01.07.2020 tarih ve 2018/1286 E. – 2020/825 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili …’in 11/09/2014 tarihinde Kocaeli ili … ilçesinden Arpalık İhsaniye köyünde bulunan evine gitmek için davalı şirkete ait, davalı …’un sevk ve idaresindeki …plaka sayılı aracına bindiği, Kısalar Sapağı’nda durakta inmek istediğini söylemesine rağmen şoför ile muavin konuşmaya daldıklarından ve telefonla konuştuklarından müvekkilinin ineceği durağı kaçırdıklarını, davalı şoför …’un davacıya karşı yönden gelerek İzmit istikametinden … istikametine giden … ‘ın sevk ve idaresindeki davalı şirkete ait … plaka sayılı araca aktarma yapacaklarını beyan ettiğini, davalı …’un karşı yönden gelen otobüsü görünce gerekli önlemleri almadan durak var mı yok mu demeden araç trafiğini de tehlikeye sokacak şekilde müvekkili karşıda duran araca bindirmek üzere indirdiğini bu esnada İzmit istikametinden … istikametine doğru seyir halinde bulunan Anıl Yılmaz’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın çarpması sonucu davacı …’i hayati fonksiyonları tehlikeye girecek şekilde yaraladığını, boynunun kırıldığı ve felç kalma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla tedavi giderleri, kaza nedeniyle kaybettiği kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden kaynaklanan zararları ve ekonomik geleceğinin sarsılmasından kaynaklanan zararları için 20.000.-TL maddi tazminat ve 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, davacının taksirle yaralandığını, şüpheliler hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığı kararı verildiğini, Turizme ait olduğu iddia edilen ve İzmit istikametindeki …plakalı otobüsten inerek otobüsün arka kısmından yolun karşı tarafında bulunan … plakalı otobüse binmek için dikkatsiz bir şeklide yola çıkarak yolun karşısına geçmek istemesi neticesinde kazanın meydana geldiğini, bu kazanın oluşumunda …plakalı araç sürücüsünün herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davacı tarafın maddi ve manevi tazminat talepleri haksız olup sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet verecek derecede fahiş olduğunu, davacı tarafın geçirmiş olduğu kaza ile müvekkil şirketin yahut müvekkil şirket sürücüsünün herhangi bir alakası bulunmadığı gibi kusur ile zarar arasında uygun illiyet bağının da olmadığını, davacı tarafın iddia ve taleplerini kabul manasına gelmemekle birlikte maddi ve manevi tazminat davalarında taraflarının sosyal ve ekonomik durumunun önem arz eder nitelikte olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, kaza tespit tutanağı, tanık anlatımları, mahallinde yapılan keşif, bilirkişi raporu, ATK raporu ve tüm evrak kapsamının bütün olarak değerlendirildiğinde, olay tarihinde davacının, davalı Berkant Kunt yönetimindeki diğer davalı Metro Turizime ait …plakalı otobüste yolcu olarak bulunduğu, ineceği durağı kaçırması üzerine davalı şöför …’un davacıyı durak dışında indirdiği, sürücü …’ın sevk ve idaresindeki aracın davacının karşıdan karşıya geçmesi esnasında davacıya çarptığı, dosya içerisinde mevcut ATK raporuna göre davacının karşıdan karşıya geçerken kontrolsüz davranması nedeni ile olayın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu, her nekadar mahkememizce yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda davalı …’ın % 30 kusurlu olabileceği belirtilmiş ise de söz konusu kusurun davalının eylemi ile kaza arasında illiyet bağı kurulması halinde olduğunun belirtildiği ve söz konusu raporda illiyet bağı ile ilgili bir açıklamada bulunulmadığı, ancak olayın oluş şekli nazara alındığında davacının eyleminin kendi kusurlu hareketinden kaynaklandığı, zira kontrolsüz olarak karşıdan karşıya geçmesi esnasında kazanın meydana geldiği, kazanın meydana geldiği yerin bilirkişi raporları ve mahkememizce yapılan keşiften anlaşılacağı üzere yerleşim yeri dışı olup görüş mesafesinin açık olduğu her nekadar davacı taraf karşıdan karşıya geçmenin davalı şöförün kendisini inmesi gereken durakta indirmemesi nedeni ile davalı şirkete ait karşı istikamette duran araca binerek gerçekte ineceği durağa gitmek için olması nedeni ile kaza ile davalıların eylemleri arasında illiyet bağının olduğunu belirtmiş iselerde, söz konusu kazanın meydana gelmesinde davacının kendi kusur ve ihmalinin bulunduğu nazara alındığında davalılar ile illiyet bağının kurulamayacağı tazminata ancak davalıların olayla ilgilerinin net bir şekilde tespit edilmesi halinde hükmedilebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, dosya kapsamına göre, somut uyuşmazlıkta kaza tespit tutanağında, davacı yayanın 2918 sayılı KTK’nın 68/1-b/3 kuralını ihlalden kusurlu olduğunun tespit edildiği, sürücülere ise kusur verilmediği, mahkemece yapılan keşif sonucu alınan kusur raporunda ise, olayda illiyet bağı kurulması halinde davacı …’in 2918 sayılı KTK’nın 68. maddesinde düzenlenen kuralı ihlal etmiş olması nedeniyle %70, davalının ise aynı Kanun’un 58. maddesi ve Trafik Yönetmeliği’nin 112,113-a bendindeki kuralları ihlal etmesi nedeniyle % 30 oranında kusurlu olduklarının tespit edildiği, İstanbul Adli Tıp Trafik İhtisas Kurulunca düzenlenen 22/09/2016 tarihli kusura ilişkin raporda “Her ne kadar davalı sürücü yolcusu olan davacıyı durak olmayan mahalde indirmiş ise de; kazanın indirme aşamasında meydana gelmediği ve söz konusu hususun farklı bir trafik ihlali olduğu, dava konusu kazanın olay mahallinde davalı sürücü idaresindeki araçtan inip bu aracın önünden görüşe kapalı alandan kontrolsüzce kaplamaya girip karşıya geçmek isteyen davacı yayanın kusurlu hareketi neticesinde meydana geldiğinin müşahede edildiği, bu bağlamda mahkemece aldırılan bilirkişi raporuna iştirak edilmediği, kaza tespit tutanağında belirtilen kusur durumunun oluşa uygun bulunduğu, tüm veriler, ifadeler, çarpma noktasının konumu, çarpmadan önce fren izi bulunmaması ve aracın durma mesafesi, davacı yayanın olay mahallinde yolun sağında duraklamış olan aracın önünden aniden kaplamaya girmiş olması göz önünde bulundurulduğunda; davalı sürücü … idaresindeki otobüste yolcu olarak bulunan davacıyı durak olmayan mahalde indirdiği, söz konusu hususun bir trafik ihlali olduğu, yolcunun inmesinden sonra meydana gelen kazada atfı kabil kusuru bulunmadığı, sürücü … idaresindeki araç ile olay mahallinde seyri sırasında karşıdan karşıya geçmek amacıyla görüş alanı dışında kalan bölgeden; yolun sağında duraklamış olan otobüsün önünden kontrolsüzce kaplamaya giren davacı yayaya çarpması ile karıştığı kazada atfı kabil kusuru bulunmadığı, davacı yaya … olay mahallinde davalı sürücü idaresindeki otobüsten indikten sonra, yolun karşısına geçmek amacıyla duraklamış olan aracın önünden gelen trafiği kontrol etmeden kaplamaya giriş yaptığı, gelen araca ilk geçiş hakkını tanımadığı, korunma tedbiri almadığı anlaşılmakla, kendi yaralanmasıyla neticelenen kusurludur.” şeklinde kusur belirlemesi yapıldığı, hükme esas alınan İstanbul Adli Tıp Trafik İhtisas Kurulunun 22/09/2016 tarihli rapor ile alınan ilk kusur raporunun kendi içindeki çelişkiyi giderdiği, oluşa uygun, denetime elverişli, gerekçeli ve yeterli olduğu, mahkemece hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından mahkemece bu kusur raporu hükme esas alınarak, davacının yaralanması ile davalıların eylemleri arasında illiyet bağı bulunmadığı, kazanın meydana gelmesinde davacının kendi kusur ve ihmalinin bulunduğu ve davalıların kusurunun bulunmadığı, gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihi olan 01/07/2020 itibariyle temyiz kesinlik sınırı 72.080,00 TL olup bu meblağın altında kalan hükümlerin 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi uyarınca kesin nitelikte olduğu, davacının 20.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminat talebine yönelik olarak İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verildiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddedildiği, davacının temyize getirdiği miktarın temyiz sınırı altında kaldığı anlaşılmaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 366. maddesi delaletiyle kıyasen uygulanması gereken aynı Kanun’un 346/2. maddesi hükmü uyarınca, kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bu yolda karar verilebileceğinden, davacı vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin miktar yönünden REDDİNE,HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 09/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi