Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2020/7757 E. 2022/351 K. 17.01.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/7757
KARAR NO : 2022/351
KARAR TARİHİ : 17.01.2022

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 29.09.2020 tarih ve 2020/20 E. – 2020/478 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili asıl davada, müvekkili ile …’nın davacı şirketin ortakları iken …’nın ölümü ile eşi davalının veraset yoluyla şirket ortağı haline geldiğini ve her iki şirket ortağına münferiden şirketi temsil yetkisi verildiğini, davalının 2006 yılı Haziran ayında Yapı Kredi A.Ş. … Şubesi’nde bulunan şirket hesabından 10.000,00 TL ve 19.10.2006 tarihinde 56.000,00 TL’yi çekmek suretiyle kendi hesabına aktardığını ve şahsi harcamaları için kullandığını, şirketi temsil yetkisini kötüye kullanarak şirketin nakit ödeme dengesinin bozulmasına sebebiyet verdiğini belirterek şimdilik 6.000,00 TL’nin ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili asıl davada, şirket yönetiminin kayyıma tevdiinin zorunlu olduğunu, şirket adına şirket müdürü hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için ortaklar kurulu kararı alınması gerektiğini, müvekkilinin şirket uygulamasına aykırı bir davranış sergilemediği gibi dava dışı diğer ortağın şirket hesabına yatırılan paraları kendi şahsi hesabına aktardığını ve müvekkilinin bu durumu engellemeye çalıştığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davacı vekili birleşen davada, asıl davadaki iddialarını tekrar ederek 50.451,70 TL’nin 19.10.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, birleşen davada, zamanaşımı defi’inde bulunmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre, asıl dosya yönünden temyiz yoluna gidilmediği, bu haliyle asıl dosya yönünden verilen kararın kesinleştiği, bu nedenle asıl dosya yönünden yeniden hüküm kurulmadığı, birleşen dava yönünden davanın limited şirketi müdürünün 19/10/2006 tarihinde davacı şirketin banka hesabından kendi hesabına aktardığı paranın tahsili istemine ilişkin sorumluluk davası olduğu, olay tarihi itibariyle uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK’nın 556. maddesinin atfıyla aynı Kanun’un 309/4. maddesi uyarınca mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı, 21.05.2015 tarihinde açılan birleşen davada dava tarihi itibariyle 6762 sayılı TTK’nın 309/4. maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 17/01/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.