YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/7107
KARAR NO : 2022/181
KARAR TARİHİ : 12.01.2022
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce bozmaya uyularak davanın reddine dair verilen 08.07.2020 tarih ve 2019/1721 E. – 2020/599 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalıların 09.10.2014 tarihinde 2014/81672 sayı ile 07, 09 ve 12. sınıflarda “şekil+YCN Tractor Spare Parts Since 1959” işareti için marka tescil başvurusunda bulunduğunu, müvekkilinin “New Holland” ibareli markasına dayanarak 556 sayılı KHK’nın 8/1-b, 8/3, 8/4 maddeleri uyarınca yaptıkları itirazın TPMK YİDK tarafından haksız şekilde reddedildiğini, oysa müvekkilinin markalarının dünya çapında tanınmış hale geldiğini ileri sürerek, davalı TPMK YİDK’nın 2016/M-4641 sayılı kararının iptalini, 2014/81672 sayılı işaretin tescil edilmesi durumunda hükümsüzlüğünü ve sicilden terkini, müvekkiline ait “New Holland” markasının tanınmış marka olduğunun tespitini talep ve dava etmiş, davacının tanınmışlığının tespitine ilişkin talebi asıl dava dosyasından tefrik edilerek mahkemenin işbu dava dosyasındaki esasına kaydedilmiştir.
Davalılar vekilleri, tanınmışlığın tespitine ilişkin TPMK nezdinde herhangi bir başvuru yapılmadan açılan davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacının TPMK nezdinde tanınmışlığın tespitine ilişkin herhangi bir başvuru yapmadan tespit davası açtığı, davacının tefrik kararından sonra müvekkiline ait “NEW HOLLAND” markasının tanınmışlığının tespitine karar verilmesini talep etmediklerini, ancak ilk dosyadaki YİDK kararına yaptıkları itirazın değerlendirilmesi açısından bu markalarının tanınmışlığı nedeni ile dava konusu başvurunun 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi gereğince değerlendirilerek karar verilmesini talep ettiklerini, bu talebin de YİDK kararının iptaline ilişkin 2016/275 E sayılı dosyada tanınmışlık deliline dayanılma olarak değiştirilmesi nedeni ile bu dosya kapsamındaki taleplerinin konusuz kaldığının bildirildiği, velev ki 556 sayılı KHK ile kurum kararları dikkate alındığında, davacı yanın TPMK’da tanınmışlığın tespitine ilişkin bir başvuru yapmadan böyle bir dava açmasının da mümkün olmadığı gerekçesi ile, konusuz kalan davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, Dairemiz bozma ilamına uyularak ve tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin 2016/275 E. sayılı asıl davanın 23.12.2016 tarihli oturumundaki “biz tanınmışlığın tespitini ayrıca istiyoruz, TPMK’ya yapılmış bir müracaatımız yoktur” şeklindeki beyanıyla ve 2016/486 E. sayılı işbu davada da 06.01.2017 tarihli dilekçe ile “müvekkilinin markasının tanınmış marka olduğunun tespiti ile tüm yargılama giderlerinin davalılara yükletilmesini” talep etmekle, 2016/486 E. sayılı işbu davanın tefrikine ve görülmesine kendisinin neden olduğu, dolayısıyla mahkemenin davacı vekilinin tanınmışlığın tespiti davasını ayrı bir esasa kaydedip, işin esasını bu ayrı davada incelemesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, her ne kadar mahkemece 2016/275 E. sayılı asıl davanın 23.02.2017 tarihli ara kararında, 23.12.2016 tarihli oturumunda alınan tanınmışlığın tespiti talebinin tefrikine dair 4 numaralı ara kararından geri dönülmesine karar verilmişse de, davanın tefrikine karar verildikten sonra, asıl davada bu türden bir rücu kararının verilmesinin mümkün olmadığı, eğer tefrik kararının hatalı olduğu düşünülüyorsa, tefrik edilen dosya üzerinden birleştirme kararının verilmesinin gerekmesi karşısında, anılan rücu kararının, işbu davaya bir etkisinin bulunmadığı, işin esası yönünden ise davacının TPMK nezdinde tanınmışlığın tespitine ilişkin herhangi bir başvuru yapmadan tespit davası açtığı, davacı yanın TPMK’da tanınmışlığın tespitine ilişkin bir başvuru yapmadan böyle bir dava açmasının da mümkün olmadığı gerekçesi ile, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ve yeniden hüküm kurularak, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Dosyadaki yazılara, Bölge Adliye Mahkemesince uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 12/01/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.