YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/6649
KARAR NO : 2022/555
KARAR TARİHİ : 24.01.2022
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 27.11.2018 tarih ve 2017/750 E- 2018/716 K. sayılı kararın asıl davada davacılar vekili ve birleşen davada davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin kabulüne dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nce verilen 17.06.2020 tarih ve 2019/1493 E- 2020/692 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi asıl davada davacılar vekili ve birleşen davada davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl ve birleşen davada davacılar vekilleri, müteveffa …’tan davacılara ve davalı …’ye dava dışı başka mirasçılar ile birlikte yüklü miktarda miras kaldığını, miras kalan taşınmazların hisseli olup, müteahhitlere kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılmak üzere verildiğini, mirasçılara hisseleri kadar müstakil daire ve dükkanlar düştüğünü, davalılardan …ve oğlu diğer davalı …’ın davacılardan menfaat elde etmek için Antalya 4. İcra Müdürlüğünün 2016/2379 Esas sayılı icra dosyasına dayanak toplam 1.907.775,00 TL’lik bonoları muvazaalı olarak düzenlediklerini ileri sürerek, takibe konu bonolar nedeniyle davacıların borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı … vekili; davacıların iddialarının Antalya 8.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/261 Esas sayılı dosyasında halen devam eden tarafları ve konusu aynı olan tasarrufun iptali davasında incelenmesi gerektiğini, alacakların muvazaalı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Asıl ve birleşen davada davalılar … ve …; 2009 yılları ve öncesinde oğlu Hasan’ın borçları nedeniyle zor durumda kaldıklarını ve bu nedenle şirket ortakları ve arkadaşları ile birlikte kredi kullandığını, bu krediler nedeniyle arkadaşları olan … ailesinden …’ın kredi kartlarından yararlandıklarını, ancak borçları kapatamayıp daha da büyüttüğünü 2011 yılına geldiğinde öğrendiğini, alacakların gerçek olduğunu savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı …’ın Antalya 4. İcra Müdürlüğü’nün 2016/2379 Esas sayılı dosyasında takibe dayanak bonolar nedeni ile gerçek bir alacağının bulunup bulunmadığı, gerçek bir alacak var ise davacılar ve davalılar … ile … arasındaki tapuda devir işlemlerinin muvazaalı olup olmadığı hususlarının açılmış olan tasarrufun iptali davasında irdelenmesi ve buna göre mahkemece gerçek bir alacağın bulunduğu ve muvazaalı işlemlerin olduğunun kabulü halinde mahkemece tasarrufun iptaline karar verileceği, bu itibarla açılan menfi tespit davasında davacıların davalılar …, … ve … arasında gerçek bir alacak borç ilişkisi bulunup bulunmadığı, aralarında muvazaa olup olmadığı hususlarının incelenmesinde davacıların ve birleşen dosya davacılarının bonoda taraf sıfatları olmadığı, alacağın muvazaalı olup olmadığının tasarrufun iptali davasında çözülmesi gerektiği gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın aktif husumet yokluğu ve hukuki yararının bulunmadığından usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı asıl ve birleşen dava davacıları vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, muvazaa sebebine dayalı menfi tespit davasında menfaati olan üçüncü kişilerin muvazaa iddiasında bulunabileceği, İlk Derece Mahkemesinin davacıların bonoda taraf olmadığı gerekçesiyle aktif husumet ehliyetlerinin bulunmadığı yönündeki değerlendirmesinin uygun olmadığı, davacılar vekilinin bu yöndeki taleplerinin kabulüne, ancak tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun borçtan yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici haciz belgesinin bulunması gerektiği, asliye hukuk mahkemesince alacağın muvazaalı olup olmadığının 2016/261 Esas sayılı dosyasında çözümlenmesi gerektiğinden davacıların takip konusu bonoların muvazaalı olduğu yönünde dava açmalarında hukuki yararları bulunmadığı gerekçesiyle asıl davada davacılar vekili ile birleşen davada davacılar vekilinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince re’sen sebeplerle esastan kabulü ile ilk derece m
ahkemesi kararının kaldırılarak davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı asıl ve birleşen dava davacıları vekillerince temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen dava davacıları vekillerince temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden asıl ve birleşen dava davacılarından ayrı ayrı alınmasına, 24/01/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.