Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2020/5937 E. 2022/2993 K. 13.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/5937
KARAR NO : 2022/2993
KARAR TARİHİ : 13.04.2022

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22.03.2017 tarih ve 2014/66 E- 2017/76 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce verilen 10.06.2020 tarih ve 2017/4679 E- 2020/1004 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 12.04.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının aldığı ihtiyati tedbir kararını icraya koyup müvekkilinin işyerindeki ürün ve araç- gereçleri toplattırdığını, İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2009/155 Esas sayılı dosyası ile de endüstriyel tasarıma tecavüzün meni ile tazminat davası açtığını, müvekkilinin de davalı adına tescilli 2000/008132 sayılı tasarımın hükümsüzlüğünü istediğini, mahkemece müvekkilinin talebinin kabulü ile anılan tasarımın hükümsüzlüğüne karar verildiğini, davalının ihtiyati tedbir kararı alırken ve müvekkiline karşı dava açarken kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin araçlarına el koyarak büyük zarara sebebiyet verdiğini, davalının tescil ettirdiği harcı alem tasarımın daha önceden piyasada yer aldığını bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırılık taşıdığını, müvekkilinin dava dışı Özmusu Spor Ekipmanları Ltd. Şti. ile 90.000 adet stadyum koltuğunun satışı konusunda anlaştığını, ancak davalının haksız olarak üretim araçlarına el koyması nedeniyle ürünlerin zamanında alıcıya teslim edilemediğini, böylece müvekkilinin cezai şart ödemekle yükümlü hale gelip bunu 10 taksitle ödemeyi taahhüt ettiğini, alıcı karşısında itibar kaybına uğrayan müvekkilinin adı geçen firmaya 9 ay boyunca indirimli satış yapmak zorunda kaldığını ileri sürerek davacının uğradığı 211.323.- TL zararın 04.11.2009 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte, 10.000.- TL manevi tazminatın reeskont faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tescilli tasarıma dayalı haklarını kullanan müvekkili için haksızlığından ya da hakkını kötüye kullandığından söz edilemeyeceğini, tazminat davası açılabilmesi için harcı alem bir tasarımın bile bile ve kötüniyetle sahiplenilmiş olmasının gerektiğini, müvekkilinin tasarımının ise ancak ABD Patent Ofisi nezdinde çok uzun uğraşlar sonucu bulunan 1995 tarihli bir patent belgesinin ekindeki çizime dayalı hükümsüz kılındığını, müvekkilinin bu patent belgesindeki çizimleri bilemeyeceğini, davacının dahi hükümsüzlük davasında bu patent belgesine yeni ulaştıklarını ifade ettiğini, davacının müvekkilinde 17 yıl boyunca üretim müdürlüğü yapan kişiyi ayartıp kendi bünyesine aldığını, davacının dayanak sözleşmesinin müvekkilini zarara uğratmak kastıyla kurgulandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu tribün koltuğunun kötü niyetli olarak tescili söz konusu olup olmadığına dair yapılan incelemede UEFA ve FİFA teknik şartnamedeki koltuklara ilişkin değerlendirme yapıldığında, tasarımın biçimine dair kesin bir tarif ortaya koymadığı, tasarımda olması zorunlu olan sınırlayıcı teknik özellikleri belirttiği, teknik şartnamelerle zorunlu kılınan özellikler tasarımcının özgün ve farklı bir tasarım üretmesine engel olmadığı, bu sebeple davalının tescil ettirdiği tasarımın harcıalem niteliğinin bulunmadığı, davalının tasarımının tescil başvurusunda bulunulduğu 1999 tarihinden önce ABD’de 1995 yılında tescilli tasarım nedeniyle hükümsüzlük kılındığı göz önüne alındığında tescil tarihi itibariyle davalının ABD’de tescilli tasarımdan haberdar olduğunu gösterecek herhangi bir kanıt olmadığı gibi davalının bu tasarıma ulaşması da mümkün görünmediğinden tasarımı bilemeyeceği, davalının tasarımın tescilinde kötü niyetli olduğuna dair hukuki bir gerekçe bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı şirketin, harcıalem bir ürünü tescil ettirerek, salt davalıyı zararlandırmak için hareket ettiği, yargı mercilerine başvurduğu, dürüstlük kurallarına aykırı hareket ederek hakkın kötüye kullandığı hususlarının ispatlanamadığı, Anayasa’da düzenlenen hükümler ile emsal kararda değinilen kriterler doğrultusunda, somut olayda davalının, tescilli tasarımına dayanarak yargı mercilerine başvurduğu ve yasal hakkını kullandığı sonucuna varıldığı, ilk derece mahkemesince sonuç itibarıyla davanın reddine karar verilmesinin yerinde görüldüğü, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verildiği, ancak mahkeme kararının gerekçesinin düzeltildiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin reddine, kararın gerekçesi düzeltilmekle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararın tazmini ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkin olup mahkemece yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 399/1. maddesinde lehine ihtiyati tedbir kararı verilen tarafın, ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu anda haksız olduğu anlaşılır yahut tedbir kararı kendiliğinden kalkar ya da itiraz üzerine kaldırılır ise haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararı tazminle yükümlü olduğu belirtilmiş, 554 sayılı KHK’nın 45. maddesi “Tasarımın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde, kararın sonuçları geçmişe etkili doğar. Bu nedenle, tasarım başvurusu veya tesciline hukuki bakımdan bu Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanan koruma, hükümsüzlük kapsamında doğmamış sayılır. Tasarım sahibinin ihmali veya kötü niyetli olarak hareket etmesinden kaynaklanan, zararın giderilmesine ilişkin tazminat ve sebepsiz zenginleşme talepleri saklı kalmak üzere hükümsüzlüğün geriye dönük etkisi, aşağıdaki durumları etkilemez: a) Tasarımın hükümsüz sayılmasından önce, tasarımdan doğan haklara tecavüz sebebiyle verilen kesinleşmiş ve uygulanmış kararları; b) Tasarımın hükümsüzlüğüne karar verilmeden önce, yapılmış ve uygulanmış sözleşmeler. Ancak, hal ve şartlara göre, hakkaniyet düşüncesinin gerekli kıldığı durumlarda sözleşme uyarınca ödenmiş bedelin kısmen veya tamamen iadesi talep edilebilir. Bir tasarımın hükümsüzlüğüne ilişkin kesinleşmiş karar herkese karşı hüküm doğurur. Enstitü, mahkemenin gönderdiği ilamı sicile işler ve Yönetmelikte öngörülen süre içinde yayın yolu ile ilan eder.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davalının TPMK nezdinde adına tescil ettirdiği 2000/008132 sayılı Endüstriyel Tasarımın İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2009/155 Esas- 2010/154 Karar sayılı ilamı ile hükümsüz kılındığı ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Fikri mülkiyet haklarından doğan tazminat davaları kusura bağlı davalar niteliğinde olup uzun süredir ürettiği stadyum koltukları alanında uzman olan davalının, daha önceden ABD Patent Ofisi nezdinde tescilli bir patentle korunan stadyum koltuklarının yenilik ve ayırt edicilik kriterlerine sahip olmadığını bilebilecek durumda olduğu halde sonradan hükümsüz kılınan tasarımına dayanarak davacı şirket hakkında 30.10.2009 tarihinde İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2009/36 D. İş sayılı dosyası üzerinden ihtiyati tedbir kararı alıp bu kararın 05.11.2009 tarihinde infazını ve hüküm kesinleşinceye kadar devamını sağlamak suretiyle davacının anılan ticaretini (koltukların üretimini) haksız olarak engellediği, bu halde kusurlu davranışı ile davacının zararına sebebiyet verdiği anlaşıldığından davacının bu nedenle uğradığı zararların tazminine kadar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi yerinde olmamış, bu sebeple kararın davacı yararına bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 13/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.