Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2020/5165 E. 2021/5367 K. 24.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/5165
KARAR NO : 2021/5367
KARAR TARİHİ : 24.06.2021

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ12. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 20.12.2017 tarih ve 2015/580 E. – 2017/1151 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 04.11.2019 tarih ve 2018/1436 E. – 2019/1364 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 21.06.2021 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalılardan Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. vekilleri Av. … ile Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının, davalı banka nezdinde mevcut 4 ayrı hesabından haksız olarak toplam 4.266.162,47 TL para çekildiğini, davalı bankadan işlemlere ilişkin bilgi ve belgeler temin edilip incelendiğinde davacının müteselsil borçlu/kefil/rehin veren sıfatı ile sorumlu olmadığı kanaatine varıldığını, dava dışı Yayla Denizcilik ..Ltd. Şti. ve Çakıl Denizcilik ..Ltd. Şti. borçlarından dolayı davacı hesaplarından kesinti yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının davalı bankaya rehin verme yönünde bir talimat da vermediğini, ayrıca davacının SPK’na tabi olduğunu bilen/bilmesi gereken davalı bankanın davacının istisnai haller dışında üçüncü kişiler lehine teminat, rehin, ipotek ve kefalet veremeyeceğini bilmesi gerektiği halde hukuka aykırı işlem yaptığını, belirterek rehin sözleşmesi ve genel kredi sözleşmeleri kapsamında davacının müteselsil borçlu/kefil/rehin veren sıfatları ile sorumlu olmadığının tespiti ile, davacıdan haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil edilen tutardan şimdilik 10.000.-TL’nin kesintinin yapıldığı tarihten itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 14.03.2016 tarihli dilekçesinde, hakları atiye kalmak kaydıyla menfi tespit taleplerinden şimdilik vazgeçtiklerini, haksız fiil nedeniyle tahsil edilmiş bedelin tahsilini talep ettiklerini belirtmiştir.
Davalı vekili, dava konusu işlemlerin davacının yazılı talep ve talimatları doğrultusunda, sözleşmeler ve taahhütlere dayalı olarak, yasa, sözleşme ve bankacılık uygulamalarına uygun olarak gerçekleştirildiğini, davacının imzalamış olduğu rehin sözleşmelerini genel kurullarında ilan ettiğini, bağımsız denetim raporlarında açıkladığını, internet yoluyla ve ticaret sicil gazetesinde de ilan ettiğini, ayrıca rehnettiği hesaplarından borçlar için tahsilat yapılması yönünde talimat verdiğini, bu tahsilatları da aynı şekilde bildirip ilan ettiğini, hesaplarına ilişkin süreçlerden her zaman haberdar olan, tahsilatı borçları için verdiği şirketlere borç-alacak kayıtlarında muhasebeleştiren ve rehin verdiği şirketlerde oluşan alacağı için bu şirketlerden senet ve teminat alan, işlemlerin üzerinden yıllarca ve son tahsilatların üzerinden 1 yıldan fazla süre geçmesine karşılık itirazda bulunmayan davacının davasının haksız olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının dava dilekçesinde harca esas değerin 10.000,00 TL olarak bildirilip, bu miktar üzerinden harç yatırılmış ise de dilekçenin 2. Sayfası ve tüm içeriğinden davalı banka tarafından tahsilat yapılan toplam 4.266.162,47 TL tutarındaki miktar yönünden rehin sözleşmesi ve Genel Kredi Sözleşmeleri kapsamında sorunlu olmadığının tespitini istediği anlaşılmakla davanın belirlenen bu miktar yönünden nispi harcın yatırılarak davanın açılması gerektiği düşüncesiyle davacı tarafa eksik harcı tamamlaması için süre verilmiş ise de verilen kesin süre içerisinde eksik harç ikmal edilmediğindan Harçlar Kanun’nun 30. HMK 150/1. maddeleri uyarınca menfi tespite ilişkin istemin işlemden kaldırılmasına karar verildiği, yargılama sürecinde davacı tarafça yasal süreç içerisinde yenileme talebinde bulunulmadığından menfi tespite ilişkin davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerektiği, davacı şirketin her iki dava dışı şirketle yapılan Genel Kredi Sözleşmelerinde rehin veren sıfatıyla kaşe ve imzasının bulunduğu, davacı Mega Polietilen şirketinin dava dışı Yayla Denizcilik Şirketi ile yine dava dışı Çakıl Denizcilik Şirketinin kredi borçları için davacı banka ile yazılı şekilde akdetmiş olduğu rehin sözleşmeleri ile davalı bankada bulunan bütün mevduat hesaplarında yer alan bütün varlıklarını rehin olarak gösterdiği, kredi borçluları durumunda olan dava dışı Yayla Denizcilik şirketi ile Çakıl Denizcilik Şirketinin muacer kredi borçlarını ödememeleri üzerine kredi alacaklısı durumunda olan davalının, geçerli olduğu anlaşılan rehin sözleşmeleri uyarınca üzerinde rehin hakkına sahip olduğu davacı şirkete ait mevduat hesaplarından haklı olarak tahsilat yaptığı, rehin yükümlüsü davacı şirketin davalı bankaya hitaben yazdığı 28/05/2014 tarihli yazılardan da davacı şirket tarafından davalı bankaya dava konusu rehin haklarının verildiği ve kredi borçlularının borçlarını ödememesi üzerine davalı bankanın davacı şirkete ait mevduat hesaplarındaki varlıklardan tahsil ettiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle menfi tespit istemine ilişkin davanın açılmamış sayılmasına, haksız tahsilat nedeni ile alacak istemine ilişkin davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, davacı vekilince menfi tespit davasına ilişkin açık bir istinaf nedeni ileri sürülmemiş olmakla menfi tespit davasına ilişkin hükmün kesinleştiği, davacının haksız tahsilat iddiasını ispat edemediği, ilk derece mahkemesince istirdat davasının reddi yönünde verilen kararda bir isabetsizlik görülmediği, gerekçesiyle davacının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 14,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 24.06.2021 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.