Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2020/5132 E. 2021/4682 K. 02.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/5132
KARAR NO : 2021/4682
KARAR TARİHİ : 02.06.2021

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 23/03/2017 tarih ve 2015/1179 E. – 2017/268 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce verilen 13/09/2019 tarih ve 2017/3558 E. – 2019/1733 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 31.05.2021 günü hazır bulunan davacı vekilleri Av. … ile Av. … , davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek portföy tazminatı ile maddi ve manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalı tarafından sözleşmenin 18. maddesine göre uygun önel verilerek feshedildiğini, bu madde uyarınca fesih halinde tarafların sözleşmenin feshi nedeniyle birbirinden herhangi bir talepte bulunamayacağının düzenlendiğini, sözleşmenin 29. maddesinde de taraflar arasındaki önceki sözleşmelerin hükümsüz kaldığının düzenlendiğini, portföy tazminatı ile maddi ve manevi tazminat koşullarının oluşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki sözleşmenin 3 yıl olarak yapıldığı ve 6 hafta önceden bildirimde bulunmak koşulu ile sebep gösterilmeden fesih hakkı tanındığı, 2013 tarihli sözleşmenin süreli olarak düzenlendiği ve en son sözleşmede davacının bölgesinin Güzelyurt ve Askeri Kantinler olarak belirlendiği, davacıya sadece perakendecilere satış yetkisi verildiği ve ulusal zincir mağazalara satış yetkisinin davalıda olduğu, davacının satış hedefinin gerçekleşmemesi halinde farklı distribütörlerin tayin edilme yetkisinin davalıda bulunduğu, hükümlerine göre davacının tek satıcı olmadığının anlaşıldığı, kaldı ki askeri kantinlere yapılan satışların ihale yolu ile yapılacağından davalı adına müşteri çevresinin genişlemesinden bahsedilemeyeceği, bu nedenlerle davacının portföy tazminatı talep edemeyeceği, sözleşmenin 3 yıl olarak düzenlenmesi ve uygun önel verilerek sonlandırılmış olması ve aynı maddede tarafların birbirinden tazminat talep edemeyeceğinin düzenlenmiş olmasına göre, sözleşmede davalıya tanınan bir hakkın kullanılması nedeniyle davacının tazminat talep edemeyeceğinden maddi tazminat taleplerinin de yerinde olmadığı, davacının sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle ticari itibarının zedelendiğine dair dosyada delil bulunmaması ve sözleşmenin 18. maddesine göre uygun önel verilerek sözleşmenin feshedilmiş olması ve bu maddede bu yolla fesih halinde tarafların birbirinden tazminat talep edemeyeceğinin düzenlendiğinden manevi tazminat talebinin de yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; tüm dosya kapsamına göre, İlk Derece Mahkemesinin portföy tazminatı ile maddi ve manevi tazminat isteğine yönelik taleplerin reddine ilişkin karar gerekçesinin yerinde olduğu, davacının taraflar arasındaki sözleşmenin 18. maddesinin genel işlem koşulu niteliğinde olduğuna dair istinaf nedenini ilk derece mahkemesinde ileri sürmemiş dahi olsa emredici hüküm olması nedeniyle resen dikkate alındığı, tarafların tacir olduğu, sözleşme ilişkisinin 2003 yılından beri devam ettiği, dosya kapsamında bulunan bir önceki 2010 yılı sözleşmesinin 18. maddesinde de aynı hükmün bulunduğu, bu hükmün bir tarafın diğer tarafa zorla kabul ettirdiği bir koşul olmayıp sebep göstermeden fesih yetkisinin ve fesih sonunda tazminat talebinde bulunamayacaklarının her iki tarafa da tanındığı, hükmün davacı tarafçada kabul edilmesi nedeniyle TBK’nın 21. madde koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteğinin esastan reddine karar verilmiştir.
Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 14,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 02/06/2021 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.