Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2020/4893 E. 2021/1099 K. 11.02.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/4893
KARAR NO : 2021/1099
KARAR TARİHİ : 11.02.2021

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Samsun Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 11.10.2017 tarih ve 2015/179 E. – 2017/898 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nce verilen 22.03.2019 tarih ve 2019/333 E. – 2019/353 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 08.02.2021 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … , davalı … vasisi … vekili Av…. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi …tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı bankanın … Şubesi ile kredi borçlusu Engizli Oto Cam Paz. İnş. Turzm San. Tic. Ltd. Şti arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerine istinaden kredi kullandırıldığını, davalının işbu kredi sözleşmelerini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, borcun zamanında ödenmemesi nedeniyle hesabın kat edilerek ihtarname gönderildiğini ve Samsun 6. İcra Müdürlüğü’nün 2015/102 esas sayılı dosyasında genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, davalının takipte el yazısına, borca, borcun dayanağı belgelere ve tüm ferilerine itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptaline, takibin devamına ve % 20 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacının iddialarının yerinde olmadığını, faiz talebinin usul ve yasaya aykırı olduğunu savunarak davanın reddi ile kötü niyet tazminatı istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, davalının müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu 18.04.2011 tarihli sözleşme kapsamında sorumluluğunun bulunduğu, bu kefalet sözleşmesinin geçerli olduğu, 20.07.2017 tarihli bilirkişi raporunda davacı bankanın isteyebileceği alacağın hesap edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, davalının davacı banka ile asıl borçlu şirket arasında akdedilen 18.04.2011 tarihli genel kredi sözleşmesine isim ve imza koyarak müteselsil kefil olduğu, bu sözleşmeye istinaden asıl borçluya kredi kullandırıldığı, kredi müşterisi asıl borçlunun borcunu ödememesi üzerine takip başlatıldığı, genel kredi sözleşmesinin 18.04.2011 tarihinde imzalanmış olması nedeniyle kefaletin geçerliliği için eş rızasının gerekli olmadığı, bilirkişi raporu ile davacı banka alacağının hesaplandığı, yapılan bu açıklamalar çerçevesinde ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan nakdi alacağın tahsili, gayri nakdi alacağın ise depo edilmesi için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Davacı banka tarafından sunulan ve 18.04.2011 tarihli olduğu iddia edilen genel kredi sözleşmesi ile 06.07.2012 tarihli kredi çerçeve sözleşmesinde davalının imzası bulunmaktadır. Ancak 06.07.2012 tarihli kredi çerçeve sözleşmesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra akdedildiğinden ve davalının eş rızası alınmadığından bu sözleşme bağlamında davalı tarafından verilen kefalet geçersizdir. Davacı banka, dosya içinde bulunan ve ancak düzenleme tarihi içermeyen genel kredi sözleşmesinin 18.04.2011 tarihinde düzenlendiğini belirtmiş, davalı ise bu sözleşmenin ne zaman düzenlendiğinin belli olmadığını belirterek bu sözleşme bakımından da kefaletinin geçerli olmadığını savunmuştur. Bu durumda tarih içermeyen genel kredi sözleşmesinin 18.04.2011 tarihinde akdedildiğini ispat yükü, davacı bankaya aittir. Alınan son bilirkişi raporunda tarihsiz genel kredi sözleşmesinin, 18.04.2011 tarihli olduğu bildirilmiş ise de, dosyada bulunan ikinci sözleşme tarihi olan 06.07.2012 tarihinden önce, 18.04.2011 tarihli olduğu davacı bankaca iddia edilen sözleşme ile dava dışı kredi müşterisine kredi kullandırıldığı, somut dayanaklarla tarihsiz genel kredi sözleşmesinin tarihinin bankaca iddia edildiği gibi 18.04.2011 tarihi olup olmadığı hususu irdelenmemiştir. Bu durum eksik incelemeye sebebiyet vermektedir.
Kabule göre ise; çeklerle ile ilgili depo talebinin kefil yönünden kabulüne karar verilmesi, bu yönde sözleşmede özellikle çeklerle ilgili açık hüküm bulunmasına bağlıdır. Ancak sözleşmede bu hususta açık hüküm olmamasına rağmen çeklerle ilgili talebin kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Ayrıca davalının imzası bulunan sözleşmede uygulanacak akdi ve temerrüt faiz oranlarına ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda, davacı bankanın emsal kredilere faizlerin uygulanacağı tarih itibariyle fiilen uyguladığı faiz oranları belirlenip T.C. Merkez Bankası’na bildirilen oranlarla karşılaştırılarak, hangisi düşükse o oranın ya da oranların uygulanması gerekmektedir. Dosyada bulunan bilirkişi raporları, hükme esas alınamaz.
Mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde bankacılık konusunda uzman bir bilirkişiye banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yaptırılıp denetime elverişli bir rapor alınarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması ve kurulan bu hükme yönelen istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesi’nce reddedilmesi doğru görülmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, takdir olunan 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, 11.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.