Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2020/4887 E. 2021/1055 K. 10.02.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/4887
KARAR NO : 2021/1055
KARAR TARİHİ : 10.02.2021

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Mersin 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 12.02.2019 tarih ve 2018/197-2019/29 sayılı kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı … vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 08.02.2021 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … Mahaloğlu ile davalılardan … vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının tefecilik yapan davalı …’ün dava dışı …’a borç vermesi nedeniyle boş senet imzalayıp davalıya verdiğini, alınan borcun ödenmesine rağmen senedin iade edilmediğini, davalı …’ün gayrimenkul hissesini davacının aracılığı ile dava dışı Av. …’na sattığını, ancak bu gayrimenkul değerlendiğinden satışın iptalini temin etmek için davacıya baskı yaptığını, amacına ulaşamayınca elindeki boş senedi 150.000.- TL olarak doldurup davacı ile hiç bir ilgisi olmayan davalı …’ın ismini lehtar hanesine yazarak sahte ciro ile senedi devralmış gibi göstererek 120.000,00 TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlattığını ileri sürerek, icra takibine konu senetten dolayı davacının borçlu olmadığının tespiti ile %40 tazminatın tahsiline, şu ana kadar yapılan masraflar için şimdilik 10.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin tefecilik yapmadığını, müvekkiline ait gayrimenkulün tapuda Av. …’na satıldığını, aslında taşınmazı davacı …’un aldığını, taşınmazın ifraz olup değerinin artması nedeniyle dava konusu senedin davacı tarafından verildiğini, müvekkilinin sahte ciro atmadığını, senedin müvekkiline keşideci davacı … ile lehtar … tarafından birlikte verildiğini belirterek davanın reddi ile %40 tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir.
Davalı …, senetteki kişi ve kişilerle hiçbir alakasının olmadığını, bu senedin arkasındaki … imzasına kesinlikle itiraz ettiğini, imzanın kendisine ait olmadığını belirtmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu bono arkasındaki lehtar ciranta imzasının davalı …’a ait olmadığı, bu durumda davalı …’ün yetkili hamil olduğunu ispat edemediği, davalı …’ün davaya konu bononun, kendisi tarafından davacının aracılığıyla satılan taşınmazın ifraz görerek değerinin artması durumunda zarara uğramaması için verildiği savunmasının değeri ödenen bir taşınmazın değeri artması durumunda ödenen satış bedeli düşülmeden senet verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi davaya konu bononun lehtar kısmında davalının ismi yazması gerekirken dava dışı … ismi yazılarak davalıya ciro edildiği savunmasının mantık dışı olduğu, bu nedenle davalı …’ün bono nedeniyle gerçek bir alacağının bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının dava konusu bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, takip yapmakta kötü niyetli görülen davalı aleyhine %20 tazminata, maddi tazminat isteğinin reddine, icra dosyasına ödenen 52.439,68 TL’nin davacıdan istirdadına karar verilmiştir.
Karar, davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı … vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava, kambiyo senedine dayalı icra takibine konu edilen bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile tazminat isteğine yönelik menfi tespit davasıdır.
Davacı, davalılardan … tarafından takibe konulan senedin boş olarak alındığını, sonradan doldurulduğunu ileri sürerek, menfi tespit davası açmış ve % 40 tazminat talebinde bulunmuştur.
Menfi tespit davasının kabulü halinde davalı alacaklının tazminatla sorumlu tutulabilmesi için borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olması gerekir. Davalı takibinde haksız ise de, kötü niyetli olduğu konusunda somut gerekçe gösterilmemiştir. Davalının boş olan senetten dolayı alacaklı olduğunu kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verildiğine göre davalı bu nedenle kötü niyetli kabul edilemez. Bu itibarla mahkeme kararının hükmedilen kötü niyet tazminatı nedeniyle bozulması gerekmekte ise de, bu bozma nedeni yeni bir yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm fıkrasının 2. maddesi hükümden tamamen çıkarılıp yerine “2-Koşulları oluşmadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddine,” sözcükleri yazılarak, 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi ve 5236 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK 5236 sayılı Kanun’un 16. maddesi ile değiştirilmeden önceki 438/7 maddesi gereğince hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının 2. maddesi hükümden tamamen çıkarılıp yerine “2-Koşulları oluşmadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddine,” sözcükleri yazılarak, 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi ve 5236 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK 5236 sayılı Kanun’un 16. maddesi ile değiştirilmeden önceki 438/7 maddesi gereğince hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalılardan … yararına takdir edilen 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalı …’e iadesine, 10.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.