Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2020/3232 E. 2021/6493 K. 23.11.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/3232
KARAR NO : 2021/6493
KARAR TARİHİ : 23.11.2021

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 09.12.2016 tarih ve 2014/888 E. – 2016/918 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce verilen 22.10.2019 tarih ve 2017/2534 E- 2019/2239 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, …A.Ş.’ den davalı bankaya intikal eden ve fabrika binasında bulunan makineler, teçhizatlar ve tüm menkullerin tamamının müvekkili şirket tarafından 370.000,00 TL bedelle satın alındığını, satın alınan bu menkullerin bedelinin davalıya ödendiğini, menkullerin fabrika binasında monteli vaziyette 16.06.2012 tarihinde teslim edildiğini, menkullerin listesi ve birim değerlerinin 30.01.2012 tarihli ekspertiz raporunda belirlendiğini, bu menkullerin bir kısmını müvekkili şirketin sökerek alıp götürdüğünü, bu söküm esnasında küçük çaplı iki kez yangın meydana geldiğini, bununla ilgili Develi Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma başlatıldığını ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, ayrıca yangın nedeni ile Develi Sulh Ceza Mahkemesi’nde 2013/476 Esas sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, banka görevlilerinin diğer menkullerin sökülmesine fiili olarak engel olduğunu, yangından doğan zararın müvekkili şirketten tahsil edildiğini, makinelerin sökülmesinin engellenmesi üzerine davalı bankaya 03.12.2013 tarihinde ihtarname gönderildiğini, ihtara rağmen bir kısım makinelerin sökülüp teslim alınamadığını belirterek dava dilekçesinde liste halinde belirtilen ve sökülemeyen makineler karşılığı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren ticari faizi ile davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş olup 19.02.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile de tazminat alacağını 189.350,00 TL olarak ıslah etmiş, ıslah harcını yatırmıştır.
Davalı vekili; yetki ilk itirazında bulunmuş, fabrika binasında bulunan menkullerin 370.000,00 TL karşılığında davacı şirkete satışana karar verildiğini ve satışa konu menkullerin 1 ay içinde sökülüp götürüleceğine dair taahhütte bulunulduğunu, taraflar arasında mutabakat sağlanması üzerine satışa konu menkullerin davacı tarafa teslim edildiğini ve teslim tesellüm belgesi düzenlendiğini, davacı tarafın makineleri sökerek götürmek üzere çeşitli zamanlarda fabrikaya geldiğini, satılan malların büyük bir kısmını sökerek götürdüğünü, bir kısmını ise henüz söküp götürmediğini, davacı tarafın makinelerin sökülüp götürülmesi için 1 aylık taahhütte bulunmasına rağmen bu taahhüdünü yerine getirmediğini, makinelerin sökülmesi esnasında 2 kez yangın çıkması nedeni ile fabrika binasının büyük ölçüde zarar gördüğünü, bu zararın sigorta şirketinden tazmin edilmediğini, davacının söküp götürmediği malların fabrika binasında olduğunu ve davacının söküp götürmesini beklediğini, bekleme süresi ile ilgili ecrimisil talep etme haklarının doğduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davacının, davalıya 370.000,00 TL ödediği, satın aldığı makinalardan taşıdıkları dışında kalan ve davalının taşınmasına engel olduğu makinaların ve hurda bedelleri ile birlikte toplam değerin benimsenen bilirkişi raporuna göre 189.350,00 TL olduğu gerekçesiyle davanın 189.350,00 TL üzerinden kabulü ile bu tutarın 10.000,00 TL’sine dava tarihinden itibaren, ıslahla artırılan 179.350,00 TL’sine ıslah tarihi olan 19/02/2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun 2/2 md. uyarınca ticari faiz yürütülmesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu 370.000 TL bedelin davacı tarafça ödendiği, ancak dava dilekçesinde belirtilen 26 parça malın davacı tarafça teslim alınmadığı sabit olup, mahkemece malların bulunduğu fabrika binasında iki kez yangın çıktığı, teslime konu makinaların oksijen kaynağı ile sökülmesinin zorunlu olduğu ancak davalı tarafın makinaların sökümüne izin verilmemesi nedeni ile teslim alınamadığı, davalı tarafça cevabi ihtarname gönderilmediği, aksi yönde delil sunulmadığı, keza tanık beyanının da aynı yönde olduğu kabul edilerek rapor ve ıslah dilekçesi doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olup davalı vekilinin esasa ilişkin istinaf isteminin reddine; davalı vekilinin mahkemece müvekkili aleyhine harca hükmolunmasının hatalı olduğuna ilişkin diğer istinaf isteminde ise karar tarihi itibariyle davalı Banka’nın faaliyetleri durdurulmuş olup, Fona devredilmiş olmakla 21.07.2016 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu kapsamında değerlendirme yapılması gerektiğinden ilgili Kanun’un 140/1. maddesi gereğince, Fon her türlü harçtan muaf olup, her ne kadar mahkemece harca hükmedilmişse de, esasen davalı banka ve dolayısı ile devredildiği Fon harçtan muaftır ve mahkemece harç alınması yerinde olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin bu konudaki istinaf sebebinin kabulüne, davacı ıslah dilekçesinde ıslah edilen miktar yönünden açıkça faiz talebinde bulunmamış olup mahkemece ıslah edilen kısım yönünden faize hükmedilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle istinaf talebi kısmen haklı bulunarak ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına, davanın 189.350,00 TL üzerinden kabulü ile bu tutarın 10.000,00 TL’sine dava tarihinden itibaren, 3095 sayılı Kanun’un 2/2 md. uyarınca ticari faiz yürütülmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ve davacı vekili katılma yoluyla temyiz etmiştir.
I-) Dava, dava dışı şirketten davalı bankaya intikal eden ve fabrika binasında bulunan makineler, teçhizatlar ve tüm menkullerin 370.000,00 TL bedel ile davacı yana satılması ve 1 ay içinde davacı yanca söküm işleminin tamamlanarak menkullerin teslim alınması yönündeki sözleşmenin davalı yanın engellemeleri karşısında ifa edilemediği iddiasına dayalı olarak açılmış olup davacı yanca davalının sökülmesine izin vermediği iddia edilen makine ve teçhizat bedelinin tahsili istenmektedir.
Yukarıdaki özette de belirtildiği gibi, ilk derece mahkemesince davacının dava konusu menkulleri fabrika binasından taşımasına davalının engel olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince incelenmiş ve faiz başlangıç tarihi ile harçların hesaplanmasına yönelik istinaf taleplerinin kabulü ile esasa ilişkin istinaf taleplerinin reddine karar verilerek ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılmış ve yeniden hüküm kurulmuştur.
Ancak, taraflar arasındaki hukuki ilişki satış sözleşmesinden kaynaklanmakta olup satış sözleşmesi, satıcının zilyetlik ve mülkiyet devri karşılığında, alıcının uygun bir bedel ödemeyi kararlaştırdıkları sözleşme türüdür. Satıcının temerrüdü ile ilgili düzenlemeyi içeren TBK 212. maddesi ise “Satıcının temerrüdü halinde borçlunun temerrüdüne ilişkin genel hükümler uygulanır” demek suretiyle TBK 125. maddesine atıfta bulunmuştur. Borçlunun temerrüdü halinde alıcının ne tür seçimlik haklara sahip olduğu anılan maddede tek tek sıralanmıştır.
Buna göre, somut uyuşmazlıkta davacı satın aldığı menkulleri 1 ay içinde söküp götüreceğini taahhüt etmiş olmasına, menkullerin davacıya fabrikada monteli vaziyette 16.06.2012 tarihinde tutanak ile teslim edilmiş bulunmasına rağmen bu makinelerin bir kısmı davacı tarafından sökülerek götürülmüş, kalan kısmın bedeli ise işbu davaya konu yapılmıştır. Söküm esnasında kaynak makinesinden çıkan kıvılcımla 26.12.2012 tarihinde yangın meydana gelmiş olup davacının kalan menkulleri sökerek alması için fabrikaya girmesine ve kalan techizatın alınmasına davalı şirket yetkililerinin engel olduğu iddiası ile davalıya 02.12.2013 tarihinde ihtarname gönderilmiş, bu ihtarnamede ise davacı aynen ifayı talep etmiş ve 13.02.2014 tarihinde de davayı açmıştır.
Sözleşme hukukunda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri benimsenmiştir. Bu ilkeler çerçevesinde, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Başka bir anlatımla, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, kural olarak borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Makinelerin yangında hasara uğramalarına davacı kusurunun neden olduğu gözetildiğinde, yangın sonucunda meydana gelen zarara da davacının katlanması gerekmekte olup 6098 sayılı TBK’nın 125/2. maddesi anlamında tarafların her birinin yekdiğerine ulaşan tek yanlı bir fesih iradesini gösterir işaret bulunmadığı gibi sözleşmenin yine tek taraflı ve eylemli olarak feshedildiğine yönelik bir fiilin varlığı da söz konusu olmadığı gözetildiğinde alacaklı davacının aynen ifayı talep ettiği kabul edilmesi gerekirken ve fabrikada bulunan menkullerin aynen iadesi mümkünken, menkullerin bedellerinin ödenmesine karar verilmesi doğru olmamış, davalı vekilin bu yana ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
II-) Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair ve davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulüyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, (II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair ve davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 23/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.