YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/3198
KARAR NO : 2021/5325
KARAR TARİHİ : 23.06.2021
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 24. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22.02.2017 tarih ve 2014/672 E- 2017/157 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi’nce verilen 14.05.2019 tarih ve 2018/794 E- 2019/635 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının davacı hakkında Ankara 3. İcra Müdürlüğü’nün 2014/3189 esas sayılı dosyasında 461.745,82 TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlattığını, taraflarca imzalanan protokole göre davalının istenebilir muaccel bir alacağının bulunmadığını, protokol hükümleri gereğince düzenli ödemeler nedeniyle istenebilir bir borç olmadığından davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, haksız ve kötü niyetli takip nedeniyle % 20 tazminat ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında 30/04/2007 tarihinde 5 maddeden ibaret inşaat yapım protokolü imzalandığını, davacının protokole ödeme yapmaması üzerine davacı tarafa bu durumun ihtarname ile bildirildiğini, davacının bu ihtara olumlu cevap vermediğini, taraflar arasında imzalanan inşaat yapım protokolünü şirket yetkililerinin imzaladığını, fakat davacının sunduğu 25/06/2007 tarihli protokolün ticari vekil tarafından imzalandığının görüldüğünü, ticari vekilin vekaletnamesinde bir protokol imzalamak konusunda yetkisinin olmadığını, davacı tarafın menfi tespit davasındaki muaccel olmuş bir alacağın olmadığı iddiası gerçeği yansıtmadığını, bu iddianın dayanağı olan protokolün de sonradan oluşturulduğunu belirterek davanın reddine, kötü niyetli dava nedeniyle davacının % 20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların 1/2’şer pay oranında malik oldukları arsa üzerine davalı tarafından tüm giderleri karşılanmak üzere bina yapıldığı, bu binanın yapım bedelinin yarısının davacıya, yarısının davalıya ait olduğu, bu bina yapım bedelinden dolayı davacının davalıya 769.602,04 TL borçlandığı, bu borcun tasfiyesi için yapılan binadan davacıya isabet eden bağımsız bölüm veya bölümlerinin kira gelirlerinin davalı tarafından tahsilinin öngörüldüğü, grafolog bilirkişi raporuna göre söz konusu belgenin üzerindeki düzenleme tarihine uygun fiziksel özelliklere sahip olmadığı, kuvvetli ışık altında yıpratılıp eskitilmeye çalışıldığı, bu açıdan söz konusu belgenin ve içeriğinin doğru bulunmadığı, diğer taraftan söz konusu belgeyi davalı adına bizzat şirketin yasal temsilcisinin imzalamadığı, ticari vekilin işlemine davalının icazetinin de söz konusu olmadığından söz konusu protokolün geçerli olmadığı, hesap bilirkişi raporuna göre davalının davacıdan cari hesaptan kaynaklı 461.745,82 TL’lik alacağının bulunduğunun tespit edildiği, icra takip tarihi itibariyle davalının davacı aleyhine yaptığı takipteki bedelin haklı ve hukuka uygun bulunduğu anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine, icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmemesi yönünden ihtiyati tedbir kararı verilip bu karar takip dosyasında uygulandığından % 20 oranındaki tazminatın da davacıdan alınıp davalıya verilmesine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi’nin 2018/794 esas ve 2019/635 karar sayılı ve 14.05.2019 tarihli kararı ile davalı şirketin ticari mümessili tarafından 22.05.2007 tarihli vekaletname ile ticari vekil atandığı ancak ticari vekile şirket adına borçlandırıcı protokol düzenlenme yetkisi verilmediği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi tarafından davanın reddine ilişkin verilen kararın usul ve esas yönden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
İşbu karara, karşı davacı vekili temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 14,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 23.06.2021 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.