Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2020/277 E. 2020/4400 K. 26.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/277
KARAR NO : 2020/4400
KARAR TARİHİ : 26.10.2020

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Marmaraereğlisi Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18.04.2019 tarih ve 2018/37 E-2019/141 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 07.11.2019 tarih ve 2019/1786 E-2019/1386 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının gemi acentesi olarak acente hizmetleri verdiğini, liman işletmecisi olan davalının 2011 yılından itibaren hatalı tarife uyguladığını, Bakanlığa yapılan bildirim üzerine davalının hatalı uygulamasına son verdiğini, ancak bildirimden önce fazladan tahsil ettiği bedelleri iadeden kaçındığını, davacının acentelik faaliyetine devam edebilmek için davalının usulsüz uygulamasına katlanmak zorunda kaldığını, 2011 yılından bu yana 252 hizmet faturası karşılığında 1.052.865,26 TL hizmet bedeli tahsil etmesi gerekirken 204.309,50 TL fazla ücret tahsil ettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 180.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, husumet, zamanaşımı ve esasa ilişkin savunmalarda bulunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, acentenin müvekkili nam ve hesabına kurduğu sözleşmelerle ilgili olarak müvekkili adına dava açma hakkı bulunduğu, acente sıfatıyla davalı ile sözleşmeler yapan davacının kendi adına talepte bulunmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce, hizmet faturalarının tamamı davacı adına düzenlenmiş olsa da liman hizmetlerinin borçlusunun hizmeti alan donatanlar olduğu, davacı tarafından donatanlar adına davalı ile sözleşme kurulmuş olduğundan iadesi talep edilen hizmet bedellerinin borçlusunun davacı değil, dava dışı donatanlar olduğu, dolayısıyla davacı şahsen hizmet almadığından yapılan ödemeler de donatanlar adına olduğundan fazla ödenen bedellerin iadesini kendi adına talep etmesinin mümkün olmadığı, davacı hizmeti alan bizzat kendisi olduğunu idda etmekte olduğundan HMK 124 kapsamında maddi hatadan kaynaklanan bir yanılgıdan da söz edilemeyeceği, bu kapsamda davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine ilişkin hükümde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesi’nce verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 26.10.2020 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dava dışı donatana gemi acentesi olarak hizmet vermekte olan davacının, bu hizmetlerin ifası sırasında hatalı tarife uygulanması sonucu davalı idarece kendisinden haksız yere tahsil edilen bedellerin istirdadı istemi ile açılan davada;
Bila tarihli bilirkişiler kurulu raporunda, ” davanın donatan adına açılması gerektiği, davacı acentenin kendi adına iadeyi talep hakkının bulunmadığı” mütalaa edilmiş,
Rapora karşı tarafların beyanda bulundukları 18.04.2019 tarihli oturumda davacı vekili, husumetin yargılamanın her aşamasında düzeltilebileceği, bu konuda mahkemece süre verilmesi gerektiğini bildirmiş, mahkemece davacı vekilinin talebi yerinde görülmeyerek sözlü yargılama aşamasına geçilmiş, aynı tarihli sözlü yargılama aşamasında da davacı vekili aktif husumetle ilgili aynı talebini yinelemesine rağmen mahkemece yazılı şekilde karar verilmiştir.
6102 sayılı TTK 105/1 maddesinde “Acentenin, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanlara müvekkili adına yapmaya ve bunları kabule yetkili” olduğu, Yasanın 105/2 maddesinde de “bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acentenin, müvekkili adına dava açabileceği gibi kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabileceği…” hüküm altına alınmış,
Tarafta iradi değişiklik başlıklı 6100 sayılı HMK 124/3 maddesinde de dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği düzenlenmiştir.
HMK 124/3 maddesinde açıkca ifade edildiği gibi yanlış taraf gösterilmesinin dürüstlük kuralına aykırı bulunmaması durumunda, ortaya çıkan dava ilişkisi sebebiyle daha üstün bir yarar dikkate alınarak yargılamaya gerçek tarafla devam etmekte fayda bulunmaktadır. Böyle bir durumda karşı tarafın rızası aranmadan hakimin kabulüyle yeni tarafa karşı davaya devam edilebilecektir. Bu halde hakimin yapacağı inceleme sadece taraf değişikliği isteğinin dürüstlük kuralına aykırı bulunup bulunmadığıdır.
Somut uyuşmazlıkta davacı acente, TTK 105/2 maddesi gereğince müvekkili (donatan) adına dava açması gerekirken kendi adına dava açmış olup, davacı acente vekilinin taraf (davacı) değişikliği talebi HMK 124/3 maddesinde ifade edilen dürüstlük kuralına aykırı değildir.
İlk Derece Mahkemesince 18.04.2019 tarihli oturumdaki davacı acentenin bu yöne ilişkin talebinin kabulü ile kendisine süre verilmesi gerekirken talebin reddi HMK 124/3 maddesi hükmüne aykırıdır.
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığından, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması yerine yazılı gerekçe ile onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.