YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/2505
KARAR NO : 2022/2800
KARAR TARİHİ : 04.04.2022
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Samsun Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 11.01.2018 tarih ve 2015/1079 E. – 2018/35 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nce verilen 26.09.2018 tarih ve 2018/1115 E. – 2018/1182 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının davacıdan yemek temin ettiğini, yemek bedellerini ödememesi üzerine başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı davaya cevap vermemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; takibe dayanak teşkil eden faturaların üç tanesinde davalının kaşesinin bulunduğu, bu faturalar yönünden fatura konusu malların davalıya teslim edildiğinin kabul edildiği, mahkemece davalıya yemin delilinin hatırlatıldığı, davacı tarafından yemin deliline başvurulup başvurulmayacağı hususunda beyanda bulunulmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, takibin 3.165,78 TL üzerinden devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davacının davasına dayanak yaptığı faturaların tek başına ticari defterlerine kaydedilmesinin davacının davalıya mal teslim ettiğini ve alacaklı olduğunu ispatlamaya yeterli olmadığı, davacının fatura içeriği emtiayı davalıya teslim ettiğini, usulüne uygun delillerle ispatlaması gerektiği, davacı tarafın verilen süre içerisinde mal teslimine ilişkin davalının imzasını içeren herhangi bir belge sunmadığı, yemin deliline de dayanmadığı, kaşeli olan fatura içeriklerinin davalıya teslim edildiği kabul edilerek kurulan mahkeme kararına karşı davalının istinaf başvurusunda bulunmaması göz önüne alındığında kararın yerinde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, alım satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK’nın 199. maddesinde yer alan “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir” şeklindeki tanımlama kapsamında ticari defterlerin de HMK anlamında ticari bir belge niteliğinde delil olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
TTK’nın 83/2. maddesinde, HMK’nın senetlerin ibrazı zorunluluğuna ilişkin hükümlerinin ticari işlerde de uygulanacağı düzenlenmiş olup, 6100 sayılı HMK’nın 220. maddesinde genel olarak ticari belgelerin, 222. maddesinde (22.07.2020 T. ve 7251 S.K/Madde 23. maddesi ile değişik) ise özel olarak ticari defterlerin ibrazı ve delil olması hususları ayrıca hüküm altına alınmıştır.
HMK’nın 220. maddesindeki düzenlemeye göre, mahkemece, ibrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna kanaat getirilirse ilgili tarafa bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verilmesi, belgenin kendisinin elinde bulunduğunu inkarı halinde ise kendisine yemin teklif edilmesi gerekir. Kendisinden ibraz istenilen tarafın bu hususta kendisine verilen kesin süreye rağmen bu süre içerisinde makul bir mazereti bulunmaksızın belgeyi ibraz etmemesi, belgenin kendisinin elinde bulunduğunu inkarı halinde ise bu hususta teklif olunan yemini kabul ve icra etmemesi halinde mahkemece, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilecektir. HMK’nın 222. maddesinde ise, münhasıran ticari defterlere ilişkin olarak, ticari defterlerin ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için; Kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmaları, açılış ve kapanış onaylarının yaptırılması ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamaları gerekmekte olup bu şartlara uygun biçimde tutulmuş defter kayıtlarının, sahiplerinin lehine delil olarak değerlendirilmesi ise diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması şartlarına bağlı bulunmaktadır. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları ise ancak sahibi aleyhine delil teşkil eder. Ayrıca söz konusu maddenin son fıkrası uyarınca, davadaki taraflardan birinin kendi defterlerine dayanmaksızın, münhasıran diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtmesine rağmen karşı tarafın defterlerini ibrazdan kaçınması halinde ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılacaktır.
Taraflardan ticari defterleri ibrazlarının ne şekilde isteneceğine ilişkin HMK’nın 222. maddesinde doğrudan bir düzenleme bulunmamakta ise de, ticari defterlerin de aynı zamanda bir belge niteliği itibariyle bu hususta HMK’nın 220. maddesinin uygulanması gerekmektedir.
Somut olayda; İcra takibine konu borcu kabul etmeyen davalının yargılamaya katılmadığı ve uyuşmazlığın çözümü için ticari defterlerini ibrazı hususunda kendisine usulüne uygun şekilde muhtıra gönderilmesine ve verilen kesin süreye rağmen ticari defterlerini mahkemeye sunmadığı ve alınan 08.06.2016 tarihli bilirkişi raporundan davacının usulüne uygun tutulmuş defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 58.116,68 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği anlaşılmış olduğu halde Mahkemece davacının defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve kendi lehine delil oluşturduğunun kabulüyle bir karar verilmesi gerekirken, sadece, davalının malları teslim aldığına ilişkin kaşesi bulunan faturalar yönünden kısmen kabul kararı ile yetinilerek, yukarıda açıklanan ilkelere aykırı olacak şekilde ispat yüküne yanlış anlam verilerek, davacının mal teslimini ispatlayamadığı gerekçesiyle bir kısım faturalara konu alacak yönünden davanın kısmen reddine karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün bu nedenle davacı taraf yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 04/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.